14 Kasım 2013
XXVIII - ATEŞBÖCEĞİNİN ŞARKISI VE KIZ KARDEŞLER ARASINDA
İkisini de fuardan almıştım. Üst üste okudum bitirdim. K. Hannah'ın diğer kitaplarına benzer, aynı tatta kitaplar. Ateşböceğinin Şarkısı, Ateşböceği Yolu'nun devamı zaten. K. Hannah seviyorsanız bunları da okumalısınız.
Tavsiyemdir.
7 Kasım 2013
14 Ekim 2013
XVI - ÇIKMAZ SOKAĞIN SIRRI
En favori yazarımın en son ve en yeni kitabı. Mutlaka okuyun. Kadın güzel yazıyor. Espri anlayışı bire bir uyuyor bana. Pek göze çarpmıyor bence normalde. Ya da bu türdeki diğer kitaplar arasında kaybolup gidiyor.
Tavsiyemdir...
Tavsiyemdir...
XV - EMMA
Austen bir klasik. Klasik okumayı sevmeme ve çoğunu okumuş olmama rağmen Austen'i ilk defa okuyor olmam ilginç. Austen 18. y.y.ın sonunda doğmuş. Kitapları o dönemde yaşayan asilzadelerin günlük yaşamları hakkında. Bu günlük hayat baştan sıkıcı gelse de tuhaf bir biçimde sonradan o karakterlerle yakınlık kurup, akıbetlerini merak etmeye başlıyor insan. İlk baştaki sarmayan bölümü sabırla okuyup geçebilecek kitapseverlere tavsiyemdir.
XIV- BİR GÜN
Uzun zamandır okuma listemde yer alıyordu ve uzun zamandır her kitapçıya gittiğimde elime alıp inceleyip geri bırakıyordum. Kütüphanede görünce hiç kaçırmadım. Filme de çekilmiş. Ama filmini izlemedim henüz. Uygun bir zamanda göz atmayı düşünüyorum. Normalde kitabını okuduğum hikayelerin filmlerini beğenmiyorum ama nedense bu sefer tam tersi olacakmış gibi bir his var içimde, biraz da bunun doğru olup olmadığını anlamak için izleyeceğim. Kitaba gelirsek nötr diyebilirim. Okumaya değerdi ama süper değildi. Belki de uzun zaman bakıp da almadığım için beklentim yüksekti, bu da olabileceğinden kitabı kötülemek istemiyorum. Mutlaka okuyun diyemem ama denk gelirseniz bir yerlerde alın okuyun derim :O).
28 Eylül 2013
XIII - DOSTLUK EKMEĞİ
Dostluk Ekmeği'ni okuyalı çok olmuştu ama yazmak için ekmeğimin pişmesini beklemek istedim. Tarif ayrıntılı bir şekilde kitabın arkasında yazıyor. Kitabı okuyunca az çok fikir sahibi de olunuyor nasıl pişirilmesi gerektiği hakkında. Ekmek değil de daha çok kek diyebiliriz aslında. Şu an bunu yazarken dayanamadım ikinci dilimi kestim kendime. Böyle de muhteşem bir tat. Kitabı okuyanlar bilirler, bu dostluk ekmeğininin hamurunu on gün mayalıyoruz. İşte bir on beş gün önce kitabı bitirdiğim gün maya-un- su gibi basit malzemelerle ekmeği mayaladım ben.
Sekiz gün boyunca günde bir kere karıştırdım sadece, altıncı gün biraz daha un ve süt gibi iki üç malzeme eklemiştim. Artık pişirmeye hazır olduğu onuncu gün hamura eklemem gereken birkaç elzem malzemenin eksik olduğunu görünce ertesi gün marketten malzemeleri tamamlayıp pişirmek üzere buzdolabına koydum ama markete uğrayıp almam bugünü buldu.
Sonuçta hamur gerektiğinden fazla beklemişti dolapta, ilk defa yaptığım bir tarifti, dolapta bulduğum ekstra bir şeylerden daha katıp tamamen deneysel bir girişimde bulunmuştum ve ekmeği / keki çöpe de atmam gerekebileceği gerçeğini göze almıştım ama sonuç muhteşem. Kitabı okuyun güzel ama kitabı okumasanız da tarifi internetten bulun ve ekmeği pişirin.
