14 Kasım 2024

KASIMIN ON DÖRDÜ - 2024

   Eskiden internet ve telefonlar bu kadar elimizin altında değilken tarif toplardık. Gittiğimiz misafirliklerde yiyip de beğendiğimiz tarifleri ev sahibinden sorup yazardık. Gazetelerin verdiği tarif dergilerimiz ya da yemek kitaplarımız vardı evlerimizde. Çoğumuzun bir de kendine ait tarif defteri olurdu ki benim hala var ve en sık yaptığım tariflerde bile mutlaka ona bir göz atarım. Kullanılmaktan yıprandı, bazı sayfaları lekelendi, sayfalar kopmaya başladı. Bir müsait zamanda yenilemeyi düşünüyorum de elim değmedi bir türlü. 

   Kitaplığımı toplarken beş dosya dolusu tarif buldum. Sağlam stok yapmışım. Aslında telefondan bakıyorum artık tariflere, o yüzden varlıklarını bile unutmuşum. Şöyle bir göz attım. Belirli malzemelerin tariflerini bir araya toplamışım bazen. Mesela evde pek beğenmediğimiz ya da artık yemediğimiz peynir varmış onu değerlendireyim diye peynirli poğaça ve börek tariflerini ayırmışım. Atahan elmalı kurabiye seviyor diye en az yirmi tane elmalı kurabiye tarifi toplamışım ama ilginçtir ki bir kere bile yapmadım. Elmalı kek yapmışım onun yerine. Beğenip yaptıklarım da olmuş. Defterime ayrıca yazmışım ama elimdeki tarifini de saklamaya devam etmişim. Hepsini atayım dedim. Kıyamadım. Müsait bir zamanda en azından bir kez daha gözden geçirip ayıklayacağım. Bir de nasılsa artık evdeyim, zaman sıkıntım yok, bu tariflerden seçip daha çok yeni tarif deneyeceğim. Mutfakta zaman geçirmeyi daha çok seviyordum eskiden. Artık nedense gözümde büyüyor yemek yapmak ya da yeni bir şeyler denemek. Yıllarca işten gelip hızlıca ve pratik şeyler yaptığım için de olabilir. Zamanla yine mutfak sevgisi kazanırım belki...

  Yine görüşmek üzere...

13 Kasım 2024

KASIMIN ON ÜÇÜ - 2024


   Atahan'a ördüğüm battaniyeyi paylaşmamıştım sizlerle. Yaz başında bitirdiğimden hiç kullanmadan, fotoğraflarını da çekmeden direkt dolaba kaldırmıştım. Geçen gün Atahan üşüdüğünü söyleyince kullanmak üzere çıkardım. Çıkarmışken de fotoğraflarını çektim. Büyük ve geniş bir battaniye. Benim çift kişilik yatağımı rahatlıkla örtüyor ama aslında tek kişilik olmasını planlayarak ördüm :O). Rahat rahat örtünülür işte hiçbir yer açıkta kalmaz. Neyse, ben battaniyeyi çıkardım, fotoğrafladım Atahan dedi ki, ben bunu şimdi kullanmayacağım, yine topladım kaldırdım. İleride kendi evinde kullanacakmış ya da çocuğuna saklayacakmış. Benim için fark etmez, battaniye onun nasıl isterse öyle yapar. 

  Son üç gündür bir yandan mutfakla bir yandan da kütüphanemle uğraştım. Bir de ağrımıyor dediğim dişim ağrımaya başladı. Hem meşgul, hem yorgun hem de keyifsizdim. Ağrı kesici ağrıyı geçirdi rahatlıkla ama normalde ilaç içmeyi sevmediğimden kullanmak zorunda olmak sinir etti beni. Bir de diş bile kalmadı ağzımda bu neyin ağrısı yani. İki ameliyatı sıfır ağrıyla geçirip diş çekiminde ağrı yaşamak da saçma. Gerçi çekimler zordu, sıkıntılıydı, neredeyse dikiş de atacaktı, bu da bir ameliyat kadar oldu. Bugün çok daha iyiyim. Şişlik ve hassasiyet geçti. Moralim de düzeldi :O). 

