29 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ DOKUZU - 2024

   Dün akşam yemekten sonra bir ağırlık çöktü. Azıcık uzanayım şöyle boş boş telefonda gezineyim dedim. Uyuyakalmışım :O(. Gözümü bir açtım ki on ikiyi on geçiyor. Aklıma ilk blog yazımı yazmadığım geldi ama yeni güne girmiş olduğumuz için yazsam da bugünün tarihiyle yayınlanacaktı böylece istemeden dünkü günlük yazımı kaçırmış oldum. Seriyi bozdum ve çok üzüldüm. Tam da ayı kesintisiz tamamlamak üzereydim. Özür diliyorum sizlerden.

   Dün sabah yine erkenden kalktım. Beş civarı kalkıyorum, atıştırıyorum çünkü ben her sabah aç uyanıyorum. Azıcık da olsa bir şey yemem de gerekiyor, sigara altı yapmış oluyorum. Sonrasında genelde kitap okuyorum sekize kadar. Sekiz civarı duşumu alıyorum. Güne taze bir başlangıç oluyor. O sırada Atahan da uyanıyor. Bazen çay suyunu koyup duşa öyle giriyorum. Ben çıkana kadar kaynıyor. Giyindikten sonra çayı demleyip o demlenene kadar da kahvaltıyı hazırlıyorum. Dün de öyle yaptım. Banyodan çıktığımda su kaynamıştı, Atahan da biraz erken uyanmıştı, giyinene kadar çay da demlenmiş olsun diye düşünerek bornozla mutfağa geçtim. Bizim mutfak yolla bir seviyede. Sabahın erken saatlerinde çok işlek olmuyor bir iki işe erken giden varsa onlar geçiyor sadece. Tül örtülü, ışık falan da açık değil içerinin görünmemesi gerekiyor diye düşündüm. Sokak da bomboştu. Emin de olamadım ama baktım su kaynamış elime aldım çaydanlığı madem buraya kadar geldim demleyim dedim. Tam o anda sokakta bir araba durdu. Ben elimde çaydanlık gayriihtiyari yere çömeldim beni görmesinler diye. Tül çekili, üzerimde bornoz var sonuçta, görünecek bir şey de yok, dışarıdan içerinin de görünmemesi lazım da nedense o an herkes ben bornozla mutfağa gireyim de onlar da beni bornozlu görsün diye sokağa üşüşmüş gibi geldi. Elimde çaydanlık dondum kaldım bir an, sonra eğilmiş halde, saklana sakına mutfaktan çıktım. Araba o arada belki de çoktan gitti ama işkillendim ve huzursuz da oldum ya, geri de dönemedim. Giyineyim dedim. Çaydanlık elimde kaldı. Koyacak bir yer bulamadım. Altı sıcak, mobilyaları yakar mı acaba diye düşündüm. Evin içinde elimde çaydanlıkla dolandım biraz, holdeki kitaplığı değerlendirdim olmaz dedim, yatak odasında şifonyer üzeri diye düşündüm olmaz dedim. O arada madem ben bunu demlemek için aldım elimde de gezdirip duruyorum bari amacıma ulaşayım diye çayı da demledim. En sonunda banyoda tezgah üzerine koydum :O). Gittim giyindim üç dakikada. Atahan elini yüzünü yıkamaya gidiyordu banyoya, ben de elimde çaydanlıkla banyodan çıkıyordum. Sabahın sekizinde neden elinde çaydanlık (ve demlenmiş çayla) banyodan çıkıyorsun diye sorarsa ne cevap veririm dedim. O sormadı ben de hiç öyle bir şey yokmuş gibi yaptım ve konu kapandı. Ama size anlatmasam olmazdı :O). İlk sokağa çıktığımda yolda durup tül örtülüyken mutfağın içinin görünüp görünmediğine bakacağım! Büyük ihtimalle bütün bu aksiyon boşanaydı diye düşünüyorum :O).

  Yine görüşmek üzere...

27 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ YEDİSİ - 2024

 Bugün gayet iyiyim çok şükür :O). Sadece dün bütün gün hiçbir şey yapmadan yatınca bugün çok iş moduna giremedim. Çamaşır yıkadım bulaşıkları makineye attım ama dün için planlayıp kendimi iyi hissetmeyince bugüne bıraktığım işleri yapmadım. Onun yerine dizi izledim (Prens), kitap okudum (Fırtınaışığı Arşivi - üçüncü kitabı bitirdim dördüncü kitabın birinci cildine başladım) ve boş boş gezindim internette. Bence güzel bir gündü :O). Ve dün bütün gün uyuyunca gece bir buçukta ancak uykum geldi. Sabah da beşte uyandım yine çünkü Hektor bu sabah yüzümle (çenemle ve boynumla) oynamak yerine bacaklarımı ısırdı. Can acıtacak seviyede değil oynamak amaçlı ama beni uyandırmaya yetti. Hatta uyku sersemi onu biraz tepiklemiş olabilirim. Zaten ne yaparsam yapayım hiç vaz geçmiyor ben yataktan kalkana kadar devam ediyor. Beni sabahın köründe kaldırıp kendi başına takıldıktan sonra da tüm öğleden sonrayı uyuyarak geçiriyor. İki favori uyku yeri var: Serin bir yer istiyorsa salondaki açık camın önünde duran masanın altı. Sessiz sakin bir yer istiyorsa yatak odası yatağın üzeri. Akıllı çocuk bu Hektor :O). 

   Yine görüşmek üzere...

26 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ ALTISI - 2024

   Bugün kendimi sabahtan akşama kötü hissettiğim bir gündü. Bütün gün yattım. Tansiyonum hafiften yüksekti. Yüksek de değil aslında 11'e 7'diydi ama genelde benim 7'ye 5 civarında olduğundan normal değerler yüksek geliyor bana. Başım ağrıdı, midem bulandı. Ben de yattım, biraz kitap okudum, uyudum, uyandım, bir şeyler yedim yine yattım, biraz film izledim, yine uyudum derken akşamın sekizine kadar günüm uyur uyanık geçti. Neyse ki sekizde uyandığımda  iyiydim artık. Dışarıda acil işim yoktu, evle ilgili planladıklarım vardı. Onları da yapmadım, yapamadım. Yarına erteledim. Bugün de böyle geçmiş olsun, iyi olalım da her iş eninde sonunda yapılır.