Aslında hamuru dörde bölüp bir parçasını bizim pişirmemiz diğer üçünü paylaşmamız gerekiyor. Adı bu yüzden dostluk ekmeği. Ben üçe böldüm, deneme amaçlı birini pişirdim. Diğer ikisi dolapta duruyor. Malzemem yine bitti :O). Tamamladığımda bir parçasını daha pişirip annemlere vereceğim ya da kalırsa - ki kalacağını sanmıyorum- bir kısmını işe götüreceğim.
Tavsiyemdir kitabı da okuyun ama ekmeği / keki ne olursa olsun mutlaka pişirin.
Dostluk Ekmeği'ni okuyalı çok olmuştu ama yazmak için ekmeğimin pişmesini beklemek istedim. Tarif ayrıntılı bir şekilde kitabın arkasında yazıyor. Kitabı okuyunca az çok fikir sahibi de olunuyor nasıl pişirilmesi gerektiği hakkında. Ekmek değil de daha çok kek diyebiliriz aslında. Şu an bunu yazarken dayanamadım ikinci dilimi kestim kendime. Böyle de muhteşem bir tat. Kitabı okuyanlar bilirler, bu dostluk ekmeğininin hamurunu on gün mayalıyoruz. İşte bir on beş gün önce kitabı bitirdiğim gün maya-un- su gibi basit malzemelerle ekmeği mayaladım ben.
Sekiz gün boyunca günde bir kere karıştırdım sadece, altıncı gün biraz daha un ve süt gibi iki üç malzeme eklemiştim. Artık pişirmeye hazır olduğu onuncu gün hamura eklemem gereken birkaç elzem malzemenin eksik olduğunu görünce ertesi gün marketten malzemeleri tamamlayıp pişirmek üzere buzdolabına koydum ama markete uğrayıp almam bugünü buldu.
Sonuçta hamur gerektiğinden fazla beklemişti dolapta, ilk defa yaptığım bir tarifti, dolapta bulduğum ekstra bir şeylerden daha katıp tamamen deneysel bir girişimde bulunmuştum ve ekmeği / keki çöpe de atmam gerekebileceği gerçeğini göze almıştım ama sonuç muhteşem. Kitabı okuyun güzel ama kitabı okumasanız da tarifi internetten bulun ve ekmeği pişirin.
Aslında hamuru dörde bölüp bir parçasını bizim pişirmemiz diğer üçünü paylaşmamız gerekiyor. Adı bu yüzden dostluk ekmeği. Ben üçe böldüm, deneme amaçlı birini pişirdim. Diğer ikisi dolapta duruyor. Malzemem yine bitti :O). Tamamladığımda bir parçasını daha pişirip annemlere vereceğim ya da kalırsa - ki kalacağını sanmıyorum- bir kısmını işe götüreceğim.
Tavsiyemdir kitabı da okuyun ama ekmeği / keki ne olursa olsun mutlaka pişirin.
Sekiz gün boyunca günde bir kere karıştırdım sadece, altıncı gün biraz daha un ve süt gibi iki üç malzeme eklemiştim. Artık pişirmeye hazır olduğu onuncu gün hamura eklemem gereken birkaç elzem malzemenin eksik olduğunu görünce ertesi gün marketten malzemeleri tamamlayıp pişirmek üzere buzdolabına koydum ama markete uğrayıp almam bugünü buldu.
Sonuçta hamur gerektiğinden fazla beklemişti dolapta, ilk defa yaptığım bir tarifti, dolapta bulduğum ekstra bir şeylerden daha katıp tamamen deneysel bir girişimde bulunmuştum ve ekmeği / keki çöpe de atmam gerekebileceği gerçeğini göze almıştım ama sonuç muhteşem. Kitabı okuyun güzel ama kitabı okumasanız da tarifi internetten bulun ve ekmeği pişirin.
Aslında hamuru dörde bölüp bir parçasını bizim pişirmemiz diğer üçünü paylaşmamız gerekiyor. Adı bu yüzden dostluk ekmeği. Ben üçe böldüm, deneme amaçlı birini pişirdim. Diğer ikisi dolapta duruyor. Malzemem yine bitti :O). Tamamladığımda bir parçasını daha pişirip annemlere vereceğim ya da kalırsa - ki kalacağını sanmıyorum- bir kısmını işe götüreceğim.
