18 Aralık 2025

Aralığın On Sekizi - 2025

 Fare denen iğrenç hayvanı, sevimli bir objeymiş gibi kullanmak ilk kimin aklına geldiyse, buradan sevgiyle anıyorum (!), anladınız siz onu :O). Mikrop saçıyor, hastalık yayıyor, zarar veriyor, bildiğim ya da düşünebildiğim tek faydası onu yiyen hayvanların (yılan, kedi vb) karınlarını doyuruyor olması. Fındık faresi belki bir tık bakılabilir bir şey olarak kullanılabilir ama tercihim onun da hiç olmaması yönünde. Neyse, hele böyle dolgu hayvan olarak kocaman, gerçekçi, kedi boyutunda lağım faresi gibi peluşlar, objeler, çizimler yapanları hiç anlamıyorum. İleri derecede fare fobim mevcut. Eskiden adını bile söyleyemiyordum, şimdi gerekli hallerde kullanabiliyorum ama görmeye katlanamıyorum yine de. Ekranda da olsa, sevimliymiş gibi de gösterilmeye çalışılsa, yeryüzünden tamamen silinebilir, hiç de üzülmem. 

  Geçen gün, önümüzdeki ay, işten ayrılalı iki yıl olacağını fark ettim. O zaman da öyle düşünüyordum, hala daha aynı fikirdeyim: İyi ki ayrılmışım ve ev kadını olmuşum. Bu konuyla ilgili tek pişmanlığım bu kararı daha önce almamış olmak olabilir. On üç senemin son beş senesini fazladan çalışmışım. O zaman bıraksaydım bu kadar yıpranmış olmazdım belki ama büyük ihtimalle de başka bir işe girip çalışmaya devam edip orada yıpranırdım :O). 

 Ben hep kocamla çocuğumun evi fazlasıyla dağıttığını ve benim de onların arkasını toplamaya yetişemediğimi iddia ederdim ama bazen görüyorum ki ben de az düzen bozucu değilim :O). Aldığımı işim bitince yerine koyma huyum pek yok. Düzeltilmesi, tamir edilmesi, elden geçirilmesi gereken şeyleri ise hepten dağıtıyorum. Bugün yapacağım, yarın yaparım derken evin içinde oradan oraya geziyorlar. Bu süreçte bazen daha da çok bozuluyorlar, eskiyorlar, zamanları geçiyor. Belki artık tek yapılması gereken atmak olacakken bile ben elime alıp bakmadığım için evde yer kaplıyorlar. 45 yaşındayım böyle gelmiş böyle gider demedim. 45 yaşından sonra huy mu değişir demedim. Mümkün olduğunca bu davranışımı azaltmaya çalışıyorum. Her zaman olmuyor bazen yine sonraya bırakıyorum ama bazen de işe yarıyor :O). 

  Geçen gün kocam, Atahan'la bana kızdı. O anki kızgınlıkla, "Bir gün alıp kendimi gideceğim bu evden, çok üzüleceksiniz." dedi. Kocam, dedim. Senin bu evden gitmen bana en büyük ödül olur, bizi cezalandırmak istiyorsan sakın bir yere ayrılma! Bütün o kızgınlık bitti, atara atar gidere gider yapamadı. Havamız değişti, konu da dağıldı gitti :O). 

 Pazar bizim evin bir alt sokağında, pazar gezmeyi de çok severim ama beş senedir burada oturuyorum pazara çıktığım birdir ikidir. Daha önce pazarın kurulduğu gün çalıştığım için uymuyordu. Ev kadını olduktan sonra da genelde üzerimde nakit taşımadığım için uymadı. Yakın çevrede bankamatik de yoktu (şimdilerde bir iki tane kurdular pazar girişine.). Önce nakit çekmek için çarşıya in, sonra dön pazara çık da ekstra zaman ve enerji kaybıydı. Belki herkes benim gibi değildir ya da daha küçük yerlerde kart bu kadar yaygın değildir ama ben genelde cüzdanımda 20 - 30 lira taşıyorum sadece. O da harcanmıyor, aylarca duruyor. Ekmek dahil her türlü ihtiyaç için kart kullanıyoruz. Dediğim gibi bankamatikler de bize uzak olunca daha da çok alıştım kart kullanmaya. Geçen hafta şeytanın bacağını kırıp bir iki meyve bakmak için pazara gittim. Hoşuma gitti tabi ki. Fiyatlar genelde market fiyatıyla aynı olsa da aynı tazeliği markette bulmak zor. Bundan sonra önceden planlı bir şekilde nakit ayarlayıp daha çok pazara çıkmaya karar verdim. 

  Yarın bir arkadaşımla buluşacağım. Ayda bir gibi görüşüyoruz genelde. Bana iyi geliyor. İnşallah ona da iyi geliyordur. Gelmese söylerdi herhalde ya da en kötü buluşmaz ve bahane bulurdu sürekli. Bir şey demediğine göre olumlu düşünmeyi ve ona da iyi geldiğini düşünmeyi tercih ediyorum :O).

  Yine görüşmek üzere. 


Hiç yorum yok: