25 Ağustos 2018

1101

               Bir süredir sağlıkla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. O yüzden keyfimiz yok. Ailecek genel bir moral bozukluğu hakim. Sıkıntılar ciddi ama neyse ki tedavi süreci devam ediyor ve düze çıkacağız. Umut güzel şey. Hele ki hastalıkta daha da önem kazanıyor. Bence iyi kötü bu süreçle başa çıkabilmemizde de faydası oldu. Neyse, güzel şeylerden söz edelim, güzel günler görelim.

            Yaklaşık üç haftadır yıllık izindeyim. Tatile çıkmadık bu sene. Ailemizin yanında olmak istedik. Moral de bozuk olunca çok tat alamayacağımızı da düşündük. Çünkü aklımızdaki düşünceleri, kaygıları, üzüntüleri de beraber götürdükten sonra tebdil-i mekan da fayda etmiyor. Ben de bu fırsattan  istifade evimle ilgilendim rahat rahat. Günler süren bir dolap temizliği süreci oldu mesela. Peki neden bu kadar uzun sürdü? Çünkü kendimi bitirmek için sıkmadım. Canım istediğinde bir kaç çekmeceyi topladım yatak odasındaki, ertesi gün oturma odası vitrinin birini boşalttım temizledim. Oradan çocuğun odasına geçtim, baza altına baktım. Açıkçası bir süre taşınıyor gibiydik. Her tarafta vermek, atmak, değerlendirmek ya da evin içinde yeni bir yer bulmak için ayırdığım eşyalar vardı. Sonunda hepsi yerini buldu bayram öncesi.  Bayram temizliğini de yapmış oldum öyle böyle. Eve ve kendime de zaman ayırmaya ihtiyacım 
vardı, iyi de geldi.

         Son beş altı izin günüm kaldı. Bundan sonra kitaplarımı düzenlemek istiyorum. "Okunacak" yığınlarımla "okuduklarım" biraz karışmış.  Hiç yeni kitabım yok gibi görünüyor bana ama eminim ki bir sürü bulacağım göz atabildiğimde.

        Evi düzenlerken bu kadar çok eşyayı ne ara biriktirdiğime şaştım en çok.  Bir de benim iki oda bir salon kutu gibi eve nasıl bir hangar ya da dipsiz kuyu gibi bu kadar ıvır zıvırı sığdırabildiğime. İşin ilginç yönü ise aslında en az son beş senedir, özellikle sadeleştirmeye çalışıyorum ev eşyasını/giysilerimi ve genel olarak hayatımı. Kullanmayacağım/beğenmediğim/istemediğim bir şeyi bedava bile olsa almıyorum. Misal, evde  bir nihale yetiyorsa bana ikinci hediye gelse başkasına veriyorum. Kıyafetleri sürekli ayıklıyorum. Sıkıldığım, artık kullanmak istemediğim ya da varlığını unuttuğum ne varsa uzaklaştırıyorum evden. Yine de tüm dolaplar, çekmeceler dolmuş. Düzenledikçe muazzam boyutta yer açıldı. İzin dönemlerini beklemeden dönem dönem bunu tekrarlamaya karar verdim ama bakalım uygulayabilecek miyim...

      Yine görüşmek üzere...

2 Ağustos 2018

1100

        Bugün çok yorulduğum bir gün oldu. Hem fiziksel hem de psikolojik açıdan. Yağmur yüklü bulutlar gibi hissediyorum kendimi, yükümü boşaltacak yer arıyorum da, buna ne mekan uygun ne de zaman... Nasıl güzel bir rüzgar esiyor halbuki, ruhumdaki tozu toprağı alıp götürecek cinsten.

        İstemiyorum şu an ne anlatmak, ne de dinlemek. Uzun muhabbetlere de hiç tahammülüm yok. Hayatın bize getirdiği bir sürü sürpriz oluyor. Kimi iyi, kimi kötü. Güzellikleri mutlulukla karşıladığımız gibi üzüntüleri de tevekkülle karşılamak gerekiyor.

        “Kalabalıklar içinde yalnız” diye içini boşalttığımız bir klişemiz vardır ya hani bizim. İşte bazen bu klişeyi dibine kadar yaşıyorum. Aslında hayat da böyle bir şey galiba. Yine görüşmek üzere...