22 Nisan 2021

1155

     Galiba son zamanlarda arayı açmışım ve pek yazmamışım. Kitap okudum genelde. Orhan Pamuk'un son kitabı Veba Geceleri'ni bitirdim ve beğenmedim. Okumasam da olurmuş diye düşündüm. Sıkı bir Pamuk hayranı değilseniz siz de okumayın. Büyük ihtimalle pek tat alamayacaksınız. Kitapta en çok zorlandığım konu ise fareler oldu. Biraz tiksindiğim bir hayvan ve normalde adına bile tahammülüm yok. Konu veba olunca kaçınılmaz olarak kitapta bolca adları geçti. Bir daha o kitabı okuyacağımı sanmıyorum :O).

    Bunun dışında bu hafta biz yine dönüşümlü çalışmaya başladık. Bir hafta iki gün, bir hafta üç gün işe gidiyorum ve benim olmadığım günler iş yerinde başka bir arkadaş bulunuyor. Vaka sayıları bu kadar artmışken bu kararın alınmasına çok sevindim. Tedirgindim sürekli. Markete bile pek gitmiyorum artık. Genelde eve sipariş veriyorum. Cuma iş çıkışı giriyorum eve, bir daha işe hangi gün gideceksem ancak o sabah çıkıyorum. Apartmanımızda pozitif bir komşumuz vardı geçen hafta, yakın akrabalarımdan üç kişi pozitif, iş yerinde sürekli pozitif olan arkadaşların haberlerini alıyoruz. Salgın başladığından beri hep dikkat ediyorum, iş için gitmek zorunda olduğum yerler dışında hiç bir yere gitmiyorum. Maskeyi evden çıkmadan takıyorum ama bir tek benim dikkat etmemle olmuyor ki. Sonuçta çalışıyoruz, servise biniyoruz, gün içinde iş yerine gelen giden oluyor derken her günümüz ayrı bir riskti. Şimdi en azından riskli günlerimiz azaldı, evde kalabiliyoruz.

    Bir seneden fazladır cam damacana kullanıyoruz. Plastiğe göre daha sağlıklı olduğu için tercih etmiştik. Geçen hafta sonu ben o cam damacanayı kırdım :O). Hol ve yatak odası hem dökülen 15 litre suyla yıkandı hem de her taraf cam kırığı oldu. Halılar ıslandı. Su ısmarlamıştık, çocuk getirdi, içeride kapının yanında duruyordu damacana. Ben de döndüm o an ve damacanaya çarptım. Tamamen yere devrilmedi. Açılı düşünce duvara ağzı çarptı ve paramparça oldu. Tam suyun ücretini ödeyecekken kırınca sucu çocuk kapıda kaldı. İlk şok geçene kadar ben onun kapıda olduğunu da unuttum. Benim çocuk çıktı geldi odasından, kocam kalktı geldi oturma odasından derken Paris de etrafta dolanıp duruyordu. Bu arada her taraf su içinde yürüdükçe halıdan şılap şılap ses çıkıyor. "Şimdi ne yapacağız?" dedi kocam. "Yeni bir damacana alacağız." dedim :O). Sucu çocuk yeni damacanayı getirdi, kırığın da büyük parçalarını çöpe atmak üzere aldı sağ olsun. Oturma odasının kapı pervazı suyu tuttu, holden başka yer ıslanmadı diye sevinirken yeni damacananın depozito parasını almak için  yatak odasına girmem gerekti. Kapıyı açtığım anda holden akan bütün suyun yatak odasına gittiğini, girişten yatağın altına yol yaptığını gördüm. Sonra kocam oğluma kızdı , suyu taşımayı annene neden bırakıyorsun, sen almıyorsun diye. Oğlum bana kızdı beni neden çağırmıyorsun diye. Ben kocama kızdım o anın etkisiyle, şimdi neden kızdığımı bile hatırlamıyorum :O). Oğlumun eline, suyu çeksin diye viledayı verdim. Kocama sen git otur her taraf cam kırığı hiç dolaşma dedim. Ben halıları kaldırmaya, camları toplamaya başladım. Biz bunları yaparken Paris'i de odaya kapatmıştık oradan en acıklı sesiyle ve en yüksek tonlamayla beni çıkarın diye miyavlıyordu. Çılgın ve ıslak bir gündü. 

   Yazılarımın başlıklarını sayıyla atıyorum ya, ben buna ilk 2015'te başlamışım. Sıkıldım artık sıra numarasına göre gitmekten. Başka bir sistem bulup kullanacağım bir sonraki yazımda. Bin yüz elli beş son numaram olsun.

    Yine görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: