19 Eylül 2021

Eylülün On Dokuzu, 2021

 Biz son iki - üç senedir cam damacana kullanıyoruz. Cam damacana daha ağır ve taşıması (yuvarlaması?) daha zor olduğundan tekerlekli bir altlık almıştım. Mutfaktan kapıya kolaylıkla çekiyorum, sucumuz da boşu alıp doluyu direkt tekerleğin üzerine koyduğundan hiç ağırlık kaldırmamış oluyorum. Bloguma da yazmıştım, birkaç ay önce, ben o cam damacanayı devirip kırdım. Her taraf su oldu. Şoku atlatmam, kafamı toplayıp geride kalan muhafazayı cam kırıkları arasından almam, sucudan kırdığımın yerine ikinci bir su istemem, yine depozito işlemleri falan derken sucu çocuk, garibim, yarım saat kapıda beklemişti. Dün biten suyun yerine yenisini koyarken hafiften devrilir gibi oldu. Ben de ufak bir çığlık attım çünkü daha önce kırdığımda hole ve yatak odasına dökülen suları temizlemek saatler sürmüştü. Neyse, çocuğa da döndüm, çığlığımı açıklamak için, daha önce kırmıştım bir kere, yine kırılacak diye korktum, dedim. Çocuk da, ben o zaman yoktum ama biliyorum, dedi. Demek ki sucuda "cam damacanayı kıran kadın efsanesi" oluşturmuşum. Belki de hala birbirlerine anlatıp anlatıp gülüyorlardır. Damacana kırmayı beceren tek müşterileri benimdir belki. Bilmiyorum artık. Üzerinden aylar geçmesine rağmen başka kıran olmamış ki, benim olayın anısı hala taze demek ki :O).

  Bu akşam gitmemiz gereken bir düğün var ve benim hiç gidesim yok. Son üç - dört senedir düğünlere gitmek çok büyük bir zaman kaybı gibi geliyor. Yüzde doksan dokuzuna da gitmiyorum. Geçen gün iş yerinden kalma alışkanlıkla "keşke iptal edilse, ertelense" diye düşündüğümü fark ettim. Sonradan fark ettim ki, bu bir toplantı değil, etkinlik değil. Ertelenmesi ya da iptali ya bir kazaya belaya işaret eder ya da çiftlerin ayrıldığına. Gidesim olmasa da bunun olmasını da istiyorum demek değil bu. Cümlemi "keşke gitmek zorunda olmasam" diye değiştirdim...

  Bu arada cuma gecesi ilk bölümü yayınlanan Yalancı dizisini izledik. Dizide tecavüze uğradığını söyleyen bir kadın ve iftira atıldığını iddia eden bir erkek var. İkisinden biri yalancı ama işte ilk bölümde bunu anlamak mümkün değil zaten. Bir sürü tahminde bulundum. Sonra yabancı bir dizinin bire bir versiyonu olduğunu öğrendim internetten. İlk sezon sonunda da belli oluyormuş kadının mı erkeğin mi yalan söylediği. Buldum o bölümü izledim. Merakımı giderdim. Türk versiyonunu izlememe de gerek kalmadı böylece. Spoiler vermemek için burada yazmayacağım hangisinin Yalancı olduğunu. "Sürpriz bozan", spoiler kelimesi için Türkçe karşılık olarak TDK tarafından önerilmiş. Sürpriz kelimesi de Türkçe değil. Sürprizin Türkçesi "şaşırtı"ymış. Neyse spoiler yerine sürpriz bozan yazacaktım yine de ama bitişik mi yazılıyor (sürprizbozan) ayrı mı (sürpriz bozan), emin olamadım (Ben burada rastgele bir karar olarak ayrı yazdım.). "Spoiler vermek" diyoruz sürpriz bozan vermek mi diyeceğiz, kullanmak mı, söylemek mi, cümle içinde nasıl olacak bilemedim. Bilenler konuya daha hakim olanlar varsa lütfen bizi de aydınlatsın.

Yine görüşmek üzere.

12 Eylül 2021

EYLÜLÜN ON İKİSİ, 2021

      Pandemi öncesinde sekiz sene boyunca haftanın altı günü bilfiil çalıştım. Haftada bir gün izin yapıyordum, yoğundu işlerimiz ama bu sisteme alışmıştım. Korona virüsün hayatımıza girmesiyle çalışma tempomuz düştü, iş yükümüz ve mesai günlerimiz de azaldı. Çok geçmeden buna da alıştım :O). Evde daha çok vakit geçirebilmek ve yapmak istediğim birçok şeye vakit bulabilmek çok mutlu ediyordu beni. Son günlerde yavaş yavaş eski tempomuza dönmüştük zaten de, önümüzdeki haftadan itibaren cumartesileri de çalışmaya başlayacağız yine.  Bütün bir hafta sonunu evde geçirebilmek muhteşem bir şeydi :O). Bunun bir daha olmayacak özel bir dönem olduğunu bildiğimden her anının tadını da çıkardım. Büyük bir ihtimalle çok yakında "haftada altı gün"e de alışacağım. Yine de bu haberi ilk duyduğumda yıkıldım, kabullenebilmek bir iki saatimi aldı :o). 


