17 Aralık 2025

ARALIĞIN ON YEDİSİ - 2025

  Kafamın içinde sürekli yazımı yazıp durdum ama nedense blogu açıp da buraya yazmak içimden gelmedi. Ben de zorlamadım. Aklıma geldiği gibi kısa kısa notlar halinde yazacağım.

  Atahan'ın askerlik tecili bitmişti artık. Şu sıralar bedelli işlerini halletmeye çalışıyor. Önümüzdeki sene bir ara askere gidecek. Bedelliyi halledebilirse bedelli, olmazsa normal. Hayırlısı diyelim. 

   Geçenlerde taksiye binmiştik kocamla. Şoför de konuşkandı oldukça, sohbet ettiler eşimle. Şoför, 35 yaşında olduğunu söyledi, çoluk çocuğundan bahsetti. Kocam da 54 yaşındayım, oğlum taksiye bindiğimiz avmde restoranda çalışıyor diye anlattı. Neyse, eve geldik, biz inerken şoför kocama "iyi akşamlar amca" dedi. Kulağıma çok garip geldi. Çok yadırgadım. Bence benim kocam daha "amca" olacak yaşta değil ama bilemedim. Bakalım ben ilk "teyze"mi ne zaman duyacağım :O). 

   Arada bahsediyorum, bizim evin tam karşısında bir çocuk parkı var. Yazın zaten gece yarılarına kadar dolu, bu normal, tamam da, kışın bu soğuk günlerinde, gece dokuza, ona kadar çocukların parkta oynamasını anlamıyorum. Kör karanlıkta, buz gibi gecede. Yarın okul varken. Yataklarında olmaları gereken saatte parkta ne işleri var? Bu, oynasınlar, enerjilerini atsınlar durumu değil. Hep de aynı bir iki çocuk, seslerinden tanıyorum. Bence anneleri evde olmasınlar, uğraşmayım, sokakta ne halleri varsa görsünler diyerek parka gönderiyor. Üzülüyorum o çocuklara. 

   Ne zamandır örgümü pek elime almıyordum. Ayarladığım kısım bitmişti. Kalan ipleri değerlendirmeye çalıştığım için tekrar bir düzenleyip elimdeki iplere bakmam gerekiyordu ama elim değmemişti bir türlü. Geçenlerde döktüm hepsini ortaya, ne var ne yok görmüş oldum. Kalınlıklarına göre ayırdım. İnce iki katla ördüğüm battaniye için renk ayarladım. Bir sürü de, daha önceki projelerim için sarmış olduğum kalın yumaklarım olduğunu gördüm. Onlarla örmek için de başka bir parçalı proje düşündüm. Önceden iki kat olacak şekilde sardığım birkaç yumağı ayırayım dedim. Biraz kendim yaptım, biraz evde kimi bulursam yardıma zorladım. Kocam, Atahan, gelin namzetimiz "yün" ya da "ip" dediğim anda kaçmaya başladılar. Sağ olsun, bir tek 82 yaşındaki kayınvalidem şikayet etmeden sardı. Hatta ben yemek yaparken tek başına da devam etti. Bütün yünler ortadayken gelin namzetimiz "Bana da örsen battaniye ben de isterim yani neden istemeyim" tarzı bir cümle kurunca bütün projelerimi bıraktım bir kenara, hemen renk beğendik, yeni ip aldım, annemden şiş aldım. Kargonun gelmesini bekliyorum, ipler geldiği gibi pembe, beyaz, gri tonlarındaki batik iple gelin namzetimize battaniye örmeye başlayacağım :O). Projelerimin ve yeni battaniyemin, ayrıca yün sepetlerimin de fotoğraflarını ekleyeceğim bir ara buraya da. 

  Yine görüşmek üzere.

7 Aralık 2025

ARALIĞIN YEDİSİ - 2025


 Bugün tam 3 sene oldu. Yazasım var ama şu an yazamıyorum, tıkandım. Gün içinde geri gelip yazarım büyük ihtimalle. Canım Asortik'in Krep'im. 

28 Kasım 2025

28 KASIM 2025 - CUMA



 Size bir adet Balat, bir adet de Sultanahmet kedisi fotoğrafı bırakıyorum. Dün oradaydık. Çok keyifli sayılabilecek bir gezi yaptık. Rehberimiz biraz yordu ve gereksiz durumlara sebep olarak azıcık sorun yarattı grup içinde ama eh, her mesleğin iyisi de var, kötüsü de var. Daha önce iyilerini tecrübe etmiştik bu sefer de kötüsünü tecrübe etmiş olduk. Bu da bana bazı açılardan bir ders oldu :O). 