     Yine görüşmek üzere...

25 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ BEŞİ - 2024

  Bir ay kadar önce günübirlik Edirne'ye gitmiştim annemlerin bir gezisiyle. Öğleden sonra iki saat kadar boş zamanımız vardı. Edirne'de yaşayan, kız kardeşim gibi sevdiğim tee üniversiteden beri - yani 22 senedir çok samimi görüştüğüm bir arkadaşım var. O arada ben de onunla görüşeyim dedim.. Biz tam çarşının içinde öğlen yemeğini yedik, yemekten sonra da serbesttik. O da biz yemekteyken geldi, beklemek için çay bahçesine oturdu. Oturduğu yerin adını söyledi. Konum attı. Ben çantamı taktım sırtıma, konumu açtım, sanki şehrin içinde değil de kırda bayırdaymışım gibi yolu da tarif et dedim. Sağa döndüm, kaptırdım kendimi, caddeden aşağıya doğru yürümeye başladım. Eskiler bilir, Özgür Kız vardı bir reklamda Nil Karaibrahimgil diyardan diyara geziyordu, reklam serisi haline gelmişti. Görseniz işte ben o Özgür Kız'dım sanki. Öyle bir havayla yürüyorum, arada konuma bakıyorum falan. Yol tarifini bir türlü çözemeyince bir dükkana sordum, arkadaşımın oturduğu kafe nerede dedim. Yukarıda kaldı dediler. Özgür Kız havam söndü, gerisin geri yürüdüm. Meydana vardığım anda da kafeyi tam karşımda buldum. Yemek yediğimiz yerden kalktığımda beş adım atıp kafamı sola çevirsem zaten varacakmışım kafeye :O). Kendi kendime güldüm, iyi ki inat etmedim kafenin yerini sordum aferin kendime dedim. Her masaya bakarak boydan boya kafeyi geçtim, park gibi bir yerdi, üst ucundan çıktım, arkadaşımı bulamadım. Aradım hemen, buluşacağımız yerde oturuyorum dedi. E ben de oradayım dedim. Geri indim, kapıdan tekrar girdim ki tam kapının karşısındaki masada oturuyor. Ben geçip gitmişim o beni görmemiş, ben de onu görmemişim. O beni görmemiş çünkü mesajlarına bakıyormuş. Ben onu görmedim çünkü her zaman kahverengi saçlı olan arkadaşımın kumral olduğunu unutup sarışın birini aradım :O). Bir adımlık yerde, 22 senedir birbirini tanıyan iki kişi nasıl buluşamaz diye bir komedi çekilse ve ben izlesem, abartmışlar bunlar da artık, saçmalık derim kapatır giderim ama o gün bir şekilde bu komedinin baş kahramanı olmayı başardım. 
  Yine görüşmek üzere...

24 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ DÖRDÜ - 2024

    Bugün evdeydim hiç çıkmadım. Enerji seviyem çok düşüktü. Sürekli yatasım vardı. Ben de günün büyük kısmını kitap okuyarak geçirdim. Biraz yatak odasındaki son işleri toparladım. Biraz da çalışma odasını topladım. Çamaşır - bulaşık standart zaten. Gün geçiverdi. Yazımı yazdıktan sonra biraz daha kitap okumayı düşünüyorum. Fırtınaışığı Arşivi üçüncü kitabın ikinci cildinin ortalarındayım. Sonlara doğru yaklaşmaya başladıkça macera çok heyecanlı bir hal alıyor ben de elimden bırakamıyorum. Başka hiçbir şey ilgimi çekmiyor zaten, kitabı bitirene kadar rahat edemiyorum. 

  Sonra yine görüşmek üzere...

23 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ ÜÇÜ - 2024

 Bu akşam arkadaşlarımla buluşacağım. Dün yatak odasındaki gardırobu elden geçirmeye başladım ama bitmedi. Buluşma saatine kadar o işe de devam edeceğim. Üzerinize afiyet, gardıroba elime geçen her şeyi tıkmışım. İki değil beş kişilik eşya çıktı içinden. Uzun zamandır komple el atmamıştım. Neler neler varmış, çoğunu unutmuşum bile. Böyle tekrar bulunca bir yandan güzel oluyor ama bir yandan da fazla kıyafetler topluca ortaya çıkınca insanın gözüne batıyor. Büyük bir ayıklama yapacağım, o yüzden iş yavaş ilerliyor. Bitince güzel olacak, beni de biraz bu motive ediyor başlaması güzeldi ama bitirmesi gözümde büyüdü :O). Yazımı çok geç olmadan yazayım diye mola verdim. İşe dönmem gerekiyor. 

Yine görüşmek üzere...

22 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ İKİSİ - 2024

   Yatarken Hektor'u da alıyorum yanıma. Bazen kapıyı açık bırakıyorum bazen kapatıyorum. Bazen benim yattığım saatte uyumak istemiyor kaçıp gidiyor odadan, bazen sabaha kadar kalıyor yanımda, bazen de sonradan gelip yatıyor. Her sabah 4.30 ile 5.00 arasında beni de o uyandırıyor. Yüzümle oynuyor. Asla canımı acıtmıyor ama kışın yorganı da çeksem başıma, yazın elimle de örtsem yüzümü bir aralık bulup çeneme pati atıyor. Arkamı dönüyorum. Onu yanımdan alıp yatağın başka yerine bırakıyorum. Kapı kapalıysa belki dışarı çıkmak istiyordur diye kalkıp kapıyı açıp tekrar yatıyorum ama çıkmak istemiyor. Ben yataktan tamamen kalkana kadar benimle oynamaya devam ediyor. Kalktıktan sonra da evin içinde dolanıyor. Yani kalkıp beraber oturalım, oynayalım gibi bir isteği de yok. Sadece o kalktıysa benim de kalkmam gerekiyor. Ben zaten erken kalkıyordum uyanmak bana zor gelmiyor de beş de çok erken gerçekten. Kalkıp kitap okuyorum çoğunlukla, sabah sakinliğinde iyi gidiyor :0). 