  Kitaplıkları yaptırdıktan sonra ben aslında sadece kitapları dizmiştim. Hepsi karman çormandı. Hangi kitabım nerede hiç bilmiyordum. Yazarların birden fazla kitabı varsa hepsi ayrı bir raftaydı. Geçen kış kitaplığımı düzenlerken, attığım, verdiğim, sattığım olmuştu. Neyi verdim, ne kalmıştı elimde net hatırlamıyordum. Aradığımı bulamıyordum. Ciddi bir düzenleme şart olmuştu. Tüm kitapları tek tek elden geçirdim. Türlerine göre yerleştirdim. Serileri sıraya dizdim. Sevdiğim yazarların bende olmayan kitaplarını tespit ettim. Aynı yazarın kitaplarını bir araya getirdim. Belli odalardaki kitaplıklarıma sadece belli kategorilerdeki kitapları koydum. Raf içinde de boylarına göre sıraya dizdim. Bunları yaparken hepsini tek tek listemden kontrol ettim. Listede olmayanı ekledim, karışıklıkları düzelttim, listede adı olan ama artık bende olmayan kitapları tespit ettim. Henüz okumadıklarımı tek tek not aldım. Bir daha okusam dediklerimi belirledim. Toplamda üç dört gün sürdü. Yorgunluktan öldüm çünkü sürekli üç kitaplık arasında mekik dokudum, oradan oraya kitap taşıdım, rafları boşalttım, doldurdum. Dün bitti ve sonuç içime çok sindi. Size tekrar fotoğraf atmıyorum çünkü raf düzenleri değişmedi içerik değişti sadece. Birçok kitabı oturma odasına koydum. Çalışma odamdaki rafları biraz rahatlattım. Eskiden sımsıkı kitap dolu olduğu için her yeni kitap aldığımda yeniden düzenlemem gerekiyordu. Şimdi her rafta biraz yer bıraktım. İstediğim kitabı rahatlıkla ekleyebileceğim. Uzunca bir süre tekrar düzenleme yapmama gerek olmayacak. Mutlu ve gururluyum. 

  Mutfak tezgahımda soldan sağa çekmeceler, evye ve altındaki dolap, bulaşık makinesi, fırın (üzerinde ocak) ve kombi dolabı var. Geçen gün fırının altından su geldiğini gördük. Fırından akacak herhangi bir su olmadığı için yanındaki bulaşık makinesinin su akıttığını düşündük. Çektik arkasına baktık arkada da su birikmişti. Temizledim, kuruttum. Tamirci çağırdık ama ertesi güne randevu verdi. O gün makineyi kullanmadım. Bulaşıkları elimde yıkadım. Bir süre sonra yine ve bu sefer daha fazla su aktığını gördük. Yine makineyi çektim, sildim, kuruladım. Evye altındaki dolaptan su akıyor mu, ıslak bir yer var mı diye baktım, hortum bağlantı yerlerini kontrol ettim. Her yer kuruydu, çıkmış bir hortum ve saire yoktu. Böyle olunca bulaşık makinesi için gelecek tamirciyi iptal ettik çünkü makineyi hiç kullanmadığım halde su akmaya devam etmişti. Bağlantı yerlerini de kontrol edip kuru olduğunu görünce duvar içindeki  borularda çatlak ya da patlak olabileceğini düşündük. Tesisatçıyı çağırmaya karar verdik. O arada tekrar makineyi çektim, dolapların altına, üstüne, fırına, ocağa her yere baktım. Su sızıntısı, nem aradım. Bazaları çıkardım (Zeminle mutfak dolabı arasındaki, dolabın ayaklarını gizleyen levha). Dolap altında sızıntı, akıntı, su birikintisi var mı diye inceledim. Görünürde bir şey yoktu. Çeşmeyi açtım, yere yattım direkt duvardan zemine su aktığını gördüm. Dolabın altını komple boşaltım, yine tüm bağlantıları inceledim, her yer kuruydu. Çeşmeyi tekrar açtığımda gider hortumunun takılı olduğu noktadan su aktığını anladım Hafif yerinden oynamış. İttirdim. su akıntısı kesildi :O). Çeşmeyi açtıkça sızıntı yaptığından su yere akıyormuş. Ben yerlere su akmasın diye makine yerine elde bulaşık yıkadıkça çeşmeyi daha çok kullandığımdan daha çok su akmasına sebep olmuşum. Su bulaşık makinesinin altından çıkınca ondaki bir arızaya yoğunlaşmıştık ama yanılmışız.. İlk baktığımda çeşme açık olmadığı için su da sızmadığından hortumlar aklımıza gelmedi. e hortum tamamen çıkmadığından ilk bakışta suyun oradan geldiğini de anlamak mümkün değildi. Böyle böyle derken ilk suyu gördüğümde makine bozuldu diye üzüldüm. Zaten eski olduğu için acaba yenisini mi almamız gerekecek diye endişelendim. İki gün yerden su temizlemekle, elde bulaşık yıkamakla, mutfağın dağınıklığıyla, oradan mı buradan mı araştırmalarıyla, tamirci beklemekle, sonra sorunu tespit edip düzeltince mutlu olmakla ama yine de tüm işlerin yorgunluğuyla geçti. Mutfak hala biraz dağınık ama o kadar yoruldum ve mutfaktan bıktım ki son işleri bitirmek yerine gelip size yazmayı tercih ettim. 