  Çok çeşitli çevrelerden, yaşlardan, eğitim seviyelerinden kişilerle bir araya gelince daha iyi anlıyorum. Enerjiler ve duygular çok önemli. Negatif kişiler sorun çıkarmaya da meyilli oluyorlar ve genelde sıkıntı yaşayan da onlar oluyorlar. Geziye gidiyoruz. O sabah tanışmışız ve akşam herkes kendi yoluna gidecek. Beni bir daha görme ihtimalin yok. Ne kadar nefret edebilirsin ya da nefret biriktirebilirsin ki? Aslında neden bu kadar nefret edersin sorusu daha doğru bir soru ama onu geçiyorum. Ben kimseyle sabahtan akşama bire bir zaman geçirmiyorum zaten. Öyle bir fırsatım da olmuyor, isteğim de. Bunaltmam, yapışıp bırakmamam gibi bir durum söz konusu değil. Hele bakışlarıyla beni öldüren kişilerle zorunlu haller dışında muhatap da olmuyorum. Genelde buna da pek rastlamıyorum ama dünkü gezide vardı öyle iki kişi. Daha önceki gezilerden birinde de beni sürekli her durakta, her yemek molasında yanına çağıran bir tanıdık vardı ama buram buram fesatlık duygusu fışkırıyordu her yerinden. Anlamadığım kısmı şudur ki, bu işin normali, hoşlanmıyorsan, sevmiyorsan, kıskanıyorsan uzak durmak değil midir? Bir şekilde fesatlanıyorsan neden çağırıp duruyorsun! Tekrar paragraf başı örneğime dönersem de özellikle dünkü kişiler için de şunu diyorum: Sabahtan akşama ne kadar nefret biriktirebilirsin ki içinde? Hele daha öncesinden tanımadığın bir kişi için. Bu arada herkes beni sevsin ya da herkes beni sevmek zorunda demiyorum. Benim de enerjimin tutmadığı, bir şekilde hoşlanmadığım kişiler oluyor da bunun da bir öncesi, sebebi, gördüğüm bir hareket, hoş karşılamadığım bir davranış oluyor arkasında. Bu insanlarla ise aramızda hiçbir şey geçmeden hissettiğim bir nefret söz konusu. Acınası hayatlar. 2 saat gördüğün birine bile hissettirecek derecede nefret edebiliyorsan, nasıl bir kararmış yürektir o sendeki?

 Bunun dışında taş tozu çalışmalarım devam ediyor. Fırsat buldukça biraz kitap okumaya çalışıyorum, çok boşladım ve özledim okumayı. Ev almış başını gidiyordu, bir yandan da yavaş yavaş temizlik, derleme toplama işleriyle uğraşıyorum. Günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Artık ışık hızıyla yaşıyorum sanki hayatımı.

  Yine görüşmek üzere.

21 Kasım 2025

Kasımın Yirmi Biri - 2025

 Tabi ki taş tozu üretimine devam ediyorum. Durmaksızın. Bu akşam bir hatamı fark ettim. Ne gördüysem hemen yapmaya saldırdığım için kendimi çok fazla bölmüş oldum. Aynı anda bir sürü şeye başlayınca hiçbirini tamamlayamadım. Bazılarında sorun çıkmasa da bir kısmı istediğim gibi de olmadı. Bu da moralimi bozdu. Bir acemi, başlangıç seviyesi taş tozcusu olduğumu unuttum.. Bazı şeyleri yapabilmem için önce biraz daha tecrübe edinmem gerekiyor. Döküm kısmını hallettim sayılır. Sadece daha iyi objeler elde etmeye çalışıyorum. Boyama ve dekor teknikleri açısından kendimi geliştirmem gerekiyor. Bu gece, bundan sonrası için şöyle yapmaya karar verdim: Kafamdaki bir projeyi deneyeceğim. Beğenmezsem, düşündüğüm gibi bir şey ortaya çıkmazsa ya da fikren güzel ama pratikte saçma olduğunu anlarsam bırakacağım. Güzel bir şey ortaya çıkarabileceksem de o konudaki eksiklerimi tamamlamaya, her kombinasyonu, rengi denemeye, daha iyisini elde etmeye odaklanacağım. Tamam işte oldu, bunun ötesi yok artık diyene kadar o projede çalışacağım. Hayır, her tarafı da proje doldurdum. Çalışma odasında adım atmaya yer kalmadı. Her gördüğümü deneyeceğim diye başka işlerimi ihmal ettim. Şimdi artık "Biraz ondan, biraz bundan, sürekli yeni şeyleri denemeliyim!" dönemimi atlattığımı düşünüyorum. Sırayla başladığım şeyleri bitireceğim.

