30 Kasım 2020

1125

     Kasımı da bitirdik. Yarın yeni bir ayın başlangıcı. Belki zamanla biraz düzene girer her şey dedikçe yoldan çıkıyor hayat...

    Canım sıkılıyor bazen. Bir işe giriştim, aylarca sürdü hazırlık evresi, araştırması, pek istediğim sonucu vermedi. Canımın sıkıntısı ondan. Daha her şey sona ermedi hatta yapılacak çok şey var da, ben bazen biraz sabırsızlanıyorum herhalde. 

     Bir de bir sürü kitabım var okumadığım ama başlayıp başlayıp bırakıyorum. Hevesle okuyacağım bir kitap bulamadım son zamanlarda...

   Geçenlerde bir yazı formatı deneyecektim. Belki de çok yapılan bir şeydi ama ben gündemi çok takip etmediğimden kaçırmış olabilirim diye düşünmüştüm. Neyse, yazdım daha doğrusu yazmaya çalıştım, klavyenin bozuk olduğu zamandı, çok uğraştırdı beni. Sildim tüm yazdıklarımı, sonra da unuttum gitti konuyu. Şimdi birden yine aklıma geldi. 

    Formatım şu olacaktı ki, her yazımın sonuna "Ben bugün şunu - bunu öğrendim / hissettim/ deneyimledim / yaşadım / anladım / düşündüm / okudum şeklinde bir cümleyle belki sıradan, normalde yazmayacağım, üzerine bahsetmeyi gereksiz gördüğüm ya da aslında benim için çok önemli olan bir şeyi yazacaktım. Bunu şimdi deneyebilirim aslında ama bugün için diyebileceğim tek şey, ben bugün sıkıldım...

     Önümüzdeki ay görüşmek üzere... 

22 Kasım 2020

1124 - ASORTİK KREP

   Güzel ve soğuk bir kasım pazarı sabahında, evde oturup mutfak penceresinden dışarıyı izlerken buraya yazıyor olmak beni mutlu ediyor şu an. Ev ahalisi, Paris dahil, uyuyor. Kısık bir sesle müzik açık olsa da dışarıdaki rüzgarın ve tam karşımdaki sallanan ağacın sesini duyabiliyorum. Saat itibariyle sokağa çıkma yasağı bitse de, belki de pazar sabahı olduğu için sokaktan geçen pek kimse yok. 

   Sabahın böyle bana kalmasını seviyorum. Tam da yazabilecek modda oluyor insan :O). Bir telaş kalkıp sürekli saate bakarak yapılacak işleri yetiştirmek için koşturmamak da güzel.

    Ablam, Asortik Krep'in  blogunun 16. yıl dönümüymüş. Onu, blog açmaya zorlayarak sizlere kazandıran kişi ve blogunun isim annesi olarak benim de bir şeyler yazmam zaruri diye düşündüm.

    16 yıl önce mart - nisan aylarında internette gezinirken blogların varlığını keşfettim. Zaten okumayı seven biriydim, biyografi okumayı da severdim, kişilerin kendi kalemlerinden deneyimleri, gezdikleri, gördükleri, okudukları, yaptıkları, kısaca hayatı - hayatlarını paylaşmaları hoşuma gitti. Blogdan bloga gezerek yeni sayfalar keşfederek her gün girip okuyarak takip etmeye başladım bir çok kişiyi. Bir iki ay uzaktan baktıktan sonra da ben de kendime şu an okuduğunuz bu blogu açtım. 2005 yılının temmuz ayıydı. O dönem ben Çanakkale'de, ablam Fethiye'de yaşıyor olsak da sık sık telefonlaşıyor, arada birbirimize bildiğiniz eski usul mektup yazıyor, mail gönderiyorduk ve keşfettiğimiz yeni şeyleri, hoşumuza gidenleri paylaşıyorduk. Pek tabi ki blogumun da adresini vermiştim, okuyordu ve ben de ona kendisinin de bir tane açması için sürekli baskı yapıyordum. Belki de o dönemde yoğun çalıştığından açmak istemiyordu bir türlü. Seveceğine ve güzel yazacağına emin olsam da, baktım ki ilk adımı atmıyor, metazori yaptım, ben ona bir isim bularak onun adına blogunu açtım :O). 

     Ablamla aynı ana babanın büyüttüğü iki çocuk olsak da, tarz ve tavır olarak pek benzemeyiz. Ben ne kadar sadeysem, sadeliği seversem o, o kadar süslüdür. Ben çok daha düz bir insanken o daha alengirlidir:O). Benim estetik anlayışım, giyim zevkim renksiz, desensiz ve az üzerine yoğunlaşmışken o desenleri, renkleri, çoklu parçaları çok iyi kullanır ve her giydiğini kendine çok yakıştırır. Hani neredeyse ben bildiğiniz gösterişsiz bir akıtmayken; o restoran menülerinde gördüğünüz kreptir. Benim Asortik Krep ablamdır:O). 

   Son iki senedir de kanserle savaşan güçlü bir savaşçı. Şu sıralar kontrol döneminde ve olumluya yönelip kanseri ikinci defa yendiğini düşünmeyi tercih ediyorum ben. Her bir kontrolü bir öncekinden daha iyi geçecek ve araları uzadıkça uzayacak.