  Yine görüşmek üzere.

8 Kasım 2024

KASIMIN SEKİZİ - 2024

   Çok ilginç bir şekilde bu sene aniden bir ekose desen aşkı gelişti bende. Daha önce kafamı bile çevirip bakmazken artık gözüme dünyanın en güzel deseni gibi görünüyor. Favorilerim: kırmızı ekose, koyu mavi ekose ve yeşil ekose. Her şeyimi ekoseli almaya başladım. Mantıklı bir açıklaması var mı bilmiyorum. Benim nezdimde yok. Hiç başına böyle bir şey gelen var mıdır bilmiyorum. Mesela leopar desenden nefret ederken her şeyini leoparlı almaya başlayan tanıdığınız biri var mı? Varsa yazın da şu dünyada tek olmadığımı bileyim :O). 

  İki gün önce son diş çekimleri yapıldı. Ağrı yok. Acı çok az. Hassasiyet fazla. Biraz sorunlu benim dişler. Çekim de normalden uzun sürdü. Dört iğne yaptı uyuşturmak için. Sonra gece yarısına kadar çenemi komple hiç hissetmedim. Eve gelince biraz yatayım dedim. Normalde bir kere bile beni aramayan herkesin o akşam arayacağı tuttu. Kendimi açıp telefona da cevap veremiyorum. En az dört kere uyanıp telefonu kapatıp uyumaya devam ettim. Sessize almak aklıma o an gelmedi nedense, ertesi gün fark ettim öyle bir seçeneğim olduğunu :). Neyse, zoru atlattım bence artık. Dişçim de öyle dedi ve ben ona tüm kalbimle inanmak istiyorum. Ekstra bir durum olmadıkça en az dört ay rahatım şimdi. O yüzden de mutluyum. 

  Atahan işe başladı. Bugün ilk günü. Yemek işi yine olduğu gibi bende artık. Koskoca aşçı oğlum bile, her gün ne yapacağım diye düşünmekten bıktım, diyordu. Yapmasından çok yapacak bir şey bulması zor. Bazen yapması da zor geliyor bana. Biraz o günkü moduma da bağlı galiba. Neyse, eskiye döndüm işte ben yine artık. Belki bazen sabahtan yapar atarım kenara tüm gün kafam rahat eder. Bu iş Prometheus'un cezası gibi bir şey. Her gün yeni baştan başlıyor her şey. 

    Yine görüşmek üzere...

5 Kasım 2024

KASIMIN BEŞİ, 2024


   Günlerdir yazmamışım. Peki ne yaptın bu arada derseniz, bilmiyorum, galiba hiçbir şey yapmadım ya da belki de çok şey yaptım. Işık hızıyla geçti her bir gün. Neden bu kadar hızlı geçti, ne çıktı ortaya derseniz bir cevabım da yok, elimde bir sonuç da yok. Ben de anlamadım. 


     İnternetten bu gözlük tutacağını aldım, pratik ve sevimli diye sizinle de paylaşmak istedim. Malzemesi biraz kalitesiz gibi ama işlevini gayet güzel yerine getiriyor. Atahan lenslerini taktığında gözlüğü ortalıkta sürünüyordu. En azından şimdi düzgünce bir kenarda duracak.

   Hani özellikle anneler günü geldiğinde anneler için bir sürü sıfat yakıştırılır ya. Anne aynı zamanda doktordur, hemşiredir, aşçıdır, öğretmendir vb. Uzar gider. Bazen benim en büyük annelik rolüm Hektor için "kapıcılık" oluyor bence. Bütün gün ona kapı açıyorum. Biz mutfaktayken dışarıdan bağırıyor, kapıyı açın ben de geleceğim, diye. Açıyorum bir tur atıyor bu sefer çıkmak için bağırıyor. Açıyorum kapıyı çıkıyor. Bir süre sonra tekrar gelmek için bağırıyor. Bazen kargo vb geldiğinde kapıda işim uzunsa o arada çıkmasın diye salonun kapısını çekiyorum oradan bağırıyor kapıyı aç diye. Bazen bir yerlerde kapalı kalıyor kapıyı açalım da çıksın diye bağırıyor. Evde sürekli bir kapı açma - kapama işindeyim anlayacağınız. 

  Tüyap Kitap Fuar'ı başladı iki kasımda. Cumartesi günü Atahan ve kız arkadaşıyla gittik. Gezmesi güzeldi. Eskiden fuar daha indirimli kitap almamı sağlıyordu otuz kırk tane almadan çıkmıyordum ama bu sene üç dört tane kitap aldım sadece. İnternet sitelerinden yarı yarıya indirimli alabiliyorken ve kitap da bir iki günde elime ulaşıyorken fuarda gereksiz yere yüksek ücret ödemek istemedim. Almayı düşündüğüm bir kitap karşıma çıkınca fiyatını sordum fuarda 290 tl dediler (ki genelde en az %20 - 25 indirim de oluyor) o an cep telefonumdan bir baktım uygun mudur, genelde fiyat skalası nasıl diye 138 tl idi aynı kitap. Çok fark ediyor.

  Bir yandan kasım indirimleri de başladı. Bir sürü yeni kitap aldım. Yeni kitaplıklara kenarda köşede duran tüm kitaplarımı da yerleştirince bir genel düzenleme ve sayım yapmaya başladım. Şu an elimde ne var ne yok tam bilemiyorum. Alacağım ve evde olup da okuyacağım kitaplar listelerimi güncelliyorum. Kitap raflarımı tekrar düzenliyorum. Bir yandan da okuyorum. Aynı anda dört beş kitap okuyasım var şu günlerde. Bir de geçen sene başladığım yaz gelince ara verdiğim battaniyem vardı. Evdeki kalan yünleri kullanayım diye başlamıştım. Karmakarışık bir renk ve düzende ördüm. Onun son iki parçasındayım. Bitince nasıl olacağını merak ediyorum. Biraz kitaplık düzenliyorum, biraz kitap okuyorum, kitabı bırakıp örgümü alıyorum elime. Çılgın bir uğraşı içindeyim :O).

  Sonra yine görüşmek üzere...

26 Ekim 2024

EKİMİN YİRMİ ALTISI - 2024

   Düğünlere gitmeyi hiçbir zaman çok sevmemiştim. Babamın ölümünden sonra gözüme tamamen zaman kaybı olarak görünmeye başladı. Aslında düğünler değil de istemediğim bir şeyi hatır gönül için yapmak gözüme çok battı. İş arkadaşlarımın ya da sırf çağrılmış olalım diye çağrıldığımız (ya da benim böyle olduğunu düşündüğüm) eşin dostun düğünlerine gitmedim. İşten ayrıldığımda iş arkadaşlarımın düğünlerine gitmemiş olduğum için çok sevindim. İş arkadaşı derken iş vesilesiyle tanıştığım ama iş arkadaşım değil dostum dediğim kişileri kastetmiyorum. Aynı bölümde çalıştığımız, aslında pek sohbetimin ve muhabbetimin olmadığı ama ona karşı olumsuz da bir duygum olmayan kişileri kastediyorum. Nezaket gereği tüm bölüm davet edilir, gruba davetiye atılır. Aynı binada değilsindir normalde, hayatında hiç yerin yoktur ama bir toplantıda karşılaşırsın, sırf o gün orada karşılaştınız diye haftaya düğünüm var mutlaka bekliyorum der. Bu tarz davetlere katılmadım. Böyle durumlarda kendime bir sordum, ben bu kişinin mutlu gününde yanında olmak istiyor muyum ve ben orada olmazsam mutluluğundan bir şey eksilir mi diye. Cevabım hep hayırdı. O yüzden son beş buçuk senedir sadece yeğenimin düğününe gittim. Bir de yarın kaynımın düğününe gideceğim. Bir süredir buna hazırlanıyoruz. Çok uzun zamandır abiye vb giymediğim için ayakkabı, çanta manta hepsini bir yerlere tıkmışım. Çıkardım bakımlarını yaptım. Bir kere giydiğim ve içinde kendimi mutlu hissettiğim bir elbisem vardı. Baktım hala oluyor bana :), onu hazırladım. Saçlarımı kestirdim. Çok uzamıştı ve saçak saçak olmuştu. Uzun kalsa (uzun dediğimde kastettiğim omuzlarıma değen saç boyu) düğünde topuz ya da şekil bir şeyler yaptırır mıyım diye düşündüm. Yaptıracağımı pek zannetmediğim için gittim kestirdim. Kuaför kestikten sonra fönleyince tam düğünlük saç oldu ama yıkanınca fönü gitti. Belki yine düğünden önce çektiririm dedim ama kısa saçın sadece ön kısmına fön çektirmek saçma mı olur bilmiyorum. Evde de yapamam çünkü fön makinem ya da föne uygun fırçam yok. Bu gittiğim kuaföre ben ensem - kulaklarım açılsın diyordum genelde ve neredeyse bir cm kalana kadar kesiyordu her yeri. Ben yine de seviyordum o halini ama aşırı kısa oluyordu. Bu sefer düğüne gideceğim öndeki grilerim görünecek boyda olsun dedim ve tam istediğim boyda kesti. Bundan sonra ne söyleyeceğimi biliyorum artık azından :O). 

