3 Ocak 2015



Okuduğum kitapları feyste de paylaşıyorum. Bir çok kişiye referans oluyor. Bazen emin olamadığım kitapları ben de yorumlara bakarak almaya karar verdiğimden kritiklerimin işe yaradığını düşünüyorum. Uzun zamandır kitapları bekletiyordum bloga da koyabilmek için. Yaklaşık on kitap bitirdikten sonra ancak dördünü koyabildim ama devamı gelecek:O).




Son Mektup - Karen Kingsbury : Ne içerik ne de konu açısından beğendim. Almayın. Okumayın. Bitireyim de vereyim bende bile durmasın diye okudum. Ödünç almış olsaydım yarım bırakacaktım. Tavsiyem değildir.


Kitap Hırsızı- Markus Zusak: Kitap fuarından aldığım kitaplardan biriydi Kitap Hırsızı. Filme de çevrildiğini kitabı bitirdikten sonra öğrendim. Aslında Türkçe'ye ilk çevrimi 2005 yılında. Çok ön plana çıkmamış / çıkarılmamış. Filmin rüzgarıyla tekrar basılmış ve biraz daha tanıtımı yapılmış ve bence iyi de olmuş çünkü kitabı çok beğendim ben. Konusunu beğendim. Anlatım tarzını, orijinalliğini, naifliğini beğendim. Kitabı almaya karar vermemde arka kapağında 2. Dünya Savaşı döneminde geçtiğini okumam etkili oldu. O dönemin kitaplarına özel bir ilgim var. İlk bölümlerde aslında tam hikayenin içine giremedim ve pişman oldum aldığıma ama daha sonra sevdim kitabı. Anlatımı sade ama kelimelerin içeriği çok ağır, demişler bir blogta kitap için, buna kesinlikle katılıyorum. Kitabı okuyun. Ya da filmini izleyin. Ama, mutlaka bir şekilde bu hikayenin içinde yer alın. Tavsiyemdir.


Handan, Ayşe Kulin'in son kitabı.  Ayşe Kulin'i seviyorum ben. Handan'ı da sevdim. Romanın son kısımlarının tamamen Gezi'yi anlatmasını ise daha da çok sevdim, Berkin'in adının geçmesi yüreğimi sızlattı. Berkin, çocuğum, seni hiç unutmamıştım ki zaten. Yorumlara baktım biraz. Kitabı seven de var sevmeyen de. Sığ bulanlar olmuş. Ben aynı fikirde değilim. Her kitabın illa hayatımıza büyük anlamlar katması gerekmediğini düşünüyorum ben. Az veya çok beni düşünmeye sevk ediyorsa, bana bir şeyler katıyorsa benim için yeterli. Hem edebiyatın edebiyat olduğuna kim karar veriyor? Bir kitabın büyük eser olması için illa çok ağdalı cümlelerle, kelime oyunlarıyla mı yazılması gerekiyor? Ya da bazıları tarafından edebi eser kabul edilmediği için çöpe atılmalı, yakılmalı mı bu kitap? Ya da Kulin severler değersiz okuyucu mu oluyor? Mesela eminim ki kitabı okuyanlar Halide Edip'i ve onun Handan'ını merak edeceklerdir. Alıp okuyanlar olacaktır. Bu da bir fayda değil midir?

Aslında Handan, Gizli Anların Yolcusu kitabının bir karakteri. Kulin, o kitabının her bir kahramanının hayatını ve kişiliğini ayrı bir romana dönüştürmeye devam etmiş. Ayşe Kulin'i seviyorsanız mutlaka okuyun. Sevmiyorsanız da Gezi ruhunu tekrar bir yaşamak için okuyun...
41.ODA:MARDİNKAPI - Benim geçen hafta okuduğum ama zaman bulup yazamadığım bir kitap aslında. Bana ödünç veren hocama ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Kitap insanı çarpıyor çünkü gerçek bir hikayeden kurgulandığını ve aslında bu tür olayların çok yaşandığını bilmek çarpıyor insanı. Sonunda vesikalı da olan hayat kadınının hikayesini anlatıyor. Ama alışık olduğumuz tarzda yapmıyor bunu. Okumamış olanları da düşünerek çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Beni şaşırtan bir bilgiyi eklemek istiyorum. Kitabı okuduğumda yazarla ilgili bir bilgim yoktu ve nedense onun 25'li yaşlarda bir gazeteci olduğunu düşünmüştüm. Gazeteci olduğunu doğru tahmin etmişim de yaşı ellinin üzerindeymiş. Neden neredeyse yarı yaşında olduğunu düşündüğümü bilmiyorum. Tavsiyemdir okuyunuz.

1 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

41.odayı ben de merak ediyordum..Almayı düşünüyorum.