2 Mayıs 2025

MAYISIN İKİSİ - 2025

 Düğünde giymelik alçak topuklu ayakkabı alacaktım ya, canım hiç ayakkabı denemek istemedi. Ben de gittim kot pantolon aldım kendime. Siyah bir tane pantolon ihtiyacım bulunuyordu. Uyuz müşteri oldum bugün biraz, girdiğim iki dükkanda da benden nefret etmişlerdir. Ekstra bir şey yapmadım aslında, sadece hizmet bekledim ki kimsenin hizmet edesi yoktu bugün galiba. 

  Şöyle ki, ilk girdiğim mağaza E5 üzerinde, yaya olarak geçerken gireceğim bir yer değil. Özel arabayla gitmek gerekiyor. Bakınmaya da gitmedim. Kocam arabada beklerken pantolon varsa deneyip alıp çıkacaktım. Dükkana girdiğimde de raflara bakınmadım, etrafta gezinmedim, direkt çalışanların üçünün de önünde durduğu kasa bölümüne gittim. Benden başka da müşteri yoktu zaten. Neyse, üçü de şöyle bir yüzüme baktı. Buyurun diyen yok, ne aradınız diyen yok, yardımcı olalım diyen yok. Suratları düşmüştü zaten. Onlardan ses çıkmayınca ben kendim dedim pantolon arıyorum diye. Neyse baktılar direkt hedefine güdülenmiş bir müşteri olarak bekliyorum bir tanesi geldi yanıma. İstediğim modeli ve rengi söyledim. Çıkardı telefonunu standın üzerindeki bir pantolondan barkod okuttu. Yok elimizde dedi. O an çıkıp gitmeye hazırdım aslında. Ben herhangi bir siyah pantolon istemiyordum, özellikle o modelin siyah pantolonunu istiyordum. Yoksa da yoktu yani, başka mağazaya bakardım. Olmadı internetten alırdım. Genç çocuğumuz ilk saniyede yok dediği için mi, ilk girdiğimde umurlarında olmadığım için mi artık bilmiyorum, yok dediği halde oradaki bütün siyah pantolonlara bakmaya, ara ara barkod okutmaya devam etti. Dönüp bana "Yine de bir bakayım." ya da "Size şu modeli önerebilirim.." tarzı bir şey de söylemediği için ben de onu izleyip beklemeye devam ettim. Üç dakika daha böyle geçtikten sonra elimizde kalmamış dedi. Teşekkür ederim dedim çıktım. Oraya kadar gittiğime de, sohbetlerini böldüğüme de değmedi. Bana ilk baştan uyuz olmakta haklıymışlar yani :O).  

  İkinci uğradığım dükkan avmdeydi. Çantamı koydum o çantanın içine baktıkları makinenin olduğu banta, geçtim öbür tarafa, bekliyorum bekliyorum çanta gelmiyor. Kadın güvenlik oturuyor bantın başında. O benim suratıma bakıyor, ben onun suratına bakıyorum (ben ona, o bana baktığı için bakıyordum bu arada), bakışıyoruz uzun uzun ama çanta hala gelmiyor. En sonunda suratımda bir acayiplik mi var acaba diye düşünürken çanta takıldı galiba dedi. Başa döndüm, çantam aletin girişinde koyduğum yerde duruyordu. İtekledim biraz, o da ilerlemeye başladı, ben de aldım gittim de, be güvenlik, ben İki yıldır ikinciye ya da üçüncüye hadi en fazla olsun beşinciye gelmişim avmye. Çantanın takılmış olacağı benim aklıma gelmemiş olabilir. Sen her gün saatlerce şunun başındasın, suratıma bakıp bakıp duracağına, desene en başından takılmış olabilir diye. Biz niye bakıştık ki, olayın en saçma kısmı buydu zaten!