  Sonra yine görüşmek üzere.

21 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ BİRİ - 2024

 Bugün erkenden yazmaya kararlıydım ya, çok geçe, uykumun geldiği saate bırakmayacaktım yazıyı. Sabahtan beri kaçtır oturuyorum blogun başına ve yazacak hiçbir şey bulamıyorum, iyi mi! 

20 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİSİ - 2024

 Bugün sabah yine erkenden uyandım. Evdeydim, bir yere gitmedim. Gün içinde dünya kadar iş yaptım ama bir dünya iş de yarına kaldı. Hava sıcak ama rüzgar sayesinde püfür püfür evin içi. Rüzgarı seviyorum. Kitap çok okuyamadım. Gece uyumadan önce yatakta da okumak istiyorum ama gece lambamı taktığım uzatma kablosu bozulmuş. Yenisini sipariş ettim, bekliyorum. Geldiği zaman daha çok okuyabileceğimi düşünüyorum. Saat 23.00'e yaklaşıyor. Yazacak çok şeyim olsa da pilim bitti artık. Yarın yazımı bu kadar geç saate bırakmamayı düşünüyorum. Sabahtan yazmaya çalışacağım.

  Yine görüşmek üzere...

19 Haziran 2024

HAZİRANIN ON DOKUZU - 2024



   Geçenlerde telefon arşivimi düzenlerken annemin kızı Üzüm'ün ilk geldiği günlerden bir fotoğrafına rastladım. 2022'nin aralık ayıydı. Ablamı yeni kaybetmiştik. Annem o zaman kentsel dönüşüm sebebiyle taşındığı giriş kattaki evde oturuyordu. Üzüm'ü bahçede bulmuş, sevmiş doyurmuş geri salmıştık. O da camdan içeri geri atlayıp kucağımızda uyuyarak sevdirmişti kendini. Sonra da kızımız olarak bizimle kaldı zaten. Son halini görüyorsunuz. Çok güzel bir genç hanımefendi oldu. Evde sürekli biz nereye gidersek kedi oyun oltasını alıp peşimizden geliyor. Oynatmazsak hafif bir ısırık atıyor uyarı mahiyetinde. Çok sessiz, kucak kesinlikle sevmeyen, okşanmak istemeyen bir özgür ruhlu kız. Veterinere gittiğinde süt dökmüş kedi oluyor ama evde bir kaplan kesiliyor.

  Bugün üye olduğum gruplardan birinde reenkarnasyon bahsi geçti. Kaybettiğimiz sevdiklerimiz bir hayvan suretinde geliyor mudur bizi ziyarete diye konuşuldu. Ben reenkarnasyona inanmıyorum ama Üzüm, ablamı kaybettikten dört gün kadar sonra girdi hayatımıza. Bir can kaybettik, yeni bir can kazandık diye düşünüyorum. Üzüm bizi avuttu. Geldiğinde kirli ve bakımsızdı. Küçücük bir yavruydu. Atladı, zıpladı büyüdü derken anneme can yoldaşı oldu. İyi ki girmiş hayatımıza...

  Sonra yine görüşmek üzere...

18 Haziran 2024

HAZİRANIN ON SEKİZİ - 2024

 Sabahtan öğlene kadar evdeydim. Çalışma odasını biraz daha toparladım ve biraz da yatak odasını. Öğleden sonra annemle AVM’ye gittik. Gitmemiz ihtiyacımız olan birkaç şeyi almamız ve geri gelmemiz sadece bir saat sürdü:). Gezmeye değil zorunlu alışverişe gidilince böyle oluyor. Ben yarım saat içinde evden çıkıp ayakkabı alıp eve döndüğümü biliyorum mesela. Bugün bir saatin sonunda basmaya başlamıştı beni AVM. Vakitlice dönünce sahilde bir çay içelim dedik ama bayram ve tatil sebebiyle  aşırı kalabalıktı. Biraz deniz kenarında gezinip çay içmeye eve gitmeye karar verdik. 

Yemek sonrası bulaşıkları hallettim. Kitabımın son yüz sayfası kaldı ama bir türlü bitiremedim. Bugünkü yazımı yazmadığımı yattıktan sonra gecenin on birinde fark ettim. Şu an ben yazıyorum Hektor da beni izliyor. O da tam uyumaya hazırlanıyordu ben telefonu elime alınca uykusu açıldıı. 

Sonra yine görüşmek üzere…

17 Haziran 2024

HAZİRANIN ON YEDİSİ - 2024

    Bir dağıldım mı kendimi toplamam zor oluyor. Mental anlamda değil, fiziki anlamda. Biraz dağınık sevenlerdenim galiba. Evde çoğunlukla günlerim önce iyice bir dağıtıp sonra toplamakla geçiyor. Yatak odamı tam çok azıcık toplamıştım yazlık - kışlık olaylarına girdik ipin ucu yine kaçtı. Çalışma odam da çok dağılmıştı. Öncelikle bugün çalışma odasını biraz topladım. Sırada yatak odası var. Olacak bu iş kararlıyım! Bu arada her şeyin yerini sürekli değiştirdiğim için hiçbir şeyi bulamıyordum ya, fotoğraflayıp telefonumda liste yapmaya başladım. Bence işe yarayacak. Aktif olarak bir şeyi kaldırdığım anda hemen listeme ekliyorum. Neredeydi bu dediğim anda listeme bakmak yeterli olacak. Süper!

  Bunun dışında durmaksızın kitap da okuyorum. Şimdi bile aklım okuduğum Fırtınaışığı Arşivi serisinde. Üçüncü kitabın birinci kısmının son yüz sayfası kaldı. Onu bitirip üçüncü kitabın ikinci kısmına başlamak istiyorum ama bakalım. Uyuyup kalmazsam olabilir. 

  Spor olaylarında 3.5 dakikadan 6 dakikaya çıkmış bulunmaktayım. Bazen hoşuma bile gidiyor ama genellikle nefret ederek yapıyorum :O). O altı dakika günümden - dinlenme payını da ekleyince - bir saatimi götürüyor. Onun için de biraz sevmiyorum. Daha uzun yapıyor olsam en azından sesli kitap, podcast dinleyeceğim ama altı dakika için açtığıma değmez. Altı dakika da bugün oldu daha. Düne kadar 5 dakikaydı. Bitirdiğim anda iniyorum zaten. Altı dediysem altıda bırakırım, bir saniye bile fazlasını yapmam, yapamam. 