    Sonra yine görüşmek üzere. 

24 Ekim 2024

EKİMİN YİRMİ DÖRDÜ - 2024


 


   Gördüğünüz kitaplıkları 22-23 sene önce evdeki kitap sayımın artmasıyla almıştım. Çanakkale'de oturuyorduk o zaman. Çarşıdan Donanma'ya çıkan cadde üzerindeki bir dükkandı. Mobilyacı da değildi aslında. Önce bir tane aldım. Kitapların yine ortada kaldığını ve kitaplığın da kaliteli olduğunu görünce gidip iki tane daha almıştım. Üçleyince birini özellikle kapalı kısmı olan modelden seçmiştim ki ortadaki ıvır zıvırı da biraz toplasın. Orada kullandık. Büyükçekmece'ye taşınma aşamamızda 1-2 sene depoda beklediler. Sonra eski evde de kullandık. Burada da pek tabi ki bizimle oldular. Ve gerçekten kaliteli malzemeden yapılmışlar ki, bir iki sıyrık dışında yeniden farkları yoktu ama bana yetmiyordu. 
   Bu eve taşındığımızdan beri hole kitaplık, dolap yaptırmayı düşünüyordum ama marangozu çağır, bekle gelsin, ölçü alsın, fiyat versin, yapılmasını bekle, takılsın. Bu arada yerleştir, düzenle, yeni bir dolaba alış kısmı gözümde büyüyordu. Tam olarak ne istediğimi de oturtmamıştım kafamda. Örneklere bakıp duruyordum sürekli. Hiç acele etmemiştim. Yaz başında portmanto kırılmasaydı büyük ihtimalle daha en az birkaç sene yaptırmazdım. Portmantolara çok baktım. Beğendiğim modeller de oldu. Yenisini alırsam birkaç seneye hole dolap yaptırdığımda uyum sağlar mı emin olamadım. O yüzden portmanto alımını da erteledikçe erteledim. En sonunda kesin alıp almamaya karar vermeden bir de marangozla görüşelim, belki yaptırırız belki vazgeçeriz ama yolumuzu çizmiş oluruz en azından diye düşündüm. Sonuç aşağıda gördüğünüz fotoğraflar oldu :O).  


    Holdeki eski kitaplıkları ihtiyacı olan birine verecektim aslında ama Atahan odası için istediğini söyledi. Hiç üşenmeden onları boyadı, vernikledi. Kapaklı dolabın kapağını çıkardı. Her biri için üç kat boya vurdu, kurumalarını bekledi. Odasında yer açtı ve bence çok iyi yaptı. Kitaplıklar zaten yeni gibi ve çok sağlamdı. Boyanınca odasına da çok güzel uyum sağladılar. Fotoğrafta henüz yerleştirilmesi bitmemiş halini görüyorsunuz. Daha yeni fotoğraflarını da çekmiştim ama camdan çok ışık vurduğundan kötü çıkmış. Kullanmamaya karar verdim. Eskilerle idare edelim. 