  Kitap da okuyamadım pek. Dört ayrı kitaba başladım ama neredeyse kasım sona erecek ben daha bir kitap bile bitirmedim. Başladıklarımı yarım bırakıp başka kitaplara geçtim sürekli. Baktım her yeni kitap yarım kalıyor eski, sevdiklerimden bir taneyi tekrar okuyayım dedim. Bu işe yaradı. Belki başladığım kitaplar biraz da ağır kitaplardı. Galiba çok ağır okuyacak havada değildim, tür değiştirmek işe yaradı. 

  Yazımı yayınladıktan sonra kitap okuyarak dinleneceğim biraz. Görüşmek üzere. 

11 Kasım 2025

KASIMIN ON BİRİ - 2025





Buralarda yokken çok şeyler öğrendim ve yaptım. Bol bol kabak hasat ettim. Arada karışımı tam hazırlayamadığım için çöp olanlar da oldu ama geneli iyi çıktı. Sonra onların kurumasını bekledim, sonra astarladım, bekledim, boyadım, bekledim, vernikledim bekledim derken taş gibi kabaklarım oldu :O). 



 Kafamı kabaklarıma dekor olsun diye dekoratif araba yapmaya taktım. Yukarıdaki fotoğraf yapay zekadan. Ben kartondan denedim, boyayla o ahşap efektini vermeye çalıştım ama olmadı. Gerçi karton prototipi yapmam iyi oldu, kafamdaki boyutların gereksizce büyük olduğunu anladım. Yapay zeka da iyi anlattı ama tekerlek ve aks kısmını bir türlü anlayamadım. Aslında bu kadar bile yapabiliyor olmam süper çünkü bildiğin süzme bir sözelci olarak önümde tam bir görsel olmadan sadece o parçayı buraya, şu parçayı buraya diyerek yapay zekanın anlattığı kadarıyla bir objeyi ortaya çıkarabilmem de mucizeydi. 

  Etrafımdaki herkesi bak kabağım nasıl olmuş, bak bu konseptim nasıl, rafya var mı sende, kavanoz lazım bana, peki arabanın tekerleğini şöyle değil de böyle yapsak olur mu diye darladım. Sonra kimi yakaladıysam düşündüğüm konseptleri anlattım. Fikir aldım, kimini beğendim, kimini beğenmedim :O). Dekupaj denedim. İlk çalışmam hiçbir şeye benzemedi, kurudu, üzerinden tekrar yaptım, güzel oldu. Düz yüzeylerde sıkıntısız yapıyorum gibi - hoş daha da çok denemedim ama genel olarak olayı kavradım- kıvrımlı yüzeylerde tam beceremiyorum sanki. Bunu çözmek için video izleyip duruyorum, onlar da anlatıyor anlatıyor, tam benim takıldığım noktada, bunu da aynı böyle yapın deyip geçiyor. Elbet ya bir bilene ya da bir gösterene rastlayacağım deyip sabrediyorum. Bir de henüz hiç denemedim ama eskitmeyi de öğrenmek istiyorum. Hani güya böyle alttan paslı yüzeyler çıkmış gibi görünüyor ya, işte o. Yakın zamanda onu da bir deneyeceğim. Bu arada bol bol fırça, boya, kalıp aldım. Evin içindeki her türlü ıvır zıvırı, ben bundan şunu yaparım, bunu böyle kullanırım diyerek topladım. Kafamdaki projeleri yavaş yavaş hayata geçirmeye çalışıyorum. Bu arada zaten yünlerim, dikiş de öğrenmek istediğim için bir sürü dikiş ıvır zıvırım, eskiden kalan etamin iplerim, bir de ikinci elde sattığım - satacağım ürünlerim vardı. Bütün bunların üzerine taş tozu malzemeleri de eklendi. Aradığımı bulamamaya, bir şey yapacağım zaman her bir şeyi farklı bir dolaptan - kutudan bulmaya (aslında bulamamaya) başladığımdan, her şeyi döktüm ortaya. Bir araya getiriyorum, ayıklıyorum, etiketliyorum ve düzenliyorum. Biraz zaman alacak ama bitince kendi içlerinde bir düzenleri olacak ve en azından neyin nerede olduğunu bilip sadece o noktada spesifik aramalar yapacağım. Sizinle son olarak en sevdiğim çalışmalarımdan birini paylaşıp işimin başına dönüyorum. 

Görüşmek üzere...





5 Kasım 2025

KASIMIN BEŞİ - ÇARŞAMBA / 2025

   Kafamda çok şey vardı. Hep onlarla uğraştım son zamanlarda. Hepsini sıraya koydum. Yavaş yavaş oturtuyorum. Kaç gündür kitap bile okumadım doğru düzgün. Yavaş yavaş hayata dönüyorum :O)

  Sonra yine görüşmek üzere...

25 Ekim 2025

YİRMİ BEŞ EKİM 2025 - CUMARTESİ

      Normalde uzun zaman yazmadıktan sonra döndüğümde hep derim, yazasım çok vardı ama yazamadım diye. BU sefer diyorum ki, günlerdir hiç yazasım yoktu. Açtım durdum blogu bir şeyler yazayım diye, tek kelime yazamadan kapattım. 

    Geçen hafta boyunca da bilgisayarı hiç açmadım, masa başına da oturmadım aslında. Yeni hobimi geliştirmeye çalıştım: Evde taş tozuyla objeler yapıyorum. Taş tozunun karışımını hazırlama ve dökme kısmı basit zaten, onu hemen hallettim. Boyama kısmında birkaç deneysel çalışma yaptım. Sonradan boyamak yerine taş tozu karışımını direkt boyayla karıştırıp yapsam nasıl olur, ona bir baktım. Boyayla karıştırma kısmında toz boya mı, sıvı boya mı kısmını karşılaştırdım. Tek kat boya mı, iki kat boya mı, parlak vernik mi, mat vernik mi, renkli objeyi direkt yapıp sadece verniklemek mi, renkli objeyi bir kat aynı renge boyayıp üzerine vernik atmak mı gibi bir sürü sorunun cevabını deneyimleyerek öğrendim. Şimdi birçok şey netleşti. Sadece yapması - kurutması - boyaması - kurutması - verniklemesi ve kurutması kaldı :O). Arada beklemeleri bol bir işlem ama her aşaması keyifli, ben sevdim. Tüm zamanımı da buna harcadım. 

  Bunun dışında yatak odasında elime her geçeni doldurduğum bir dolabım vardı. Onu döktüm boşalttım. Atılacakları, verilecekleri, dönüşüm yapılarak ve bir projede kullanılarak değerlendirilecekleri, annemin işine yarayacakları ya da ona isteyip istemediğini soracağım her şeyi ayırdım. Dikiş için kullanılabilecek kumaş parçaları vb gibi şeyleri birkaç postada yıkadım, kuruttum, katladım, düzenledim. Daha da tam bitmedi. Bitince süper olacak ama incik cıncık işler olduğu için çok zamanımı aldı. 

  Bir de dün hayatımda ilk defa bir mahkemede şahitlik yaptım. Benden sonra işten ayrılan bir arkadaşımın iş yerine açtığı davada şahidi oldum. Ne varsa onu söyledim, çalıştıysak çalıştık, yaptıysak yaptık, yapmadıysak yapmadık. Gergin olduğum zamanlarda iki ayrı uçta oluyorum. Ya dursuz duraksız konuşuyorum ya da ağzımdan tek kelime çıkmıyor. Mahkemede hangisi olacak diye merak içindeydim ama hakime hanım sen konuşmayı seviyorsun galiba deyince kesintisiz konuşma günümde olduğumu anladım. Bence tek kelime etmemekten daha iyidir. Sorduğu sormadığı ne varsa anlattım işte, ne güzel :O). 

 Kocam birkaç günlüğüne Çanakkale'ye gitti. Kayınvalidem oradaydı. Ben Hektor ve Atahan'la kaldım. Daha önce söyledim mi bilmiyorum, kocamdır, tabi ki seviyorum, yanımda istiyorum ama arada şöyle birkaç günlüğüne gittiğinde de mutlu oluyorum. Arada evde tek başına kalmak da güzel. Neyse, bu gece dönüyor zaten. Yarın da Çağıllar gelecek oturmaya, uzun zamandır görüşememiştik, özlemiştim. Sevindim.   

Yine görüşmek üzere.