  Arife günü anneme gittim. Yeğenimle eşini görmeye. Bayramın birinci günü hep beraber çoluk çocuk gittik annemin elini öpmeye. Bugün annem bize akşam yemeğine geldi. Yemekler yine Atahan'dandı ve çok lezizdi. Yarın da annemle AVM gezeceğiz. Yaklaşık bir senedir alışveriş merkezlerine gitmiyorum galiba. Spor ayakkabı bakmak için gitmem gerekmese yine gitmem de aradığım şeyi en kolay bulabileceğim yer orası. O yüzden el mahkum.

  Sonra yine görüşmek üzere...

16 Haziran 2024

HAZİRANIN ON ALTISI - 2024

 Bayramınız kutlu ve mutlu olsunnnnn❤️❤️❤️

15 Haziran 2024

HAZİRANIN ON BEŞİ - 2024




Size bugün iki bayram şekeriyle geldim. Benim ufaklık Hektor ve annemin prenses Üzüm. Yeğenim Çağıl ve eşi Beril bayramda burada olmayacakları için bugün anneme uğradılar. Ben de onları görmeye gittim . Beraber kahvaltı ettik ve annemden direkt yola çıktılar. Sonra annemle biraz çarşı işlerini hallettik. Hava sıcak diye mi, yine erken kalktım diye mi bilmiyorum akşam üzeri güya kitap okurken koltukta uyuyakalmışım ve tam üç saat uyumuşum. Sersem sepelek kalktım. Sonrasında bir saat daha kendime gelemedim. Ama uyumamın tek ve en güzel yönü babamı rüyamda görmem oldu. Onu çok uzun zamandır görmemiştim. Mutlu kalktım :O). Uyku muyku kalmadı tabi oturuyorum şimdi ama uzun zamandır geç saate kadar oturmamıştım, bu da hoşuma gitti. Gitmese de yapacak bir şey yok en kötü uykum gelene kadar kitap okurum. 



   Son fotoğrafım da kocamın bana doğum günü hediyesi olarak aldığı masa lambası. Çok tatlı olduğu için sizlerle de paylaşmak istedim. Bu arada doğum günüme daha 35 gün var ama dün Atahan ve kız arkadaşı da fincan takımı alarak erkenden kutladılar. Annem de doğum günü hediyesi olarak bana spor ayakkabı alacaktı, bugün çarşıya çıktığımızda illa bak diye ısrar etti. İstediğim gibi bulamadım ama büyük ihtimalle tüm hediyelerimi bir ay önceden almış - vermiş olacaklar. Her bir hediyemi ayrı beğendim. Aramızda kalsın düşünmeleri yeter aslında ama düşünmekle kalmayıp hediye de aldıkları için çok daha fazla mutluyum :O). 
  Sonra yine görüşmek üzere...

14 Haziran 2024

HAZİRANIN ON DÖRDÜ - 2024

 Bugün hava öğleden sonra kapattı ve esmeye başladı. Öyle bir rüzgar çıktı ki kapılar çarptı, sonuna kadar dirensem de en sonunda camları kapatmak zorunda kaldım. Anneme gidip gelirken yolda rüzgar beni bile savuracaktı neredeyse. Yoğun yağış bekleniyormuş bu gece, yarın da biraz serinlik var galiba sonrasında yine sıcak hep sıcak. E yaz mevsimindeyiz normal tabi sıcak olması da İstanbul'da sıcakla beraber aşırı bir nem de oluyor ve nefes bile alamıyoruz. Çekilmez oluyor.

  Uzun zamandır, telefonuma Vesile Hanım diye birinin reçeteleri ve ilaç bilgileri geliyor. Numarada bir yanlışlık yapılmış galiba. Ankara'da oturduğunu biliyorum. Belki de adı Vesile diye hep yaşlı biri olduğunu düşünmüştüm ama üç aylık hamileymiş. Demek ki zannettiğim kadar yaşlı değil. Düşündüğüm zaman ilginç geliyor bana. Yolda görsem tanımam. Kimdir, nedir bilmiyorum ama sağlığıyla ilgili her türlü bilgi bende. Mesajın sonunda bir numara vardı, bilgiler size ait değilse arayın bildirin gibilerinden. SGK'ya ait bir numara, aradım ama çok yardımcı olmadılar. Vesile bir şekilde durumu fark edip düzelttirene kadar sağlığı - hastalığı benden sorulacak. 

 Gün çabucak geçiverdi ve bugün pek kitap okuyamadım. Genel olarak işlerimi bitirdim şimdi uykum gelene kadar kitap okuyacağım. 

Sonra yine görüşmek üzere...

13 Haziran 2024

HAZİRANIN ON ÜÇÜ - 2024

Son günlerde bizim sokakta her gün bir olay olmaya başladı. Evin tam karşısında çocuk parkı var bir tane. Geçen gece sahipleri tarafından gezdirilen iki köpek birbirine girdi. Sahipleri ayıramadı onları. Köpeklerden bir tanesi inleyip duruyordu ona çok üzüldüm. Köpeklerden biri kavgayı ayırmaya çalışan diğer köpeğin sahibini ısırmış. Tabi sahipler de birbirine girmiş o arada. Bağırtılar - havlamalar - kavga derken bayağı bir gümbürtü koptu. Bütün bu sinir bozucu şeyler içinde bir tek şey güzeldi: İnsanlar evlerinden çıkıp parka indi, bize ne deyip oturmadılar. Atahan da yardıma gitti. Giderken su götürdü yanında, sinir krizi geçirir gibi bağıran bir kadın vardı, ona ver dedim. İçmemiş ama elini yüzünü yıkamış en azından biraz iyi gelmiştir belki.