Bu motifi yapmayı ilk öğrendiğimde aklımda her parçayı böyle üç renkli yapmak vardı. Yeşil renk kombininde iyi de durmuştu ama diğer renkleri de denediğimde hoşuma gitmedi. İlk dört üç renkli parçadan sonra iki renkli yapmaya başladım kareleri.

   Bu gördüğünüz de iki renkli çalışmamdan bir örnek. Altı kare de değişik kombinasyonlarla iki renkli ördükten sonra rengi kendinden değişen iplerle denesem nasıl olur acaba sorusu düştü aklıma. 


   Denediğimde düz renklerden daha çok hoşuma gitti. Büyük ihtimalle bundan sonra böyle devam edeceğim. İlk ördüğüm düz renkli parçaları da bir şekilde değerlendireceğim tabi ki şu an nasıl yapacağımı bilmesem de. İpim bittiği için bitiremedim son ördüğüm parçayı, aynı renkten sipariş verdim. Başka renkler de aldım. Gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum. 

   On beş sene önce yarım bıraktığım bir etamin panom vardı. Geçenlerde onu çıkardım tekrar. Etamin işlemeyi de çok özledim. Önce panoyu bitirmek sonra da ufak tefek işlerle etamine de devam etmek istiyorum. İşler de yoğun. E evle de ilgilenmek lazım. Bir yandan deli gibi Zaman Çarkı serisini okumaya devam ediyorum. Evde olduğum saatlerde sürekli birini elime alıp birini bırakıyorum. Kitap yorunca biraz iş yapıyorum, işten yorulunca oturup örgümü beş on sıra örüyorum, sonra kalkıp bir yerleri daha düzenleyip yine kitap okuyorum. Genelde bu ya okurken kanepede sızıp zar zor yatağa gitmekle ya da artık hiçbir şey yapamayacak kadar yorulup kendimi yatağa zor atmamla bitiyor. Hangisini yaparsam diğerinde aklım kalıyor. Bugün kendimi kitap okurken aynı zamanda örgü örebilir miyim acaba diye düşünürken yakaladım:). Deneyecektim ama büyük ihtimalle kitaba yoğunlaşıp ilmek kaçıracağımı düşününce vazgeçtim. 

 Yine görüşmek üzere…

5 Eylül 2021

EYLÜLÜN BEŞİ, 2021


       Eylül serinliği ile geldi. Kış boyunca koltukların üzerinden hiç kaldırmadığım ve her akşam mutlaka üzerimize aldığımız örme battaniyelerimi çıkardım. Şimdilik sadece bazen sabah serininde ya da gecenin ilerleyen saatlerinde soğuk olduğunda kullanıyoruz ama yine de bir kenarda durmaları iyi oluyor.

   Eylül benim sevdiğim aylardan biridir. Eylülde her sene evlilik yıl dönümümüzü ve hemen ertesi gün de babamın doğum gününü kutlardık. Son üç senedir doğum günü kutlamamız olmasa da yıl dönümlerimizde sembolik bir şeyler yapıyoruz. Bu sene 21. yılımız bitiyor. Zaman çabuk geçiyor. 

  İki gün önce sevdiğimiz bir arkadaşımızı, genç yaşında kaybettik. Beyin kanseri tedavisi görüyordu son iki senedir ama maalesef kurtaramadık. İçimiz buruk. Her kayıp üzüyor beni, hele arkadaşımız olunca daha da kötü ama bir de sebep kanser olduğunda kendimi inandırdığım "her şey güzel olacak" cümlesini normalde olduğu kadar rahat kuramıyorum. Çalışıyorum, evi topluyorum, arkadaşlarımla görüşüp konuşuyorum ama geri planda kaybettiklerimin hüznü oluyor hep. Bazen bir kelime, bir fotoğraf yetiyor o görünürdeki neşeyi alıp götürmeye. Neyse, herkesin sağ salim sonlandırdığı her bir gün bize armağan olsun, her bir anımızın ve günümüzün tadını çıkaralım. Mottomuz uzun zamandır bu: "Bugün de ölmedik (ve kimse ölmedi), yaşıyoruz :O).


      Zaman Çarkı serisini Eylül 2017'de okumaya başlamışım. Ocak 2018'de de bitirmişim yaklaşık dört sene önce. Uzun zamandır tekrar okumak istiyor ama uzun soluklu bir seri olduğundan direkt başlamaya cesaret edemiyordum. İşe başladığım gün seriye de tekrar başladım. Dört sene öncesinde olduğu gibi bütün gün yanımda gezdirip servisi beklerken, öğle yemeğini yerken ya da bulduğum müsait beş dakikalık zaman diliminde bile olsa okuyorum. Okuyamadığım zaman özlüyorum. Örgümü bir kenara bıraktım ve evdeki daha başka bir sürü işimi, deli gibi kitap okuyorum. Heyecanlı bir seri. Sonunu bilsem de o sonuca ulaşan ayrıntıları unutmuşum. O yüzden yine keyifle okuyabiliyorum. Şu sıralar dizisi de çekiliyormuş ama bire bir kitap baz alınmayacakmış. O yüzden diziyi izlemeyeceğim. Fragmanına baktım ve onu bile sevmedim zaten. Kitaptaki karakterlerle alakası yok. 

   Sonra yine görüşmek üzere...