10 Eylül 2023

EYLÜLÜN ONU - 2023

   Arşivci bir yönüm var. Çok eşya - fotoğraf - anı biriktirdiğimi fark ediyorum bazen. Dönüp bakmak iyi geliyor. Blogumun eski yazıları, tuttuğum defterler, sakladığım fotoğraflar. Bir yandan bitmeyen bir iş onları tasnif etmek, saklamak, yer ayırmak, bir yandan büyük bir keyif. Son üç günü çeşitli vesilelerle arşiv taraması yaparak geçirdim. Neleri unutmuşum, neler hala hafızamda, neleri değişik hatırlıyormuşum bir bir gördüm. Biraz iyi geldi eskilere dalmak.

  Önümüzdeki aylarda hayatımla ilgili birkaç değişiklik yapmayı planlıyorum. Çok net olmadığı ve gerçekleşmesine çok zaman olduğu için şu an sizlerle paylaşmıyorum ama zamanı geldiğinde ayrıntılı anlatacağım, söz. Bu değişikliğin bana iyi geleceğini düşünüyorum ya da buna ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Kırk dörde adım atmışken yeni şeyler denemenin tam zamanı bence. Keşke yapsaydım demeyi sevmiyorum. Bazı şeylerde keşke daha önce yapsaydım dediğim oluyor ama sonradan düşündüğümde fark ediyorum ki bir şekilde daha önce yapmaya hazır olmadığımda hep beklemişim. İçimde olgunlaştırmışım. Düşünmüşüm ama harekete geçmek için doğru zaman değilmiş ki yapmamışım. O yüzden artık daha önce yapsaymışım lafını da çıkardım hayatımdan. Daha önce yapmadıysam demek ki bir şekilde yapamamışım işte. Belki de tam olarak yapmak istememişim. Gerçekten istediğim şeyleri eninde sonunda, bir şekilde mutlaka yapıyorum. Değişikliklerden çok haz etmiyorum belki biraz da bu yüzden eyleme geçmem daha uzun sürüyor. Bir kere karar verince de dönüşüm olmuyor. İyice düşünmüş, değerlendirmiş, hazmetmiş ve artısıyla eksisiyle kabul edecek kıvama gelmiş oluyorum. 

  Bu arada ilk paragrafta arşive daldığımdan bahsetmiştim ya, eski yazılarımı çok daha açık yazdığımı fark ettim. Bloga ilk başladığımda 25 yaşındaydım. Şimdi 43 yaşındayım. Zaman ve hayat bize ister istemez kendimizi kapatmayı öğretiyor galiba. Neredeyse çocuk denecek yaştaymışım. Annemin yetmiş küsur civarındaki arkadaşlarına göre ise sanki hala o yaştayım. Bana yeni yetişmekte olan genç kızmışım gibi akıllar veriyorlar. Halbuki koskoca bir çocuğu olan olgun bir kadınım :O). Zaman ve yaş çok göreceli bir kavram galiba...

  Sevgilerimle, yine görüşmek üzere...