Tavsiyemdir kitabı da okuyun ama ekmeği / keki ne olursa olsun mutlaka pişirin.
XII - İSTANBUL HATIRASI
Ahmet Ümit'in eski bir kitabı ama çok çok da eski değil. 2010'da basılmış. Aldığımda hemen okuyup bir kenara kaldırmıştım. Geçen gün kitaplığımda görünce yine okumak istedim. Ya sadece bir kere okuduğumdan ya da ben okuyalı çok zaman olduğundan bir çok ayrıntıyı unutmuşum. Sonunu bilsem de okumak hoşuma gitti. Bir de kitabı aldıktan sonra bol bol İstanbul turu yaptığımdan, Ayasofya'ya, Yerebatan'a, Topkapı'ya geçen bahar gittiğimden yazar anlattıkça gözümde canlandırmam zor olmadı. Bu seferki okuma daha zevkliydi. Aynı yerleri yine gezesim geldi.
Tavsiyemdir.
Tavsiyemdir.
23 Eylül 2013
X- ERGUVAN KAPISI
Oya Baydar ilk defa okuduğum bir yazar. Üslubunu çok sevdim. Erguvan Kapısı'nı bir solukta okudum. Yazarın anlatımı çok akıcıydı.
Son zamanlarda okuyacak kitabım kalmamıştı elimde, yeğenimden (teşekkürler Çağıl :o)) cuma akşamı ödünç aldım, bu akşam da bitirdim. Bu sabah işe giderken ayrılmak istemedim kitaptan, okuyamayacağımı bildiğim halde yanıma aldım.
Kitap bir Bizantolog ile başlayınca daha ilk cümlelerden ısınmıştım zaten.
İnternetteki yorumlardan öğrendiğim kadarıyla Erguvan Kapısı, Sıcak Külleri Kaldı'nın devamı gibiymiş. Ama onu değil de Elveda Alyoşa'yı okumak istiyorum ben mesela sonrasında.
Tavsiyemdir...
12 Eylül 2013
VI- JANE EYRE / CHARLOTTE BRONTE
Normalde ödünç kitap almayı sevmem. Sahip olmayı tercih ederim. Çünkü okuduktan sonra işim bitmez onlarla. Kitaplığımda olmalarını isterim. Çok sevdiklerimi tekrar tekrar okurum. Canım sıkkınken düzenlerim, rahatlarım.Sergilerim kitaplarımı. Övünürüm onlarla. Kitaplıklarımın karşısına geçip izlerim. İzlerken okuduğum kitapları düşünürüm. Şunu tekrar okusam derim, bunun sonunu hiç hatırlamadığı fark ederim... Okuma kısmı kadar, onlarla ilgilenme kısmı da terapidir benim için...
Ama Jane Eyre'yi kütüphaneden aldım. Bende zaten başka bir basımı vardı, başka bir yayın evinden. Çok incelemeden almış, Bronte nasılsa iyidir diye düşünmüş ama hata yapmıştım. Çevirisini fazla beğenmedim. İzne çıkmadan önce kitap almaya fırsatım olmayınca ama kütüphaneye yolum düşünce tatilde iyi gider diye C. Bronte'yi tercih ettim. Hem de bu basımı da incelemiş olurum diye düşündüm.
J. Eyre'yi keyifle okudum. Okurken sürekli bizim Çalıkuşu'nu hatırlattı bana. Neredeyse aynı hayat hikayeleri. Çalıkuşu da Jane gibi öksüz - yetim. Gerçi Çalıkuşu seviliyor teyzeleri tarafından ama Jane'i yengesi hiç sevmiyor. Neyse, ikisi de yatılı okula gidiyor. İkisi de zorda kalınca mürebbiyelik yapıyor. Gerçi Jane zorda kalmaktan değil biraz da değişiklik istediğinden yapıyor diyelim. İkisi de sevdikleri adam tarafından aldatılıp evden kaçıyor. Çalıkuşu ücra Anadolu köylerine sığınıyor, Jane de İngiltere kırına. En sonunda, çeşitli zorluklar çekip, badireler atlattıktan sonra, ikisi de sevdikleri adama kavuşuyorlar.
Jane Eyre bir klasik. Önemli bir roman. Romantik ve feminist. Gerçi Bronte'nin kitabı yazdığı 1847 yılında feminizm diye bir kavramın var olduğunu zannetmiyorum ama feminizm icat olunduktan sonra böyle adlandırıldı en azından.
Sonuçta, mutlaka okuyun. 19. yy'da kadından tek beklenenin bir kenarda oturup el işleri yapmak olduğunu düşünerek okuyun. Düşünmesine ve fikir üretmesine ihtiyaç duyulmadığını ve kendisinden sadece arada bir kaç güzel, hoş söz söylemesi beklenildiğini aklınızda tutun. O dönemde bir kadın olarak Charlotte kitabını bastıramayacağından, erkek takma adı kullanarak kitabını bastırtabildiğini bilin. Jane'in gittiği yatılı okulun C. Bronte'nin kendi gittiği okuldan esinlenerek yaratıldığını unutmayın.
Bir de yazıyı yazmadan önce internetten araştırma yaparken Geniş, Geniş Bir Deniz adlı bir kitaba rastladım. Jean Rhys yazmış. Daha önce hiç duymamıştım ben. Mr. Rochester'in deli karısı Bertha ile olan ilişkisini irdeleyen bir kitap diyebiliriz. Ayrıntılı bilgi için link vereceğim. Ben en kısa zamanda bu kitabı da okuyacağım. İlgimi çekti...
http://bikahvebikitap.blogspot.com/2013/07/genis-genis-bir-deniz-jean-rhys.html
Ama Jane Eyre'yi kütüphaneden aldım. Bende zaten başka bir basımı vardı, başka bir yayın evinden. Çok incelemeden almış, Bronte nasılsa iyidir diye düşünmüş ama hata yapmıştım. Çevirisini fazla beğenmedim. İzne çıkmadan önce kitap almaya fırsatım olmayınca ama kütüphaneye yolum düşünce tatilde iyi gider diye C. Bronte'yi tercih ettim. Hem de bu basımı da incelemiş olurum diye düşündüm.
J. Eyre'yi keyifle okudum. Okurken sürekli bizim Çalıkuşu'nu hatırlattı bana. Neredeyse aynı hayat hikayeleri. Çalıkuşu da Jane gibi öksüz - yetim. Gerçi Çalıkuşu seviliyor teyzeleri tarafından ama Jane'i yengesi hiç sevmiyor. Neyse, ikisi de yatılı okula gidiyor. İkisi de zorda kalınca mürebbiyelik yapıyor. Gerçi Jane zorda kalmaktan değil biraz da değişiklik istediğinden yapıyor diyelim. İkisi de sevdikleri adam tarafından aldatılıp evden kaçıyor. Çalıkuşu ücra Anadolu köylerine sığınıyor, Jane de İngiltere kırına. En sonunda, çeşitli zorluklar çekip, badireler atlattıktan sonra, ikisi de sevdikleri adama kavuşuyorlar.
Jane Eyre bir klasik. Önemli bir roman. Romantik ve feminist. Gerçi Bronte'nin kitabı yazdığı 1847 yılında feminizm diye bir kavramın var olduğunu zannetmiyorum ama feminizm icat olunduktan sonra böyle adlandırıldı en azından.
Sonuçta, mutlaka okuyun. 19. yy'da kadından tek beklenenin bir kenarda oturup el işleri yapmak olduğunu düşünerek okuyun. Düşünmesine ve fikir üretmesine ihtiyaç duyulmadığını ve kendisinden sadece arada bir kaç güzel, hoş söz söylemesi beklenildiğini aklınızda tutun. O dönemde bir kadın olarak Charlotte kitabını bastıramayacağından, erkek takma adı kullanarak kitabını bastırtabildiğini bilin. Jane'in gittiği yatılı okulun C. Bronte'nin kendi gittiği okuldan esinlenerek yaratıldığını unutmayın.
Bir de yazıyı yazmadan önce internetten araştırma yaparken Geniş, Geniş Bir Deniz adlı bir kitaba rastladım. Jean Rhys yazmış. Daha önce hiç duymamıştım ben. Mr. Rochester'in deli karısı Bertha ile olan ilişkisini irdeleyen bir kitap diyebiliriz. Ayrıntılı bilgi için link vereceğim. Ben en kısa zamanda bu kitabı da okuyacağım. İlgimi çekti...
http://bikahvebikitap.blogspot.com/2013/07/genis-genis-bir-deniz-jean-rhys.html
28 Temmuz 2013
BOŞ KOLTUK
Boş Koltuk doğum günü hediyemdi. Az önce bitirdim. Ben beğendim. Rowling okumuyormuş gibi hissettim kendimi genelde. Hiç alakaları olmadığı halde bana daha çok Binchy tadı verdi.
İnternetten yorumlara baktığımda genelde beğenilmediğini gördüm. Belki de Rowling'in Harry Potter serisinden sonra tamamen başka bir tarzda ve konuda yazmış olması etkilemiştir okuyanları. Boş Koltuk'tan hemen önce Potter serisini okuyup bitirdiğim halde ben o kıyaslamayı yapmadım nedense.
İnternetten yorumlara baktığımda genelde beğenilmediğini gördüm. Belki de Rowling'in Harry Potter serisinden sonra tamamen başka bir tarzda ve konuda yazmış olması etkilemiştir okuyanları. Boş Koltuk'tan hemen önce Potter serisini okuyup bitirdiğim halde ben o kıyaslamayı yapmadım nedense.
22 Mart 2013
ÖLÜ ERKEK KUŞLAR
İnci Aral'ı daha önce Mor'da okumuş ve beğenmemiştim. Bir daha da hep uzak durmuştum kendisinden. Belki yanlış kitaptı, belki yanlış zamandı, bilmiyorum ama Ölü Erkek Kuşlar gayet güzel geldi bana. Mor'u tekrar okumayı düşünüyorum bir süre sonra. Yine sevemezsem fırsat buldukça İ.Aral'ın başka kitaplarını deneyeceğim...
Tavsiyemdir :O).
Tavsiyemdir :O).
19 Mart 2013
MUTLU OLMAK İSTEYEN ADAM
Gounelle'in ilk okuduğum kitabı Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer'di. Açıkçası onu daha çok sevmiştim. Daha özgün gelmişti bana. Bunu biraz daha kısa kesilmiş, daha yüzeysel buldum. Ama ileride tekrar okumak isterim. İlk okuyuşumla değerlendirmek de istemiyorum.
Tavsiyemdir, Gounelle okuyacaksanız ilk önce Mutlu Olmak İsteyen Adam'ı, Sonra Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer'i okuyun. Kitaplar arasında konusal olarak hiç bir bağlantı yok. Biri, bir diğerinin devamı olduğu için değil. Yazarla ilgili beklentileriniz açısından söylüyorum bunu.
Tavsiyemdir, Gounelle okuyacaksanız ilk önce Mutlu Olmak İsteyen Adam'ı, Sonra Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer'i okuyun. Kitaplar arasında konusal olarak hiç bir bağlantı yok. Biri, bir diğerinin devamı olduğu için değil. Yazarla ilgili beklentileriniz açısından söylüyorum bunu.
RÜZGARLA GELEN
Son okuduğum kitap. Süper diyemem. Kötü de diyemem. Biraz karamsarlığa sevketse de ortalarında, sonu olumsuz bir olayla da bitse, tatlıya bağlanan şeyler de yok değil. Çok nötr kaldım bu kitap konusunda...
Tavsiyemdir diyemeyeceğim ama okumakla da bir şey kaybetmeyeceğiniz, belki bana fazla bir şey vermeyen ama sizi daha çok saracak bir kitaptır...
Tavsiyemdir diyemeyeceğim ama okumakla da bir şey kaybetmeyeceğiniz, belki bana fazla bir şey vermeyen ama sizi daha çok saracak bir kitaptır...
2 Mart 2013
ÇALIKUŞU
Çalıkuşu'ndan bahsedeceksem eğer, sözü kısa kesemeyeceğimi fark ettim. Reşat Nuri Güntekin, 1922'de yazmış Çalıkuşu'nu. Benim ilk okuyuşum, on bir yaşındayken, babamın bana yılbaşı hediyesi olarak kitabı almasıyla oldu. O zamandan bu zamana defalarca okudum. Her seferinde ayrı bir sevdim. Benim kitabım da bire bir fotoğrafını koyduğum basım. Ama fotoğrafı internetten aldım aslında. Benimki de elimde okuna okuna yıprandı. Kitabın dili de hayli eski. Belki yeni basımlarda sadeleştirmeye gidilmiştir. Yine de elimdeki kitabı hiç bir şeye değişmem. Her şeyden önce, ilk sayfasında babamın bana ithafı ve imzası var.
Geçen gün, kütüphanemin karşısına geçmiş, bir yandan kitaplara göz gezdirip bir yandan ne okusam diye düşünürken, gözüme takıldı ve hemen Çalıkuşu'na başladım. Bitireli neredeyse bir hafta olmasına rağmen de hala etkisinden kurtulamadım.
Çocukluğumdan bir de Aydan Şener'in oynadığı haliyle Çalıkuşu'nu hatırlıyorum. 1960'larda Türkan Şoray'ın oynadığı bir siyah beyaz film de var. Onu internetten buldum izledim. Ama Aydan Şener'li versiyonu çocukluğumdan hatırlıyorum. İlk gösterilişi '86 yılındaymış. Ben o zaman altı yaşında olduğuma göre, ilk gösterimi değildir büyük ihtimalle hatırladığım. Tekrar gösterimlerden yakalayıp izlediğim bir kaç bölümdür.
Hayatımın son döneminde Çalıkuşu dersem bir de Çanakkale'yi anmam gerekir. Yukarıdaki fotoğraf, Reşat Nuri Güntekin'in bir dönem yaşadığı, Çalıkuşu'nun da bir kısmını yazdığı ev. Bu biraz eski hali. Biz taşınmadan önce ev restore edilmişti. Kamu binası olarak hizmet veriyordu. Tam bizim evin yolu üzerinde olduğundan Çanakkale'de yaşadığım süre boyunca neredeyse her gün, kimi zaman günde bir kaç defa önünden geçtim. Kocam bana Reşat Nuri Güntekin'in evi olduğunu söyleyene kadar, eski bir ev olarak dikkatimi çekiyordu. Öğrendikten sonra da ayrı bir sevgi besledim.
Çalıkuşu 'nun hikayesini bildiğinizi düşünseniz de, sağda solda bölük pörçük rastlamış olsanız da, kitabını da mutlaka okumanız gerektiğini düşünüyorum. Çalıkuşu, pek tabi ki, mutlaka tavsiyemdir. Şimdiye kadar okumadıysanız, bir an önce okuyunuz...
BİR ALIŞVERİŞKOLİĞİN İTİRAFLARI
Bir gece ödünç aldım gece mesaisi bitiminde. Ertesi öğlene okumuş, teslim etmiştim. Güzeldi. Filmi de varmış. Bir sonraki gün de, işe gitmeden ütü yaparken izledim filmi. Kitaptan haberim olmasaydı, filmi hoşuma giderdi belki ama kitabın üzerine filmi hiç beğenmedim.
Kitap tavsiyemdir... Filmi izlemeseniz de olur:O)...
Kitap tavsiyemdir... Filmi izlemeseniz de olur:O)...
22 Şubat 2013
ALIŞVERİŞKOLİK VE BEBEĞİ
Oğlumun hediyesi oldu bu kitap bana geçen hafta sonu. Ve ben çok sevdim. Eğlenerek okudum.
Tam benim istediğim gibiydi. Atıştırmalık. İşten çıktıktan sonra, karnımı doyurup, koltuğa uzandığımda, kendimi yormadan, beynimi yormadan, aksine okudukça günün yorgunluğunu atarak okudum.
Bu tarz kitaplara "çerez" diyorum ben. Bir de yolda, minibüste, bankada, dişçide sıra beklerken okunabilir oluşlarını da çok seviyorum. Fazla dikkat vermek gerekmediği için, her türlü kalabalık, gürültülü ortamda da gidiyor. Bir de konu hafif olduğundan, o an kaldığın cümlede kitabı kapatıp, bir sonraki müsait anda kaldığın yerden rahatlıkla devam edebiliyorsun. Şu neydi, bu kimdi, en son ne olmuştu diye uzun uzun düşündürtmüyor.
