10 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN ONU - 2024


  Ay çörekleri çarşamba gününden. O gün Anadolu yakasında oturan yeğenime gittik annem, ben ve Atahan. Onlara götürmek için ben yaptım sabahtan. Yaparken aklıma sürekli Buket Uzuner'in son serisindeki (Su - Hava - Ateş -Toprak) Defne Kaman ve anneannesi geldi. Okuyanlar bilir kitaplarda Defne'nin anneannesi ay çöreği yapar ve hatta üzerine çörek otu koyar. O seriyi her okuduğumda canım ay çöreği ister. Fotoğrafı çörekleri fırından çıkardığımda çektim ve hemen cep telefonumdan bloga ekleyip yazımı da yazacaktım ama o an bir ayar yapmam gerekti, fotoğrafı ekleyemedim. Fotoğrafı ekleyemeyince yazımı da yazamadım ve hazırlanıp evden çıkmamız gerektiğinden uzun uzun ayar yapmakla ya da bilgisayardan yüklemekle de uğraşamadım. Sonraki günlerde de dişimle ilgili bir sorun yaşadığımdan yazı bugüne kaldı. 

   Normalde bizim Büyükçekmece'deki evden yeğenimin Ataşehir'deki evi bir saat sürüyor ama o gün şansımıza birbirine yakın tam dört noktada yol çalışması vardı. Dört ayrı yerde aynı günde yol çalışması yapmak demek İstanbul'da yaşayanlara cehennemi yaşatmak demek. Navigasyonun da yönlendirmesiyle ara ve arka sokaklardan gittik ve 44 senedir İstanbul'da yaşamama rağmen daha önce hiç görmediğim yerleri görmüş oldum. Yine de trafik sebebiyle iki buçuk saatte gidebildik. Farıdık ve bunaldık ama günümüz çok güzel geçti. Birlikte olmak iyi geliyor hepimize. 

  O gün yeğenimdeyken dişim ağrıdı hafiften, ağrı kesici içtim ve pek etki etmedi. Bir buçuk saatlik dönüş yolu boyunca da ağrı devam edince çok keyifli bir yolculuk olmadı. Eve gelince bir tane daha içtim uzandım biraz. Bir şekilde üşütmüşüm gün içinde herhalde gece sancılandım. Televizyonun karşısında o yaz sıcağında üzerimde battaniyeyle uyudum. Sabah kalktığımda da çenemin sol alt köşesinde bir gerginlik vardı ama görünürde çok bir şey yoktu. Gün içinde o gerginlik hissi şişliğe dönüşmeye başladı. Öğleden sonra fark edilir olmaya başlayınca evin hemen aşağısındaki yeni açılan diş kliniğine gittim. Biz daha tadilattayız henüz hasta almaya başlamadık dediler. Çarşı pazar işlerini de halledip geri döndüm. Biraz uzandım. Kalktığımda çenemdeki şişlik yumurta büyüklüğündeydi neredeyse. Antibiyotik almadan geçmeyeceğini bildiğimden ve bu haldeyken zaten hiçbir müdahale yapılamayacağından akşamın sekizinde Atahan'la acile gittik. Annem de biz yoldayken geldi. Üçümüz iki saat acilde bekledik. Doktor çenemin halini görünce zaten hemen antibiyotik, ağrı kesici yazdı. Çıkınca direkt nöbetçi eczaneye gittik, ilaçlarımı aldım. Neyse ki arabada aklıma ilaçlara bir bakmak geldi. Ağrı kesici ve gargara vardı sadece. Antibiyotik yoktu. E doktor yazacağını söylemişti ve benim asıl acile gitme sebebim şişin inmesi için antibiyotik almaktı zaten. Önce eczaneye döndük acaba onlar mı vermeyi unuttular diye, reçetede yazmadığını söyledi eczacı. Oradan çıktık hastaneye gittik tekrar. Doktorun yanındaki hasta çıkınca içeri girdim, nöbet değişimi olmuş herhalde bana bakan değil başka bir doktor vardı. Ona ilaçları ve şişliği gösterince, bir önceki doktorun da antibiyotiği reçeteye eklemediğini anlatınca yazdı sağ olsun. Tekrar eczaneye gittik, ilacı alıp eve dönmemiz on biri buldu. Hemen o gece içmeye başladım (çarşamba gecesi) ama inmeye başlaması bugünü buldu ve daha da tam olarak geçmedi Şiştikten sonra ağrı çok yapmadı ama çenemde ve yanağımda koca bir şiş, ağzımın içinde gerginlik olunca o günden beri keyfim yoktu. İlaçlarımı içip yattım genelde ve yazı da bugüne kaldı. Bir ara doğru düzgün bir dişçi bulup düzenli bir tedaviye başlamam gerekiyor, biliyorum. 

  Sonra yine görüşmek üzere...

2 yorum:

serpil dedi ki...

Çok geçmiş olsun Burcu, ağrı çekerken oradan oraya koşturman da yorucu olmuş.

Burcu - Mutfak Camı dedi ki...

Serpil,
Dişçiye gitme kısmını bir türlü tamamlayamadığım için diş ağrısı hayatımın bir parçası haline geldi. Kendimi kınıyorum bu eziyeti kendime yaptığım için!