 Dün çarşıya inecektik Atahan’la çöpleri de atayım dedim. Tam ben çöp kutusunun oradayken bir itfaiye arabası sirenleri çala çala geldi. Sokağın başında durdular. İndi bütün itfaiyeciler. Yangını arıyorlardı. Ben de bakındım gayri ihtiyari, etrafta bir duman bir şey göremedim. Ya yanlış ihbardı ya yanlış adresti artık bilemiyorum oralarda oyalandım soracakları bir şey olursa yardım edeyim diye ama işlerine engel olmamak için özellikle gidip de ne oluyor diye sormadım.

 Bu akşam da sekiz buçuk civarı koltukta uyur uyanık yatarken tam camın önünde bir kadın bağırıyordu. Ne dediğini de anlamadım. Bir kamyonet vardı kapının önünde, yolu tıkamıştı herhalde diye düşündüm. Baktım kamyonetin şoförü bir şey demedi, arabayı çekti paşa paşa ben de işin peşine düşmedim. Şoför diklenseydi - olay uzasaydı camdan bile olsa müdahale edecektim. Neyse ki gerek kalmadı. Sıcaklar yapıyor bence hep bunları. Herkes bunalmış, herkesin canı burnunda.

Sonra yine görüşmek üzere…

12 Haziran 2024

HAZİRANIN ON İKİSİ - 2024

 Bugün en sıcak günlerden biriydi ama bizim ev daha dün akşamdan itibaren çok sıcak olmaya başlamıştı. Basık ve nemli bir hava vardı. Tüm pencereler ardına kader açık olsa da içeriye hiç hava gelmiyordu sanki. Çok bunaldık evin içinde. Bu akşama doğru tüller hafiften oynamaya başlayınca çok sevindim. Sadece o hafif esintiyle bie cehennem sıcağı seviyesinden cennete adım atmış olduk.

Sabah çok erken kalktığımdan uykum geldi artık bu saatte. Yazıyo zor tamamlayabiliyorum. Yazarken neredeyse Gözlerim kapanıyor. Sürekli yazım yanlışı yapıyorum. Düzeltmekten yazıya devam edemiyorum. 

Sonra yine görüşmek üzere

11 Haziran 2024

HAZİRANIN ON BİRİ - 2024

 Bugün sabah çok erken kalktım ve öğlene kadar kitap okudum. Fırtınaışığı serisinin ikinci cildini bitirmeye çalışıyorum. Öğleden sonra da biraz çarşı pazar işlerini hallettim. Bu arada birkaç arkadaşımla da görüşmüş oldum. Hava çok sıcak diye hiç canım istemiyordu çıkmak ama çıkınca hoşuma gitti gezmek:). Akşama da annem, kayınvalidem, kaynım yemeğe geldi. Hep beraber olmayı seviyorum ben. Annemle kayınvalidemi yormamak için de bizde toplanıyoruz mümkün olduğunca. Şimdi çayımızı içerken Bahar’ın sezon finalini izliyoruz. Seviyorum ben o diziyi. Bir Kore dizisinden uyarlamaymış ama güzel uyarlamışlar bence. Yarın için hiçbir planım yok,  evdeki işlerimi toparlayacağım.

  Sonra yine görüşmek üzere…

10 Haziran 2024

HAZİRANIN ONU - 2024

    Geçenlerde yazmıştım Atahan şu sıralar evde diye. O tekrar işe başlayana kadar geçerli olmak üzere bir anlaşma yaptık onunla: Kahvaltı yine benden ama öğle ve akşam yemekleri ondan. Bulaşıklar bende. Malzeme takibi ve yemeğin ön hazırlığından salatasına ve tabağa konulana kadar her şeyi de onda. O kadar güzel geldi ki bu bana üzerine paragraflarca yazı yazabilirim. Yemek yapmayı seven bir insanım normalde ama bazen tabi ki canım yapmak  istemiyordu. Her gün ne yapacağım derdine düşüyordum. Bir işin tam ortasındayken ya da gayet güzel kitap okuyorken acıkmaya başladığımız için artık kalkıp yemeği yapmam gerekiyordu. Aslında bunların hiçbiri sorun değil de ben sabahtan yemeği yapayım akşama rahat edeyim moduna bir türlü giremediğim için günüm sürekli bölünüyordu. Şu an evde özel aşçım varmış gibi ve eğer bir gün kendime istediğim gibi özel çalışanlar tutabilecek bir gelirim olursa ne temizlikçi ne başka bir şey ilk yapacağım iş aşçı tutmak olur :O). Süper bir rahatlıkmış, lüksmüş, kolaylıkmış. Şu an yazımı okuyan ve aşçısı olan zengin biri varsa değerini bilsin, el üstünde tutsun o kadar diyorum yani :O). Bir yandan da bu güzelliğe çok çabuk ve çok fazla alıştım çocuk işe girince ne yapacağım, eskisinden daha zor gelecek diye düşünüyorum. Arada onun haftalık listelerini falan alayım elimin altında haftalık yemek listesi olsun en azından bari :O).

  Miyop astigmatım ben. Çok ileri değil miyobumun numarası ama yanında astigmat olunca zorluyor bazen. Sürekli gözlük taktığım için uzağı görebiliyorum ama yakını göremiyorum. Yaş da kırk dört olunca artık yakını göremediğimi düşünüyordum. Gözlüğü yenileyeceğim zaman bana bir de yakın gözlüğü versin - numarasını belirlesin diye doktora da demiştim yakını göremiyorum diye, gözlüğünü çıkar görürsün demişti. Alay mı etti diye düşünmüştüm o an ama adam haklıymış, belli bir boyuttaki yazıları/sayıları gözlükle değil gözlüğü çıkarınca görebiliyorum. Bazen özellikle kitap okurken kitabı yakında tutuyorsam gözlüğü çıkarıyorum. Bir süre sonra duruş değiştirip biraz uzakta tutunca tekrar gözlüğü takıyorum. Bazen dışarıda tak - çıkar zor oluyor. İlk başta biraz bulanık oluyor bir de. Telefondan küçük puntolu bir şeye bakıyorsam göremiyorum. Bu işin bir çözümü var mı, normali bu mu onu da bilmiyorum. Dün acaba küçük yazıları biraz daha rahat (ve gözlüğü çıkarmadan) okuyabilir miyim diye merak edip telefona büyüteç yükledim. Yetmiş yaşındakiler alınmasın ama kendimi yetmiş yaşında gibi hissettim. Bir yandan da işe yaradı sanki, mutlu oldum. Bilmiyorum bu iş nasıl gidecek böyle. 

