28 Aralık 2020

1129

       Bazen, olmadı mı, olmuyor. Uzun zaman sonra ilk defa dün kabak tatlısı yaptım. Şekerini tam ayarlayamamışım, biraz az gelmiş. Kötü de değildi ama lezzeti eksik geldi bize. Tabi ki koca tatlıyı çöpe atacak değildim. O yüzden bugün internetten balkabaklı pasta tarifi aradım. Bulduklarımın hepsinde alt taban bisküviliydi ve evde bisküvi yoktu. Çıkıp almayı da hiç canım istemedi. Kek tariflerine göz atmaya başladım. Bir tane tam gönlüme ve evdeki malzemelere göre tarif buldum. Hemen de kalkıp yapmaya başladım. Kek ve üzerine sos ile albenili bir tatlıya benziyordu. sonuçta keki de sosunu da yaptım ama yine tam istediğimiz gibi bir tat olmadı. Zoraki yedik 4 - 5 parça ama kalanı yenilecek gibi görünmüyor. Balkabağı ya da tatlısı ya da püresi görmek istemiyorum bir süre...

17 Aralık 2020

1128

      Son günlerde noktalı defterleri keşfettim. Ve bullet journalları. Maalesef, bullet journal kelimesinin doğrudan bir Türkçe çevirisi yok. İnternette milyonlarca örneği mevcut. O yüzden buraya ayrıca fotoğraf da koymayacağım. Ne kadar zamandır yapılıyor, ilk örnekler ne zaman çıkmış pek bilmiyorum. En az 8 - 9 senesi vardır belki de ama ben yeni keşfettim. 

     Daha önce görmemem ilginç aslında çünkü defteri, kalemi, kağıdı, yazmayı, karalamayı seviyorum. Dolabım kullanılmış ve kullanılmamış defterlerle dolu. Hatta onları biraz azaltabilmek için kendimi defter alma konusunda oldukça sınırlıyorum. Bir de müsvedde kağıt takıntım var. Sadece tek tarafı kullanılmış bir kağıdı atabilmem mümkün değil. Arka yüzünü de mutlaka kullanmaya çalışıyorum. Küçük bir alan boş kalmışsa not kağıdı büyüklüğünde kesip masamdaki notluğa koyuyorum. Ofiste de bunu yapıyorum, evde de. İş arkadaşlarım huyumu bildiklerinden bana kendi biriktirdikleri kağıtları da gönderiyorlar. Ofiste geri dönüşüm kutularımız ayrı.  Çaycılarımızı ve tüm arkadaşlarımı atıkları geri dönüşüme atmaları için yönlendiriyorum. Evde de geri dönüşebilecek materyalleri ayırıyorum. Mümkünse işe götürüp geri dönüşüme atıyorum. Sokağımızda cam kumbaramız var zaten, kavanozlar şişeler direkt ona atılıyor. Tekrar kullanılabilecek herhangi bir malzemeyi çöpe atmak büyük bir kayıp olarak geliyor bana. Yaklaşık 15 - 16 sene önce işe giren bir arkadaşım, büyük bir hayal kırıklığıyla,  bizim çöpe atmamak için kırk takla attığımız geri dönüşümler iş yerinde hiç düşünülmeden çöpü boyluyor, demişti, kısa bir süre sonra işten de ayrıldı zaten. O zamandan bu zamana bu cümleyi hiç unutmadım. Ara ara üzerine düşündüm. Açıkçası ben işe başladığımda da durum böyleydi. Çok üzerine düşülmüyordu. Masa altında hazır çöp kutusu duruyorken atıkları kalkıp biraz ilerideki geri dönüşüme atmaya kimse zahmet etmiyordu. Elimizin altında bol bol kağıt varken, diğer yüzünü kullanmaya da çok az kişi uğraşıyordu. Bunu özellikle çevreye zarar vermek için yapmıyorlardı tabi ki. Üzerinde durulmamıştı, rahatlığa alışılmıştı. Geri dönüşüm kutuları boşaltılmazsa kimse takip etmiyor, onlar da doldukça doluyordu. Neyse, sonuçta en azından çalıştığım ortamlarda bunu değiştirdiğime inanıyorum. Hiç bir şey olmasa bile aslında kağıtların tekrar kullanılabileceğine, not kağıdı yapılabileceğine, bazı şeyleri direkt çöpe atmak yerine geri dönüşebileceğine dikkatleri çekilmiş oldu. Boş ver demedim bence bir fark yarattım. Övünmekse de övünmek olsun, doğayı korumak için elimden geleni yaptım:O). 

    Bu uzun monologumdan sonra bullet journaldan hakkında bir iki şey daha söyleyebilirim. Yaklaşık son on senedir düzenli bir şekilde ajanda tutuyorum. Tüm işleri takip etmek başka türlü mümkün olmuyor. Normalde daha eylül ayında bakmaya başlasam da bu sene pandemi sebebiyle henüz 2021 ajandası almadım. Pek ihtiyacım olacak gibi görünmüyor. Konumuza dönersek, bullet journalde ilk önce sayfalar numaralandırılıyor, içindekiler kısmı mutlaka yapılıyor. Günlük, haftalık, aylık planlar, yapılacaklar, hedefler, alışkanlıklar yazılıyor ama ben bire bir bu şekilde kullanmayacağım. Daha çok yapılacaklar - anılar - genel fikirler ekseninde devam edecek. Renkli ve çizimli bir günlük - anı defteri gibi. Temel renklerden oluşan 8'li bir tükenmez kalem setim ve 12'li bir kuru boya setim var :O). Oldukça acemi ama bence çok sevimli ve basit çizimlerle süslüyorum. Rahatlatıyor. Stresten uzaklaştırıyor. Mandala boyayanları hiç bir zaman anlamamıştım. Hiçbir zaman da anlamayacağım belki yine de ama ona benziyor galiba biraz bu hobi de. Bir denemenizi tavsiye ederim.

     Yine görüşmek üzere...

15 Aralık 2020

1127


    Hava oldukça soğuk bugün. Olması gereken gibi bir kış günü yaşıyoruz en sonunda. Geçen hafta neredeyse montsuz gezebileceğimiz günler güzeldi, güneş parlıyor hava sıcak ama bu normal olmadığından beni mutlu etmek yerine korkutuyor daha çok.    

     Arada bugün bunu öğrendim / fark ettim / hissettim yazıları yazacaktım ya, dün mesela ben Pulitzer ödüllerinin sadece gazetecilere değil aynı zamanda edebiyatçılara ve müzikçilere de verildiğini öğrendim. Bunu belki de biliyordu birçoğunuz. Ben de mutlaka rastlamışımdır okuduğum kitaplarda ama havada kalmış bir bilgiydi bu, bağlantısını yapıp beynime yerleştirmemiştim daha önce. Dün bu bağlantıyı da yaptım ve bu kadar senedir bunu nasıl algılamamıştım deyip şaşırdım kendime:).

     Çoğunlukla evde olduğumuz şu günlerde eski bir hobime yeniden döndüm. Seneler seneler önce battaniye örmüştüm, tam olarak 2005'te. Kare kare parçaları birleştirip. Hatta bir tane yetmemişti, kendiminkini bitirip bir tane de Asortik Krep ablama örmüştüm. Benimkini hala kullanıyoruz evde. Oturma odasında koltuğun kolçağında duruyor sürekli, hangimiz üşürsek çekiveriyoruz üzerimize. Bir tane de anneannemin ördüğü battaniye var. O da diğer üçlüde duruyor. İkisi yetiyordu şimdiye kadar ama çalışma odası / kitaplığımda da bir ikili koltuk var. Kitap okurken orada üşüyorum bazen ve üzerime alabileceğim bir şey olmuyor. Onun için yeni bir battaniyeye başladım. Bu kış biter mi bilmiyorum :O). Örmekten keyif alıyorum. Bitirme hırsıyla durmaksızın, parmaklarım acıyana, bıkana kadar da örmek istemiyorum. Tadına vara vara, canım istedikçe, istediğim zaman elime alıp istediğim kadar sıra örüyorum. O yüzden yakın bir zamanda bitmeyebilir. Nasıl becerdiysem şimdi de mouse çalışmıyor :O). O olmadan ayarlamaları yapmak da zor oldu. o yüzden şimdilik bitiriyorum yazımı. Bir sonraki yazımda da yeni hobimden bahsedeceğim.

    Sonra yine görüşmek üzere... 

     


          


8 Aralık 2020

1126

  Benim kullandığım bilgisayar yeğenimindi. Çok iyi ve kaliteli bir marka, bunu zaten biliyordum ama bana vereli en az on yıl olduğu halde arada arızalar çıkarsa da iyi kötü çalışmasından da anlıyorum. Oldukça da iş görüyor. Bizim eskiden masaüstü, bildiğiniz kasalı bir bilgisayarımız ve bir adet de kocaman bilgisayar masamız vardı. Ben laptoplara bir türlü alışamıyordum ya da sevmiyordum onları diyeyim. Biraz gelenekselci bir insanım. Yeniyi denemeyi seviyorum ama dönüp yine eskiyi kullanıyorum. Alışkanlıklarıma uzun süreli bağlılık gösteriyorum. Neyse, masaüstü bozulunca yeğenim kendi laptopunu bize verdi ama uzun zaman mecburiyetten kullandım, sevdiğimden değil :O). Alışmam zaman aldı. Şimdi ise doğal olarak eski masaüstüler biraz hantal geliyor. Evde ekstradan kocaman bir bilgisayar masası istemiyorum. Bu kadar bilgisayar muhabbeti de geçen hafta hafiften yine bir arıza yaşayıp biraz kurcalayarak neyse ki yine tamir etmemiz üzerine açıldı. Bu yüzden yazmak istesem de yazamadım ama artık yine buralardayım.

    Yine görüşmek üzere...