8 Ağustos 2025

8 Ağustos 2025 - Cuma

      Bizim evin hemen alt köşesinde bir market var. Yakın ve düzayak olması büyük kolaylık sağlıyor. Genelde çoğu şeyi eve sipariş etsem de arada eksikleri almak için oraya da uğruyorum. Dün öğleden sonra birkaç şey almak için markete girmiştim. Peynirimiz de çok az kalmıştı, uğramışken onu da alayım dedim. Marketin alt ucuna et ve peynir kısmı yapmışlar. Peyniri tartıp, etiket yapıştırıyorlar, öyle alabiliyorsun. Raftaki direkt al çık paketler gibi değil. Ayrı bir bölme zaten, tezgah mevcut, oraya sadece market görevlisi geçebilir. Neyse, geçtim bölmenin başına bakındım, görevli yok. Bölmede olmasa bile yakındadır, işi vardır diye bir iki dakika bekledim, gelen olmadı. Reyon aralarına baktım, beklediğimi görmediyse sesleneyim diye, yok kimse. Kasaya kadar gittim. Kasada iki görevli, yanındaki bölmede de bir görevli oturuyordu. Hiçbir müşteri yok, işlem yapılmıyor. Peynir için yardımcı olmalarını rica ettim. Biri ötekine sen bak dedi, öteki, görevli gelir şimdi, reyondadır dedi. Bakmıştım tüm reyonlara ama onlar öyle deyince geri dönüp tekrar baktım. Kimse yok. Kasadaki kızlardan biri geldi, peynir vermeye geldi sandım, ıııh ben şarküteriyi bilmiyorum dedi, oradaki raflardan bir şey aldı gitti. Ben öyle peynirlere bakarak beklemeye devam ettim. Bu arada rahat bir 15 - 20 dakika geçti. Sonra dedim ki kendi kendime, bir peyniri alabilmek için bu kadar uğraşmamalıyım. Bir, bana ne olur peynir verin, demediğim kaldı. Müşteri yoğunluğu yok, başları kalabalık olsa anlarım, gelip bakan yok, ilgilenen yok. İt ite, it kuyruğuna şeklinde o, ona sen bak diyor, bu buna sen bak diyor. Ben bekleyip duruyorum. Elimde bir ürün vardı. Döndüm onu yerine bıraktım. O arada şarküteriyi bilmeyen hanım kızımız tekrar geldi, bana yardıma değil, yine bir şey almaya ya da bırakmaya. Aaaa hala gelen olmadı mı, ben de şarküteriyi bilmiyorum, dedi kasaya döndü Yine öteki arkadaşına git bak dedi. Birbirlerine sen bak - hayır olmaz sen bak dedikleri sürede ve buna harcadıkları enerjiyle bana bir kalıp peyniri otuz kere tartıp etiketleyip verirlerdi ama neyse. Zahmet etmeyin, ben aldığımı da bıraktım, gidiyorum dedim. Bu sefer yandaki bölmede oturan hanım kızımız kalktı yerinden, ben yardım edecektim, gitmeyin dedi. İyi de ne zaman edecektin, ben gittikten sonra mı? demedim. Çok da muhatap olmadım aslında. Buradan bir şey almak istemiyorum dedim, çıktım gittim. Eve gelince de marketin web sitesinden durumu anlattığım bir mesaj gönderdim. Aslında çok şikayetçi de olmadım. Olayı size yazdığımın daha kısa bir özeti şeklinde yazıp evime çok yakın olduğu halde bir daha o marketten alışveriş yapmayacağımı belirttim. Gerçekten de gitmeyeceğim. Bir iki saat sonra beni aradılar, peynir reyonu görevlisinin hasta olduğu için işe gelmediğini belirterek özür dilediler. Özrü kabahatinden büyük diye bir laf vardır. Bence bu tam öyle oldu. Market sabah onda açılıyor, ben uğradığımda saat üçü geçmişti. Kasada duran iki kişi ve yanlarındaki bölmede duran 1 kişi (ki bölmedeki büyük ihtimalle sorumlu gibi bir şeydi) bu görevlinin hasta olduğunu bilmiyorlar mıydı, sabahtan akşama hiç mi haberleri olmamış, bir kişi bile gelip peynir, et almak istememiş mi, hadi onlar kasada diyelim, bu marketin müdürü, amiri yok mu, hiç mi kimseye dememiş, görevlisi hasta şarküteriye de göz kulak olun diye. Hadi kimse o kişinin yerine bakamıyor, o zaman görevli reyondadır, bir daha bak diyeceklerine bugün görevlimiz rahatsız, o bölmede hizmet veremiyoruz de. Ben de beklemeyim. Ben böyle şikayet ilettiğim zaman kocamla oğlum onlar emekçi diyerek karşı çıkıyorlar genelde bana. Şikayet etmeyecekmişim, ne buluyorsam onunla yetinecekmişim.  Tamam tabi ki emekçiler ve ben de onlara yapılan her türlü haksızlıkta yanlarında olurum, en iyi şartlarda çalışabilmeleri için elimden gelen her şeyi de yaparım. Ama bu durumda benimki bir kapris ya da şımarıklık değildi. İstediğim şey onlara ekstra bir yük yükleyecek  ya da normalde görevleri olmayan bir şey de değildi. Çalışmakta oldukları marketin, biz müşterilere gelip almamız için sundukları peyniri, yine marketin kuralları gereği, tartıp etiketlemeleri gerekiyordu ki, ben kasada barkodunu okutup parasını verebileyim. O marketin varoluş sebebi satış yapıp para kazanmak. Market görevlilerinin orada çalışmasının sebebi de müşterilerin bu ürünleri alabilmesi için gerekli olan şartları sağlamak. Benim kızdığım müsait oldukları halde, üç kişi birden o an aktif bir şey yapmadıkları halde, ki müsait olmasalar ya da bana beş dakikaya yardımcı olacağım deseler, zaten ben anlayış gösteririm, umursamadan oturmaya devam edip işi birbirlerine kakalamaya çalışmaları. Sonuçta bir şey çıkacağını da sanmıyorum zaten. Beni merkezden aradılar özür diler gibi yaptılar, konuyu kapattılar. Kızlara dönüp de şikayet geldi dedilerse, onlar da arkamdan küfredip "Ne cins kadınmış bee, yarım saat bekledi, inat etti peynir peynir diye tutturdu, tam biz lütfedip yerimizden kalkar gibi yapmışken aldığını da bıraktı gitti, bir de utanmadan şikayet etti." derler. Çok üzüleceklerini, işlerini yapmadıklarını düşüneceklerini falan da sanmıyorum. Biz ülkecek çoğu şeyde ya merhametimizden (aman işinden etmeyim, ekmeğiyle oynamayım, emekçi o bir de ben zorluk çıkarmayım vb.) ya da bana ne diyerek umursamamızdan kaybediyoruz zaten. 

  Yine görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: