4 Eylül 2023

EYLÜLÜN DÖRDÜ - 2023

     Ablam vefat etmeden birkaç ay önce evini kapatıp eşyalarını bir depoya koymuştuk. İyileşene kadar annemle kalacaktı. Onu kaybedince bir türlü elimiz gitmedi depodaki eşyaları tasnif etmeye. En sonunda geçen ay, yani vefatından sekiz ay sonra depoyu boşalttık. Mobilyalar ve o tarz büyük şeyler yine duruyor da kolilerini aldık, tek tek açtık. Ayırdık, alınacakları aldık, verilecekleri verdik. Zor oldu açıkçası bizim için. Anılar, yaşanmışlıklar ve yaşanamayanlar tek tek elimizden geçti. Onları toplarken, benim ardımdan acaba bu işi kim yapacak, diye düşündüm, bilemedim. Yıllar önce bir fantastik kitapta, lanetlenen bir büyücü okumuştum. Baktığı her şeyde ölümü görmekle lanetlendiğini söylüyordu. O zaman anlayamamıştım. Son aylarda kendimi aynı o büyücü gibi hissediyorum. Kime baksam, neyi elime alsam, bir gün bu kişi artık hayatımda olmayacak ya da bir gün bu eşya artık sahipsiz kalacak diye düşünüyorum. Aklıma direkt SONLARI ve SONRASI geliyor. Evim eşya dolu. Ayırıyorum güya düzenli olarak ama yine de birikiyor, yine de birikiyor. Daha önceden, işime yaramıyor, kullanmıyorum, eskidi gibi kriterlere göre ayırıyordum. Buna şimdi bir de, ben ölünce bunu zaten atarlar, en iyisi sağken ben atayım kriteri eklendi:). Buraya böyle yazıyorum diye sanmayın ki mutsuzum, depresyondayım, hayatıma devam edemiyorum, hep ölümü düşünüyorum. Burada biraz daha derinden, içimi dökerek yazıyorum sadece. Her zaman, herkese anlatamıyorum bunları ya da anlatmak istemiyorum, anlatsam da anlamayacak bir güruh da var ama sizlerle paylaşmak iyi geliyor. Ablamı özlüyorum, yerini dolduramıyorum dediğim çok sık görüşmediğim iki tanıdığım psikologa gitmemi önerdi geçenlerde. İhtiyaç hissedersem giderim tabi ki de şu an için özlediğim ve yeri dolmadığı için gitmek saçma geliyor. Özlemem de, yerine kimseyi koyamamam da son derece olağan bence. Tabi ki ailem var yanımda, tabi ki dostlarım var. Hepsi her zaman destek oluyor her şekilde. Yine de onun yeri ayrıydı işte. Hayat böyle; bir yandan güzellikleri yaşıyorum bir yandan kayıplarım oluyor. Tek sıkıntı benim biraz fazla kaybı üst üste yaşamış olmamda galiba. Uzun hastalık dönemi boyunca yaşadığımız üzüntüler, stres, endişe de var. Kolay değildi. O günleri bir şekilde atlattık. Bu günleri de atlatacağız. Özlemi hiç bitmeyecek hatta artacak, bunu da biliyorum. Paris'i de özlüyorum. Babamı da. Tam koronanın en yasaklı günlerinde kaybettiğimiz dayımı da. Mutluyduk. Arada kavga da etsek yine de bir aradayken mutluyduk. Yine mutluyuz, yine beraberiz ama eksiğiz. Ablamın eşyaları arasından babamın telefon defteri çıktı. Babamdan sonra o almış, saklamış. Bir göz attım neler var diye. Babam, üçümüzün de ev - iş - cep telefonları, adresleri dışında bir de benim kredi kartı numaramı yazmış. Defterde tarih yok. Büyük ihtimalle ablamla abimin çalıştığı, benim henüz ev kadını olduğum dönemdi. İhtiyacım olursa para göndermek için yazmış. Oradan aklıma bakkaldaki bir anım geldi. Anlatmıştım daha önce ama yine anlatayım. Otuz beş yaşlarında falanım. Çarşı içinde iş yerim, hemen yanında da bakkal var. Babam çarşıya inmiş, bana uğradı, bakkala girdik beraber, içeride bir müşteri var, bekliyoruz. Babam, çocuğa çikolata alacağım, dedi. İçerideki müşteri döndü babamın dizleri hizasına baktı, çocuk arıyor gözleri. Hayatta aklına gelmezdi tabi ki babamın çocuk derken koca bir kadın olan benden bahsedeceği :). Bir defter bir sürü anımı canlandırdı. Ben de yazma aramı da daha fazla uzatmamak için şuraya bir içimi döküvereyim dedim. 

  Yine görüşmek üzere...

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben de önce annemi,ardından babamı yakın aralıklarla kaybettim. Onların evini tek başıma ben, tasnif ve tasfiye ettim.Tüm eşyalar, fotoğraflar her şey tek tek elimden geçti. Ruhsal açıdan çok zor ve yıpratıcı bir süreçti. Sizi çok iyi anlıyorum ve aynı duyguları ben de yaşıyorum. Kenara ayırdığım her şeyi benden sonrakiler ne yapacak diye düşünüyorum. İlk etapta da , sağken kütüphanemi bağışlamak istiyorum. Ama bu işlem için de ruhen hazır değilim. Her şeyin bir zamanı olduğunu düşünüyorum. Vardır elbet onun da bir sırası diyorum kendi kendime.
Çenebaz

Adsız dedi ki...

Merhaba ben Burcu adaşım olarak sizi eskiden beri okuyorum ablanız olduğunu bilmeden onu da okurdum Allah rahmet eylesin gidenlerin yeri dolmuyor herkesin yeri ayrı ne yazık ki hepimizin hisseleri duyguları da farklı anlayamıyoruz bir birimizi empati kurabilsek keşke bana göre hissettikleriniz cok normal ama işte başka birisi için psikologluk sizin ihtiyacınız olan sadece paylasabilmek duygularınızı siz buraya yazmaya devam edin sevgiler

serpil dedi ki...

Ne güzel yazmışsın Burcu, ben de sana bir olay anlatayım da gül.
Eşimle kırtasiyeye girdik, eşim kalem kutusu alacağız dedi (öğretmenim), satıcı hanım da yavrumuz kaç yaşında dedi, eşim de 40 yaşında dedi :)) Çok gülmüştük. Babanla bakkaldaki anını okuyunca aklıma geldi.

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

Çenebaz, aynı zorlukları yaşamış olmamıza üzüldüm. Kütüphanene talibim:O). Benim de çok kitabım var biliyorsun, ben eskiden kitaplarımın tek bir tanesini bile vermezdim ama bir süredir, bunu bir daha okumak istemem dediğim kitapları veriyorum. Tekrar okumak istediklerimi ve çok çok özel olanları tutuyorum sadece. Çözümü böyle buldum. Sevgilerimi iletiyorum sana.

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

Merhaba adaşım Burcu, empati yapmayı unutuyoruz bence genelde :O). Daha doğrusu, karşımızdaki kişinin de bire bir kendimiz gibi olduğunu, düşündüğünü, hissettiğini varsayıyoruz. Buraya yazmak iyi geliyor bana mesela, senin de önerdiğin gibi, yazmaya da devam edeceğim. Teşekkür ederim desteğin için...

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

Serpil,
anına bayıldım ve çok güldüm. Benimkini geçmiş bence :O).