   Sonra yine görüşmek üzere...

9 Haziran 2024

HAZİRANIN DOKUZU - 2024

    Uzun zamandır fantastik edebiyattan uzak kalmıştım. Geçenlerde özlediğimi ve eskiden okuduğum bir serinin yeni kitaplarının çıktığını fark edince dönüş yaptım. Okuduğum seri Fırtınaışığı Arşivi. Brandon Sanderson yazmış. İyi yazar ve iyi edebiyat. Bugün bütün gün okudum. Şu an ikinci kitabın ortalarındayım. Okumaktan yorulduğum ve gün bitmeden yazımı da yazmam gerektiği için ara verdim. Serinin son kitapları iki kitap olarak basılmış ama bendeki ilk iki kitap eski basım. Tuğla boyutlarında ve ağırlığında tek cilt. Macera tüm hızıyla devam etse de ve her sayfada merakımız katlanarak artsa da bu kalın ve ağır haliyle okuması yoruyor. 

   Sonra yine görüşmek üzere...

8 Haziran 2024

HAZİRANIN SEKİZİ - 2024

  Bugün öğleden sonra pikniğe gideceğiz. Dünden birçok hazırlığımızı yaptık. Sadece soğuk tutulması gerekenleri son anda atacağım soğutucu çantaya. 

  Onun dışında evin içinde dolanıyorum sabahtan beri, her gün dolanıp duruyorum evin içinde ama dağınıklığım bitmiyor. Sürekli yer değiştiriyorum. Aradığım şeyleri bulabilmek için de telefonumda fotoğraflı liste tutmayı deneyeceğim. İşe yarar bir şey olduğu anlaşılırsa yazarım yine buraya. 

  Şimdilik kısacık yazıyorum piknikte ya da akşam dönünce ekleme yapmam muhtemel. Yine görüşmek üzere...

7 Haziran 2024

HAZİRANIN YEDİSİ - 2024

    Bugün hava rüzgarlı ve evin içinde karşılıklı iki camı açınca süper esti cennette gibiydik hatta biraz üşüdüm bile ben ara ara camı ya da kapıyı kapattım :O). 

  Atahan işten ayrıldı geçenlerde. O evde, ben evdeyim, kocam evde derken yaptık yedik yattık. Bunun sonucunda da son dönemde hepimiz biraz kilo aldık. Sağlıksal sebepler de devreye girince Atahan evde rahat spor yapabilmek için eliptik bisiklet aldı. Dün ben de spora başladım. Kondisyonum sıfır olduğu için ve deneme amaçlı da olsun diye üç dakika yaptım sadece (Düzenli spor yapanlar ne çok gülmüştür benim üç dakikama :O)) . Güzeldi, yormadı, zorlamadı. Bugün beş dakikaya çıkarmaya karar verdim ama üç buçuğuncu dakikada bıraktım. Ve hayatımın o üç buçuk dakikasından nefret ettim. Resmen yaşamaktan soğudum o üç buçuk dakikada. Böyle bir eziyeti kendime niye yapıyorum diye düşündüm. Ölecekmişim falan gibi hissettim. Utanmasam Atahan'ın odasından oturma odasına sürünerek ya da emekleyerek giderdim ama evdekilerin bana abartıyorsun demesini istemedim :O). Kendimi yarın da üç buçuk dakikalık işkenceye dayanmak üzere motive etmeye çalışıyorum. Şu an için dakikayı arttırmaya çalışmamaya karar verdim. Çünkü daha çok spor çabası her an hiç spora dönüşebilir. Ne zamanki artık üç buçuk dakika bana az geliyor diyeceğim o zaman dört ya da beş dakikaya çıkaracağım. Geç olsun güç olmasın. 

  Yarın yine görüşmek üzere...

6 Haziran 2024

HAZİRANIN ALTISI - 2024

     Bugün çok şey yaptığım ama ortada görünen hiçbir işin olmadığı bir gündü. Sabah çok erken uyandım - dört buçukta. Gecenin on biri oldu çoktan. Gün ışık hızıyla geçti ama ne yaptın deseniz şudur budur diyemem. Çarşı işlerinin bir kısmını hallettim mesela ama hepsi bitmedi. Ev işlerinin bir kısmını hallettim ama çok küçük bir kısmıydı. Ortalığı topladım biraz güya ama her yer hala dağınık gibi. Şunu da yapayım bunu da yapayım dediğim birçok şeye de el süremedim. Ben bu günden hiçbir şey anlamadım :O). Çok fazla kitap da okuyamadım. Yazıyı yazdıktan sonra okuyacağım uykum gelene kadar. Kalan işler de yarına kalsın. Zaten hepsi bir günde bitmiyor genelde. Yarın yeni bir gün. 

  Bir de bugün aradığım hiçbir şeyi bulamadığımı fark ettim. Geçen gün görmüştüm şuradaydı diye diye eşya arıyorum sürekli o aradığım yerlerde çıkmıyorlar. Bazen başka bir yerde buluyorum bazen hiç bulamıyorum. Buna bir çözüm geliştirmem lazım, böyle olmuyor. Fikri olan yazsın Allah rızası için. Ben daimi olarak dolaplar, kutular arasında debelenmekten bıktım. 

Yarın yine görüşmek üzere...

5 Haziran 2024

HAZİRANIN BEŞİ - 2024

   Bugün annem, kocam ve ben İzmit tarafına gittik. Kuzenlerim ve teyzem orada yaşıyor. Annem bir iki gün orada kalacağı için onu bıraktık, dönüş yolundayız. Güzel yerlermiş ben sevdim. Büyükçekmece - İzmit arası iki buçuk saat kadar tutuyor, çok çok uzak değil ama çok yakın da değil. Yine de bir daha gelmek isterim buralara:).