 Mağazaya girdim. Kocaman bir mağaza, etrafta bir sürü müşteri var, çalışan yok. Kasada bir kişi görüyorum sadece. Müşteriler kendi kendine bakınıyor, kasadaki bir şeyler okutup duruyor ama kasa başında da kimse yok. Sonradan bir kızımızı gördüm ama bana sırtı dönük, bir şeyleri katlayıp düzeltiyordu, herhalde çalışandır dedim. Görevli misiniz diye sordum evet dedi. Pantolon arıyorum, siyah istiyorum dedim. Kadın mı erkek mi diye sordu. Tabi ki kocama - oğluma falan da alıyor olabilirdim ama yıllardır kot pantolon alıyorum kendime, sadece bir kadın olarak tek başıma gittiğim bir mağazada pantolon istiyorum dediğimde ilk defa biri kadın mı erkek mi diye sordu bana. Oğluma - kocama da kıyafet aldığım oluyor ama böyle zamanlarda direkt belirtmeyi tercih ediyorum, kendime değil erkek için ya da oğluma / kocama alacağım diye. Neyse, kız çok küçüktü, orada çalışmaya da yeni başlamış. İstediğim modeli söylediğimde kalıbı ne diye sorduğunda ben de kalıbını bilmiyorum dediğimde kendi anlattı bunları. Ve sayesinde 45 senelik hayatımda yine ilk defa spesifik bir model söylediğimde kalıbı ne sorusuyla karşılaşmış oldum :O). Gittik pantolonların başına bakıyoruz beraber, kızımız aktif arıyor, ben de gözlerimle tarıyorum, kasadaki çalışan, kızımıza taaa kasadan seslenerek başka bir reyondaki müşteriye yönlendirdi. E ben neyim acaba, ben müşteriden sayılmıyorum mu diye bağırasım geldi benim de reyonlardan kasa tarafına ama neyse ki kızımız benim bunu yapmama gerek kalmadan kendi bağırarak, o an müşteriyle ilgilendiğini dile getirdi. Bu arada bulunduğum mağaza semt esnafı değil, Türkiye'nin bilinen mağazalarından, dünyaya da açılmış bir marka. Neyse, kız beni o an bırakmadı, birkaç saniye sonra pantolonları bulduk. İstediğim beden yokmuş ama kalıbı dar ve esnek olmayan bir pantolon olduğunu bildiğimden bir büyük beden de olabilir diye düşünerek şöyle bir elime alayım beline meline bakayım dedim. Kızımız pantolonu bana verdiği anda diğer reyondaki müşterilerin yanına gitti. Ben pantolonu inceledim, kabinleri buldum, aldım pantolonu da kabine girdim, denedim. Tahmin ettiğim gibi bir büyük beden de oldu. Boyu biraz uzundu, ayna karşısında ayarladım, baktım, her işimi kendim hallettim ama paça boyunu yaptırabilmem için ölçü alınması gerektiğinden o noktada artık yardıma ihtiyacım oldu. Bizim kız hiç ortada yoktu. Gittim kasa başındaki çalışanı buldum. Yüzü hiç gülmüyordu, çok mutsuzdu ama yardımcı oldu neyse ki. Pantolon boyunu aldı. Kasada taksit - peşin, o kart bu kart, mağazanın kendi puan kartı vb konuşurken de hep mutsuzdu. Olabilir tabi ki, yorgundur belki, uykusuzdur, hepimizin kötü günleri olabiliyor. Genelde mutsuz olanlar bir miktar kaba da oluyor. Bu hanımefendi hem mutsuz hem gayet kibar ve ilgiliydi. O yüzden de ilginçti aslında. Ödemeyi yaptım çıktım. Etraf hep mi böyle de ben genelde internetten alışveriş yaptığım için farkında değilim ya da bugün hepsi bana mı denk geldi diye düşündüm yol boyunca. 

 Yine görüşmek üzere...

1 Mayıs 2025

MAYISIN BİRİ - 2025

   1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nüz kutlu olsun. 