    Yine görüşmek üzere...

21 Kasım 2020

1123

      Yazmak için klavyenin tamir olmasını bekledim. Bir iki kere bozuk tuşlarla yazmaya çalıştığımda eksik harfleri tamamlamaya çalışmanın çok zaman aldığını ve çok uğraştırdığını görmüştüm. Tuş takımını komple değiştirdik ve yeni tuşlarla yazmak da çok güzelmiş:O).

     Geçen günlerde çok bir şey değişmedi hayatımda ya da şu an yazacak hiç bir şey gelmiyor aklıma. Rutine bağlanmış şekilde yaşıyoruz. 

      Sonra yine uğrayacağım...

11 Kasım 2020

1122

   Bilgisayarımın klavyesi ilginç bir şekilde hegün farklı harfleri basmıyor. Geçenlerde "b" ve "n" harflerini yazamıyordum bugün ise sıkıntı "u, ı ve r" de. Başka bisayfadan büç harfkopyaladım, yapıştırdım, çoğalttım. Öyle yazabildim bu üç paragrafı. Önce yazıyı  komple yazdım sonra kopyaladığım o harfleri eksik kelimelere ekledim. 

   Yazının düzeltilmemiş hali ergenlerin sessiz harfleri olmayan ya da bir çok harfi eksik olan acayip mesajlarına benzedi ki ben bazen o kısaltılmış /eksik kelimelerin ne olduğunhiç anlamıyorum. 

  Eksik harflerle yazmak çok zor. Yine göşmek üzere.

10 Kasım 2020

1121

     Dönüşümlü çalışmaya geçtik. O yüzden şu sıralar biraz daha fazla evdeyim. Fırsattan istifade biraz evimle ilgilenmek istiyorum. En son dolap toplamaya, düzen kurmaya zamanım   yıllık izne çıktığımda olmuştu. O zamandan bu zamana tabi ki dağıldı yine.  Evi toplarken ve yerleşirken çok eşya ayırmıştım. Bu işimi çok kolaylaştırdı. Yine de bazı şeylerde hala daha fazlalık var. Şimdilik onları evin içinde bir yerlere tıkıştırarak idare ediyorum. İleride onları oradan oraya taşımaktan sıkıldığımda vermek üzere ayıracağım büyük ihtimalle. 

    Son zamanlarda kitap okuyamadım pek. Bir de başladığım kitaplar çok sarmadığından beş - altı ayrı kitaba başladım. Yarım da bırakmadım. Hangisi elime geçerse okumaya devam ettim. Böylece ortasına kadar gelinmiş bir sürü kitabım oldu. Evde, her yerde karşıma kitaplarım çıkıyor, ben de bıraktığım yerden devam ediyorum her birini okumaya. Yeni bir iki kitap almıştım ama onlara başlamadan önce yarımların hepsini bitirmeye karar verdim. 

      


     Fotoğraf annemlerin kentsel dönüşüme giren 25 senelik evinden. Annemi zaten taşımıştık bir kaç ay önce ama yeni eve gitmeyecek eşyalar vardı . Artık yıkılma zamanı geldiği için geçenlerde uğradık onlara bir baktık, çeşitli yerlere götürmek üzere ayırdık. Bu da benim eve son veda bakışım ve fotoğrafım. Burada da dursun istedim. Babamla da çok anımız vardı bu evde, bir anlamda onunla da tekrar vedalaştık. Ben 16 yaşındayken taşınmıştık. O zaman oralarda pek kimse yoktu. Evler tek tüktü. Minibüs hattı yeni işlemeye başlamıştı ve kısa bir mesafe gidiyordu. Pek yolcusu olmuyordu. Şimdi tabi ki hem evler, hem sokaklar hem de minibüsler gayet dolu. Yeni ev iki sene içinde yapılacak. 

    Yine görüşmek üzere...

6 Kasım 2020

1120

       Yazamadım uzun zamandır. Geçen hafta yazmaya başlamıştım, düzeltmelerini sonra yaparım gönderirim diye taslak olarak bıraktım, ertesi gün İzmir depremi oldu. Yıkılan evler ve hayatını kaybeden kişilerin haberlerini aldıktan sonra o yazıyı yayınlamak gelmedi içimden. Sürekli medyayı takip ettim. Bir umut güzel haberler bekledim. Özellikle dört torunuyla birlikte enkaz altında kalan babaannenin, 16 yaşındaki ikizlerin, dört çocuğuyla kurtarılmayı bekleyen annenin ve Seda'nın an ve an peşindeydim. Marketten çıkarılan amcanın haberiyle mutlu olmuştum, sonradan hastanede vefat ettiğini öğrenince çok üzüldüm. Her bir kişiye ayrı yandım. Kaybedilen canlar, yıkık dökük evler, o evlerle birlikte giden eşyalar - anılar, kurtarılmayı bekleyen ev hayvanları... Çok dolduğum zaman çok ifade edemiyorum kendimi. Tıkanıyorum. Bu da öyle zamanlardan biri işte.

      Yine görüşmek üzere...