Sonra yine görüşmek üzere…

4 Haziran 2024

HAZİRANIN DÖRDÜ - 2024

    Dün gece uykum kaçtı. Aslında tam olarak kaçmamıştı, on bir buçuk gibi yattım ama yattıktan sonra uyuyamadım. Ben, öyle durumlarda yatakta dönüp durmayı sevmiyorum. O yüzden kalktım biraz kitap okuyayım dedim. Tekrar yattığımda saat sabahın üçüydü.   Fırtınaışığı Arşivi serisini okuyorum. Kitabın son iki yüz sayfasındaydım.  Onu bitirdim öyle uyudum, güzel kitaptı. Bugün serinin ikinci kitabına başladım. Sabah da altı civarı uyandım. uyanınca da yatakta dönüp durmayı sevmediğimden ya da yatak keyfi - mayışıp yatmak olayları bende olmadığından kalktım, oturdum. Şimdi saat öğleden sonra iki buçuk civarı. Evin tüm camları açık ama hava çok sıcak ve hiç esmiyor ve geç yatıp erken kalktığımdan felaket derecede uyku bastırdı ama direniyorum. Şimdi uyursam sersem gibi kalkacağım. Gece uykum geç gelecek. Yine geç uyuyup erken kalkacağım derken uyku düzenim saçma sapan bir hal alacak. Arada gündüz kestirmeleri yapıyorum bazen, kitap okurken ya da televizyon izlerken gözlerim kapanıveriyor. Onlar rehavetten oluşan şekerlemeler olduğundan on dakika sonra uyanıyorum. Biraz dinlenmiş oluyorum. İyi geliyor. Bu şekilde uykusuzluk sebebiyle gündüz uyuduğumda ise en az üç dört saat uyuyorum ve sersem sepelek uyanıp bir türlü kendime gelemiyorum. Biraz daha direnebilirsem uykumun açılacağını umuyorum. Üzerime çöken ağırlıktan kurtulmak için çamaşır katlama tarzında aktif olabileceğim birkaç ev işini halledeceğim birazdan. 

  Sonra yine görüşmek üzere...

3 Haziran 2024

HAZİRANIN ÜÇÜ - 2024

     Bilmem farkında mısınız ama bir gün içinde tamamen yaz mevsimine geçtik. En azından İstanbul'da öyle oldu. Otuz bir mayısa kadar üşüyordum ben evin içinde, ince de olsa uzun kollu bir şeyler giyiyordum, atletimi çıkarmamıştım, camları evi havalandırmak için açıp sonra kapatıyorduk. Bir haziranda birden hop çok sıcak oldu kısa kollu tişört giyip atleti çıkardım attım. Tüm camları karşılıklı açmaya başladık. Direkt yaz moduna geçtik. 




   O son soğuklarda üşümesin diye Hektor'a atkı örmüştüm. Burada paylaşmadığımı görünce ekleyim dedim. Hektor hiç sevmiyor böyle şeyleri, ben de zorlamıyorum. Fotoğraf çekebilmek için sadece üç saniyeliğine taktım atkıyı. Sonra çıkardım. Çok tatlı oluyor ama oğluşum mutsuzsa ben de mutsuzum o yüzden iki kare çektik işte, yeter. Bu arada Hektor mayıs ayında bir yaşını doldurdu. Büyüdü artık. Bir de İnstagram'da hesabı var. Troia prensi Hektor diye. Daha çok iyi kötü bir arşiv olsun diye açtım hesabı. Arada atıyorum fotoğraflarını.

  Bugünlük de bu kadar diyelim. Sonra yine görüşmek üzere... 

2 Haziran 2024

HAZİRANIN İKİSİ - 2024

    Geçen gün arkadaşıma uğramıştım. Bana küpe hediye almış, nasıl tatlılar, nasıl güzeller, bayıldım. Uzun zamandır küpe takmıyor olmama rağmen onları hemen takıp kulağımdan hiç çıkarmayasım geldi, o derecede beğendim. Dün dışarı çıkarken taktım hemen küpelerimi. Uzun zamandır küpe takmıyorum demiştim ya delik biraz kapanmış, takarken azıcık zorlayarak açmış oldum. Zorlayınca bir yandan da hassasiyet oluştu. Tekrar kapanmasın diye her gün küpe takayım dedim kendi kendime derken gün geçti gitti. Gece on iki civarı yatarken çıkarmak istedim ama mekanizmasını bir türlü açamadım. Klipsi halka gibi, sert değil aslında tık diye oturuyor ve çıkarırken de pıt diye açılıyor ama ilk taktığım için belki de bir türlü açamadım. Açamadıkça zaten hassas olan kulağım iyice acıdı. Gece onlarla yatsam da canımı acıtmazdı küpeler ama bana psikolojik olarak sıkıntı bastı. Sanki kulağımda değil boğazımda takılı ve çıkarmazsam o bütün gece beni sıkacak gibi geldi. Bir süre sonra birini bir şekilde çıkardım oh ne güzel ama tek kalan iki katı batmaya başladı. Metal ince bir halkası ve ucunda süsü vardı küpenin, uğraşırken o halkayı kırıp küpeyi de çöp ettim. Süsü çıksa da halka hala kulağımda olduğu için ve tekini çıkarıp sadece kulağımda tek takma halkasıyla kaldığım için küpeye iyice bilendim. Sanki gece yarısı evde yatak odasında değilim de sokak ortasında tek kulağımda küpe takma halkasıyla dolaşıyorum gibi hissedip olayı abarttıkça abarttım. Büyük ihtimalle çok basit bir hareketle çıkacak ama ben iyice sinir oldum, şu an daha sakin olan biri anında halleder diyerekten kocama gittim, daha yatmamıştı televizyon izliyordu. O da açma klipsini çekerken canımı acıttı diye ona da kızdım. Hayatım boyunca tek kulağımda takma halkasıyla yaşamak zorunda kalacağımı düşünmeye başlamışken ve gece yarısı kendi kendime kocaman bir küpe krizi yaratmışken Atahan gelip bir saniyede çıkardı :O). Çıkardıktan sonra baktım ki doğru şekilde yapınca pıt deyip açılacak bir şey ama olmayınca da olmuyor işte. Küpeyi zayi ettim. Onu bırakın az kalsın ben sinir krizi geçirip kendimi de zayi ediyordum :O). 