Tavsiyemdir. Okuyunuz...
16 Şubat 2013
ZAMAN YOLCUSUNUN KARISI
İki sene önce almış, okumuş ve beğenmiştim. Az önce ikinciye bitirdim kitabı. İlk seferde atladığım ayrıntıları yakalamış oldum. Yine büyük keyif verdi bana.
Bilim kurgu seviyorum ve fantastik edebiyat. Bilim kurgu biraz daha fazla seviyorum hatta galiba.
Filmi de var bu kitabın. Çekilmiş. Bir ara biraz izlemiştim ama kitabı gibi değil.
Tavsiyemdir. Filmini izlemeden önce mutlaka kitabını okuyun :O)...
AŞKI YARIN YAŞAYACAKSIN
Yine Maeve Binchy, yine sevdiklerimden...
Dönem dönem belli bir sırayla okuyorum Binchy favorilerimi ve bu son sıradaki kitap oluyor genelde.
Sonra bir süre ara veriyorum Binchy okumaya.
Yeni kitabı çıksa ne güzel olurdu...
Tavsiyemdir... Siz de okuyun...
Dönem dönem belli bir sırayla okuyorum Binchy favorilerimi ve bu son sıradaki kitap oluyor genelde.
Sonra bir süre ara veriyorum Binchy okumaya.
Yeni kitabı çıksa ne güzel olurdu...
Tavsiyemdir... Siz de okuyun...
6 Şubat 2013
TAVAN ARASINDAKİ BUDA
Hiç görmemiştim bu kitabı. Duymamıştım. Bir yerlerde rastlamamıştım. Bu yazıyı yazarken baktım, çok eskiydi de benim mi haberim olmadı acaba diye, 2011 basımıymış. Daha doğrusu orijinali iki bin on bir, Türkçe'ye çevrimi iki bin on iki.
Değişik anlatımıyla beni çarptı. İçerik de çok boş değildi ama öncelikle ve özellikle anlatım dili, daha önce hiç rastlamadığım bir tarzdaydı ki, benim gibi kitap manyağı birisi için bu cümleyi kurabilmek zor.
Konusu değişik gelmeyecek ama alın okuyun. Tavsiyemdir...
KIZILA BOYALI SAÇLAR
Uzun zamandır gördüğüm, duyduğum ama bir türlü alıp okuyamadığım, bir gün elbet, diyerek aklımın köşesinde beklettiğim kitaptı.
Ablam gönderince Fethiye'den, mutlu oldum. Dün gece bitirdim. Çok çok beğendiğim bir kitap değil. Sarmadı beni. Bir daha okur muyum, okumam. Bana hiç bir şey vermedi gibi. Ne bilgi, ne aynı şeyleri ben de yaşadım duygusu, ne bunları yaşamadım ama yaşayanlar da varmış hissi. Kitabın içine giremedim.
Yine de okumayın der miyim, demem. Bir deneyin. Mutlaka göz atın. Mutlaka ki benim aksime çok çok beğenenler olmuş ki, otuzuncu baskısıydı benim okuduğum...
Tavsiyemdir, bulursanız okuyun ama çok fazla bir şey de beklemeyin :O).
Ablam gönderince Fethiye'den, mutlu oldum. Dün gece bitirdim. Çok çok beğendiğim bir kitap değil. Sarmadı beni. Bir daha okur muyum, okumam. Bana hiç bir şey vermedi gibi. Ne bilgi, ne aynı şeyleri ben de yaşadım duygusu, ne bunları yaşamadım ama yaşayanlar da varmış hissi. Kitabın içine giremedim.
Yine de okumayın der miyim, demem. Bir deneyin. Mutlaka göz atın. Mutlaka ki benim aksime çok çok beğenenler olmuş ki, otuzuncu baskısıydı benim okuduğum...
Tavsiyemdir, bulursanız okuyun ama çok fazla bir şey de beklemeyin :O).
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)