   Holun yeni hali efendim, buyrun. Dolabın rengini sokak kapımızla aynı yaptırdık. Daha koyu ya da çalışma odasındaki kitaplığın renginde düşünüyordum aslında ama oda kapılarımız açık kahverengi, dolap koyu kahverengi, evin kapısı kızıl kahverengi derken holde üç ayrı renk olacaktı. Sokak kapısına uydurmaya karar verdim. Tasarımı hayal ettiğimden biraz farklı oldu açıkçası. Bazen yadırgıyor gibi de hissediyorum kendimi ama genelde seviyorum dolabımı :0). Bu, birkaç gün önceki fotoğrafı. Yerleştirmesi bitmeden çekmiştim. Atahan'ın odasını çekerken burayı da tekrar çektim ama burada da tavandan gelen ışığı ayarlayamamışım. Kullanmadım o yüzden yerleştirme aşamasını görüyorsunuz. Bana çok bol alan sağladı. Hepsi dolmayacak bile büyük ihtimalle. İleriye dönük olarak da dağınıklığı toparlamamda faydası olacak. Kitap rafı kısmını odaya geçişi zorlaştırmamak için biraz daha dar yaptık. O da pratikte kullanım kolaylığı sağladı. Eski kitaplıktaki tüm kitaplarımı raf kısmı toparladı. 

                                   

    Bir de salona iki küçük raf yaptırdım. Bunlar yatak odasında gardırobun yanında torbalar içinde duran kitaplarımdı. Çalışma odasını düzenlerken oraya sığmayan ama vermek de istemediğim kitapları ayırmıştım. O ayıklamadan sonra hangi kitabı verdim, hangisini ayırdım, hangisi kitaplıkta hiç bilemiyordum. Bu dertten kurtuldum. Sağda solda hiç kitabım kalmadı. Çalışma odasındaki kitaplıktan da üç rafı buraya taşıdım. Orası da rahatladı. Yeni kitaplar için de yer açıldı. Taşındığımızdan beri salonda pencerenin iki yanındaki boşluk gözümüze çarpıyor, sürekli fikirler üretiyor ama orası için. içimize sinen, hoşumuza giden bir şey bulamıyorduk. Marangozu çağırmaya karar verdiğimizde kocam pencerenin iki yanına kitaplık önerdi. Kitaplığa hiçbir zaman hayır demeyeceğim için tabi ki kabul ettim. Şimdi her odaya girişimde kitaplarımı görüp mutlu oluyorum. İlerisi için bu kitaplıkları Atahan'a söz verdim. Kendi kitaplığı dolduğunda burayı kullanacak. Buraya koyduklarımın çoğu henüz okumadığım kitaplar. Okudukça belki verilecek, belki çalışma odasına gidecekler. Yerlerine de yenileri gelecek. 
   Sonuçta kitaplarımı nereye koyacağım sorununu çözmüş oldum. Hem eskileri yerleştirebildim hem de raflardaki boşluklar sayesinde önümüzdeki senelerde alacağım yeni kitaplara da yer açılmış oldu :O).  Marangoz ilk geldiğinde siparişi vermiştik. Salona, hole kitaplık dedik. Raf aralıklarına kadar konuştuk. Renk için örneklerle ikinciye geldiğinde çalışma odasındaki kitaplığı gösterdik, şaşırdı. Sizin kitaplığınız varmış zaten dedi. Var da yetmiyor açıklamasını yaptık. Yatak odası dışında her odamızda bir kitaplığımız oldu. Orası da şimdilik dursun, on sene sonra tüm kitaplıklar ağzına kadar dolduğunda kullanabileceğimiz boş bir alan olarak kalsın :O). 
  Beğendiniz mi? Beğendiyseniz yazın, beğenmediyseniz yazmasanız da olur :O). Bu da öyle bir cümle oldu ki kimse yorum yazmazsa kimse beğenmedi gibi olacak. Tamam tamam, beğenseniz de beğenmeseniz de yazın fikirlerinizi, çok mutlu olurum. 
  Sonra yine görüşmek üzere...

16 Ekim 2024

EKİMİN ON ALTISI - 2024

    Bir süredir yazamadım. Bu arada iyileşme, dikişlerin alınması dönemini atlattım. Kasım başında bir çekim olacak sonra taaa dört ay bekleyeceğiz.. Zoru bitti gibi geliyor, haydi bakalım hakkımızda hayırlısı :O).

  Yeni portmantomuz ve kitaplıklarımız yapıldı geçen gün. Bir iki şöyle değil de böyle de olabilirmiş dediğim nokta var ama genel olarak çok beğendim. Kitaplarım için fazlasıyla yerim oldu. Çok mutluyum. Yerleştirmem biter bitmez sizlerle de fotoğraf paylaşacağım. Tahmin edebileceğiniz üzere biraz evi derleyip toplamaya yoğunlaştım. Son zamanlarda ister istemez çok dağılmıştı ve ben de sıkılmaya başlamıştım bu halinden. Dolaplarımı yerleştirip düzenini iyi kötü oturtup artık biraz da keyfini çıkarmak istiyorum.

  Sonra yine görüşmek üzere...