  Bugün ben saçımı kestirdim. Berber koltuğunda otururken dükkana gelen çalışan "Geçmiş olsun." dedi. Ben baştan hiç üzerime bile alınmadım. Tepemde saçımı kesmekte olan kuaföre söylüyor herhalde dedim. Hasta falandı herhalde diye düşündüm. Sonradan anladım bana söylediğini. Kuaföre gidene geçmiş olsun denildiğini ilk defa duyuyorum. Acaba saçlarımı kısacık kestiriyorum diye mi öyle dedi. Hani derler ya kadınlar bunalıma girince ilk iş gidip saçlarını kestirirler. Öyle bir şey mi sandı acaba? E ben son 25 senedir kısa saçlıyım. Bu sav benim için geçerli değil. Belki de içeri girip de 4 cm'lik saçlarımı görünce anlık bir kararla böyle kestirdiğimi sandı. Şimdi bunu yapıyorsun ama sonra pişman olacaksın anlamında dedi. Hani yani artık çok geç, geçmiş olsun, çok pişman olacaksın ama yapacak bir şey yok anlamında. Ben olsam en fazla, sıhhatler olsun, derdim herhalde. eskiden biri yıkanınca derdik ya "saatler olsun" diye, işte onun gibi.  Bilemiyorum. Hiç de anlamadım.

  Geçen gün de çok tanımadığım ama aynı ortamda bulunduğumuz bir takım kadınlara, "ev kadınıyım" dediğimde, kadınlar "olsun" dedi bana. Yüzlerinde acıma ifadesi, bu mu yani, hiçbir titrin, unvanın yok mu, sadece ve sadece ev kadını mısın der gibi baktılar. Bana öyle bakmışlar gibi gelmedi, gerçekten de öyle baktılar. Güldüm geçtim ben de. Hiçbir açıklama yapmadım. Mezuniyetimi söylemedim, önceki çalışma hayatımdan bahsetmedim. Ev kadını olmaktan utanmıyorum, tanımadığım insanlara etiketlerimi anlatmak istemiyorum, dümdüz, sade, bildiğiniz ev kadını olmaktan dolayı da çok mutluyum. Tek derdim yemek, bulaşık ve elimdekini bitirdikten sonra hangi kitabımı okuyacağım olsun istiyorum. İdeal hayat tanımım bu.

 Yakında düğünümüz var demiştim ya, elbisemi denedim, oluyor üzerime. Şimdi tek eksiğim ayağımı yormayacak alçak topuklu bir ayakkabı. Ona da yarın gideyim bakayım diyorum. Tamam işte, ben hazırım :O). Daha bavullar falan hazırlanacak ama onu son gün yapacağım zaten. Yaklaşık bir hafta kalacağız. Yanıma kaç kitap alsam diye düşünüyorum bir yandan da. Kafamda gözden geçiriyorum sürekli kitaplarımı. Çanakkale'de olacağız, gezmeyi de tercih edebilirim ama ben yine de yanıma fazla fazla kitap da alacağım.

 Sonra yine görüşmek üzere...

28 Nisan 2025

NİSANIN YİRMİ SEKİZİ- 2025

 Bizim çalışma odamız kapıdan girince sağda ortada kalıyor. Hemen çalışma odasının sağında Atahan'ın odası, solunda da mutfak var. Benim bilgisayarım çalışma odasında ve size oradan yazıyorum şu an. Atahan odasında Walking Dead izliyor. Oradan zombi sesleri ulaşıyor bana. Kocam da mutfakta Last Of Us izliyor. Oradan da enfekte olmuşların sesi geliyor. Tam ortada olan ben de radyo dinlemeye çalışıyorum. Bu arada iki diziyi de hiç izlemedim. Walking Dead'in kitabını okumuştum. Yani Last Of Us'da zombi yok hastalık var biliyorum da, enfekte olmuşların ayrı bir adı var mı bilmiyorum. İzleyenler yoruma yazabilir. Şimdi solumdan saldırı sesleri geldi mesala. Şu an için zombilerden ses yok :O). 