4 Eylül 2023

EYLÜLÜN DÖRDÜ - 2023

     Ablam vefat etmeden birkaç ay önce evini kapatıp eşyalarını bir depoya koymuştuk. İyileşene kadar annemle kalacaktı. Onu kaybedince bir türlü elimiz gitmedi depodaki eşyaları tasnif etmeye. En sonunda geçen ay, yani vefatından sekiz ay sonra depoyu boşalttık. Mobilyalar ve o tarz büyük şeyler yine duruyor da kolilerini aldık, tek tek açtık. Ayırdık, alınacakları aldık, verilecekleri verdik. Zor oldu açıkçası bizim için. Anılar, yaşanmışlıklar ve yaşanamayanlar tek tek elimizden geçti. Onları toplarken, benim ardımdan acaba bu işi kim yapacak, diye düşündüm, bilemedim. Yıllar önce bir fantastik kitapta, lanetlenen bir büyücü okumuştum. Baktığı her şeyde ölümü görmekle lanetlendiğini söylüyordu. O zaman anlayamamıştım. Son aylarda kendimi aynı o büyücü gibi hissediyorum. Kime baksam, neyi elime alsam, bir gün bu kişi artık hayatımda olmayacak ya da bir gün bu eşya artık sahipsiz kalacak diye düşünüyorum. Aklıma direkt SONLARI ve SONRASI geliyor. Evim eşya dolu. Ayırıyorum güya düzenli olarak ama yine de birikiyor, yine de birikiyor. Daha önceden, işime yaramıyor, kullanmıyorum, eskidi gibi kriterlere göre ayırıyordum. Buna şimdi bir de, ben ölünce bunu zaten atarlar, en iyisi sağken ben atayım kriteri eklendi:). Buraya böyle yazıyorum diye sanmayın ki mutsuzum, depresyondayım, hayatıma devam edemiyorum, hep ölümü düşünüyorum. Burada biraz daha derinden, içimi dökerek yazıyorum sadece. Her zaman, herkese anlatamıyorum bunları ya da anlatmak istemiyorum, anlatsam da anlamayacak bir güruh da var ama sizlerle paylaşmak iyi geliyor. Ablamı özlüyorum, yerini dolduramıyorum dediğim çok sık görüşmediğim iki tanıdığım psikologa gitmemi önerdi geçenlerde. İhtiyaç hissedersem giderim tabi ki de şu an için özlediğim ve yeri dolmadığı için gitmek saçma geliyor. Özlemem de, yerine kimseyi koyamamam da son derece olağan bence. Tabi ki ailem var yanımda, tabi ki dostlarım var. Hepsi her zaman destek oluyor her şekilde. Yine de onun yeri ayrıydı işte. Hayat böyle; bir yandan güzellikleri yaşıyorum bir yandan kayıplarım oluyor. Tek sıkıntı benim biraz fazla kaybı üst üste yaşamış olmamda galiba. Uzun hastalık dönemi boyunca yaşadığımız üzüntüler, stres, endişe de var. Kolay değildi. O günleri bir şekilde atlattık. Bu günleri de atlatacağız. Özlemi hiç bitmeyecek hatta artacak, bunu da biliyorum. Paris'i de özlüyorum. Babamı da. Tam koronanın en yasaklı günlerinde kaybettiğimiz dayımı da. Mutluyduk. Arada kavga da etsek yine de bir aradayken mutluyduk. Yine mutluyuz, yine beraberiz ama eksiğiz. Ablamın eşyaları arasından babamın telefon defteri çıktı. Babamdan sonra o almış, saklamış. Bir göz attım neler var diye. Babam, üçümüzün de ev - iş - cep telefonları, adresleri dışında bir de benim kredi kartı numaramı yazmış. Defterde tarih yok. Büyük ihtimalle ablamla abimin çalıştığı, benim henüz ev kadını olduğum dönemdi. İhtiyacım olursa para göndermek için yazmış. Oradan aklıma bakkaldaki bir anım geldi. Anlatmıştım daha önce ama yine anlatayım. Otuz beş yaşlarında falanım. Çarşı içinde iş yerim, hemen yanında da bakkal var. Babam çarşıya inmiş, bana uğradı, bakkala girdik beraber, içeride bir müşteri var, bekliyoruz. Babam, çocuğa çikolata alacağım, dedi. İçerideki müşteri döndü babamın dizleri hizasına baktı, çocuk arıyor gözleri. Hayatta aklına gelmezdi tabi ki babamın çocuk derken koca bir kadın olan benden bahsedeceği :). Bir defter bir sürü anımı canlandırdı. Ben de yazma aramı da daha fazla uzatmamak için şuraya bir içimi döküvereyim dedim. 

  Yine görüşmek üzere...