 Fırtınalı ama güneşli bir gün yaşadık Büyükçekmece'de. Evin içi de serin geldi bana kaloriferi kısmıştım ama az önce biraz yükselttim. Artçılar neredeyse bitti gibi. Dün gece olmuş bir tane mesela, ben oturduğum yerde kitap okuyor olmama rağmen hiç hissetmedim. Kaç gündür önce gezi, sonra deprem, sonra arada uğrayan misafirlerim derken pek masa başına geçemedim. Kitap da okuyamadım pek. Polisiye okuyorum şu sıralar. Petros Markaris'in son çıkan kitabını. Yunan bir yazar tarafından yazılmış Yunanistan'da geçen bir seri. Farklı birçok şey olsa da ortak noktalarımız da oldukça fazla, o yüzden seviyorum Markaris okumayı. Bunu bitirdiğimde biraz daha roman tarzı kitaplar okuyacağım bir süre. Üst üste çok polisiye okudum. 

 Haftaya düğüncüyüz. Yeğen evleniyor. Çanakkale'ye gideceğiz. Şimdiden yavaş yavaş ön hazırlıklara başladım. Elbisem vardı bir tane. O bana hala oluyordur diye umut ediyorum o yönden kafam rahat ama kesinlikle topuğu makul yükseklikte bir ayakkabı almam lazım. Mevcut ayakkabılarımı son giydiğimde yüksek topuk eziyetiyle savaşmamayı tercih edip neredeyse hiç yerimden kalkmadan bitirmiştim geceyi :O). 

  Yine görüşmek üzere.

  

25 Nisan 2025

NİSANIN YİRMİ BEŞİ - 2025

 Depremi hisseden tüm illerden beni okuyanlara geçmiş olsun demek istiyorum. İyi sallamış. Biz, yani ben, annem ve kayınvalidem depremin olduğu gün Edirne gezisinde, otobüsle hareket halindeydik, dolayısıyla hiç hissetmedik. Depremden İstanbul'dakiler aramaya başlayınca haberimiz oldu. Kocam, Atahan ve Hektor evdeydi. Kocam uyuyormuş, uykusundan uyanmış ve çok korkmuş. Hektor, kocamın uyuduğu odadaymış pusmuş kalmış, kaçmamış da bir şey de yapmamış, donmuş kalmış. Atahan da odasında, yatağında yatıyormuş, yatağın yanına inip cenin pozisyonunu almış. Sonra da Hektor'u da alıp günü kapının önünde geçirmişler tüm komşularla beraber. Kaynım ve yeğenler de bizim kapının önüne gelmiş. Gece on gibi biz döndüğümüzde hepsi evdeydi. Çünkü Çekmece dışarıda ya da arabada durulacak gibi değildi. Kışın en soğuk günlerinden biri kadar soğuktu. Halbuki gün boyunca biz Edirne'de gömlekle gezip yazı yaşamıştık. Neyse, eve döndüğümüzde altta fotoğrafını gördüğünüz yeğenimin patili kızo Miya karşıladı holde bizi. Hektor normalde çok beyefendidir, doyasıya mıncıkla sıkıştır en fazla tıslar, daha da devam edersen şöyle bir diş geçirmeden uyarı ısırığı ya da tırnak çıkarmadan bu iş hoşuma gitmedi patisi atar ama Miya konusunda sıfır tolerans gösterdi. İkisini sürekli farklı odalarda tutup bir araya getirmedik. Miya zaten korkmuştu yavrum, Hektor yüzünden daha da travmatik bir gün yaşadı. Hektor da sürekli Miya'ya tıslaması dışında o ortada yokken de sahibine tısladı. Neyse ki karşılıklı hoşlanmama dışında bir sorun yaşamadan günü atlattık. 

 Sabah tam size bunları yazarken kuvvetli sayılabilecek iki saniyelik bir artçı oldu. Öğleden sonra bir daha olmuş. Bir hafta daha artçılar devam edebilirmiş. Evdeyiz biz, herhangi bir hasarımız olmadığından ilk geceden beri evde yatıyoruz zaten. Artçılarda da dışarı çıkma ihtiyacı hissetmedik. Şimdilik sıkıntı yok, umarım bu şekilde de devam eder.

  Yine görüşmek üzere...

17 Nisan 2025

MÜREKKEP KARASI YÜREK


 Nisanın ilk yarısında çok yazamadım çünkü bu seriyi okuyup bitirmeye çalışıyordum. Kesintisiz okudum ve 15 günde bitirdim. Hatta serinin sevdiğim karakterleri Cormoran ve Robin'i özlemeye başladım. Çok bir şey değilmiş gibi görünüyor belki ama ilk kitap Guguk Kuşu 550 sayfa, her bir kitapla giderek sayfa sayısı çoğalıyor ve başlığa da yazdığım son kitap Mürekkep Karası Yürek 1.200 sayfayı buluyor. Sağlam okumuşum bence:O)

  Dün eski iş yerimden hala görüştüğüm iki arkadaşım geldi. İş çıkışı geleceklerinden akşam yedi buçuğu buldu. Kocamla oğlum da dışarı çıktı, biz de kız kıza oturduk. İyi geldi. Düzeltiyorum. Kocamla oğlumu ben gönderdim biz kız kıza oturalım diye. Yani gönderdim de demeyelim de gitmeleri için teşvik edip gereken yerlerde zorladım :O). Baba oğul takıldılar. Bugün de çarşı pazar işlerini hallettim. Yorulmuşum. Akşam yemeği Atahan'dan oldu. Ben sadece bulaşıkları makineye koyacağım biraz enerji toplayım diye beklerken size bir merhaba demek istedim.

 Yine görüşmek üzere...

9 Nisan 2025

ÖLÜMCÜL BEYAZ


   Ölümcül Beyaz'ın yarısındayım. Gece gündüz aralıksız okuyorum çünkü sipariş ettiğim son kitap geldi ve bir an önce bunları bitirip ona geçmek istiyorum. Bazen direkt ona mı başlasaydım acaba diye düşünüyorum ama bir yandan da olayları unutmuşum gerçekten tekrar okumak iyi oluyor........ Diye başlayıp çok güzel bir yazı yazmıştım size ama ben yazarken bağlantı kopmuş. Genel bir sistem arızası sonucu 3-4 saat internetsiz kaldık. O kısmı hiç sorun değil de benim bitirip gönderdiğim yazı silindi gitti. Yazdığım ilk paragrafı kaydetmiş sadece. Bir ara toparlayıp tekrar yazmaya çalışacağım ama şimdilik yine bu bağlantı da gitmeden en azından bu kadarını göndermiş olayım.
 
 Yine görüşmek üzere...


5 Nisan 2025

İPEKBÖCEĞİ


 Guguk Kuşu'nu bitirdim. İpekböceği'ne başlayacağım. Dün gece kitap okurken uyukladım biraz koltukta. Sonra Atahan seslenince uyandım. Şu an saat sabahın altı buçuğu ve ben bütün geceyi ayakta geçirdim çünkü uykum kaçtı. Gece biraz daha kitap okudum. Kahve içtim. Dolabımdaki bir rafı düzenledim. Biraz daha kitap okudum. Sabah üç buçuk gibi Hektor ucunda ip olan oyuncak oltasını getirdi. Onunla oynadık. Normalde ben uyuyunca o da uyuyor ama bu gece uyumadı. İşte üç buçuk gibi oltanın peşinde hoplayıp zıplıyordu. Beş gibi de yerde bulduğu, benim hasır sepetimden düşen iki santimlik bir parçayı av yapmıştı. Evin içinde koşup koşup gelip onu avlıyordu. Ben hala daha oturuyorum ama Hektor'un artık pili bitti. Şimdi ancak uyudu. Yazımı yollar yollamaz biraz daha kitap okuyacağım. Bir de dün gece Atahan bana yumuşak brovni kurabiye yaptı canım kek istedi diye. Gece onu yedim. Çok güzeldi :O). 

Görüşmek üzere.