1 Haziran 2024

HAZİRANIN BİRİ - 2024

     Dün annemin kitaplığını düzenlerken çok eski kitaplar geçti elime. Yıpranmışlar, zamana yenik düşmüşler artık okunurluğu kalmamış ama hala kütüphanedeki yerlerini koruyorlar. Bazılarının üzerinde ablamın adı vardı, bazıları öğrencilerinden babama hediyeydi. Ablam yoktu artık, babam yoktu kitaplar utanmazcasına yıllara meydan okumuş, yok olmaya direnmiş hala karşıma çıkıyorlardı. Kızdım. Attım hepsini.

31 Mayıs 2024

MAYISIN OTUZ BİRİ - 2024

      Kaç gündür bilgisayarı açıyorum yazmak için ve her seferinde başka şeylere takılıp yazmadan çıkıyorum. 13 Mayıs'ta bir başlamışım devamı gelmemiş. Ayın yirmi beşinde yine bir yeltenmişim yarım kalmış. Mayıs için son şansımı artık bugün kullanıp bu yazıyı kesinlikle göndereceğim. Haziran için de kendime her gün bir yazı şartı koyuyorum, şahidimsiniz. Kısa olur, uzun olur, ıvır zıvır meseleler ya da çok önemli konular olur. Bilemem. Hastalık vb bir durum olmadıkça her gün bir şekilde yazacağım, söz.


Kek - kurabiye - poğaça gibi şeyler yapmayı seven bir insanım e çünkü yemeyi de seviyorum :O). İlk sıcak sıcak yenilenlerden sonra kalanları muhafaza etmek için kapaklı fanus almıştım ama melamin olduğundan ve çok sık kullandığımdan kapağı yıpranıp çatlamıştı. Her ne kadar ağır olacak olsa da daha şık ve daha sağlıklı olması için bu sefer cam alayım dedim. Eski melamin fanusu da cam zannederek internetten almıştım. Cam fanuslara çok baktım ama tam istediğim gibi bulamamıştım. A101'de perşembe satışa çıkmış ben ancak cumartesi gördüm. Büyük ihtimalle kapış kapış alınmamıştır çok tükenecek bir ürün değil diye düşünerek bir uğradım. haklıymışım, aldım çıktım. Fanusumla aşk yaşama evresindeyim şu an...


  Bu sabah üçüncü BİM turumu gerçekleştirdim. Gittikçe ustalaşıyorum bu konuda. Hedefim yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kare kavanozlardan almaktı. Gerekirse savaşmaya da hazırdım hatta dün gece kadınları uzaklaştırmak için kavanozla vururum kafalarına deyince kocam biraz korktu benden ama gerek kalmadı neyse ki :O). Sabah kalktım, hazırlandım, ilk defa tam vaktinde henüz kapılar açılmadan marketin önündeydim. Heyecanla bekledik, içeride anahtarla kapıyı açmaya gelen çalışanı hevesle gözledik, kapı açıldığı gibi de içeri daldık ama zannettiğim gibi bir kapışma olmadı. Bizim mahallenin kadınları son derece elit bir şekilde marketin kapısında sıraya girmişlerdi zaten içeride de hızlıca yürüyerek raflara gittiler. Bugünün favori ürünü çay bardağı takımıydı hatta bir tanesi yetişip alamayınca oturup ağladı neredeyse. Ben istediğim boyu bulabilmek için bir başka BİM'e daha uğradım ama fazlasıyla kavanoz vardı raflarda. Kavanozlara ilgi çok fazla yoktu. Almışken ürün yorumumu da yapayım: Kavanozlar çok güzel ve şık ve iki market dolaştığıma fazlasıyla değdi ama çok çok ağırlar. Günlük kullanımda zorluk yaratabilir bu durum. Ama yine de almışım. Fanusumdan sonra kavanozlarımla da aşk yaşıyorum...

    Yine görüşmek üzere...

10 Mayıs 2024

MAYISIN ONU - 2024


     Asortik Krep'im, canım ablam, aramızda olsaydı bugün 54. yaşına basışını kutlayacaktık. Yazacak çok şey var ama yazamıyorum, tıkandım. Şimdilik bu fotoğrafımız burada da dursun istedim sadece.

  Yine görüşmek üzere...

8 Mayıs 2024

MAYISIN SEKİZİ - 2024

    Bugün bir arkadaşımla buluşacağım. Aslında tam olarak buluşmayacağım eski usul evine misafirliğe gideceğim. Çay demleyecek yanında kek ikram edecek. Uzun zamandır, belki de senelerdir birbirimizi yormamak adına ve iş çıkışı direkt bir mekana gitmek daha pratik geldiği için hep dışarıda buluştuk arkadaşlarla. Ben özlemişim ev gezmesini. 

  Geçen hafta ikinci BİM aktüel ürün alma atağını gerçekleştirmek istedim. İlkini işten ayrılmamın hemen akabinde bir arkadaşımla birlikte yapmıştım. İki yumak alıp dönmüştüm. O aldığım ebruli yumaklar yine indirimdeydi. Onlarla öreceğim belli bir projem olmasa da renklerine bayıldığım için bir iki tane daha numunelik alayım dedim. Olayın acemisi olduğum için ilk hatamı yanlış günde giderek yaptım. Her cuma geliyormuş o ürünler ben hiç farkında değildim. Perşembe günü kalktım hazırlandım giyindim gittim. Sabahın dokuzunda mağaza bomboştu, hiç o kutu önlerinde kapışan kadınlar falan yoktu. Daha kapıdan girdiğim anda bir şüphelendim ama yiğitliğe halel gelmesin diye kimseye de sormadım. Her mağazaya göndermiyorlardır belki diye düşündüm. Normal normal, her sabah dokuzda mağaza açıldığı anda kapısında bitermişim gibi büyük bir coollukla ekmek aldım çıktım :O). Evde ekmek kalmamıştı gerçekten de ama sabahı idare edecek kadar da vardı, çalışanlarla birlikte marketi açmama gerek yoktu. Neyse kapıdan çıkar çıkmaz elimde ekmeğim eve doğru yürürken telefonumda derin araştırmalara başlayıp bir gün erken gelmiş olduğumu anladım. Sonradan sağda solda anlattığımda da hayatında bir kere bile Bim'e gitmemiş insanların dahi bunu bildiğini bir tek benim gün olayından bihaber olduğumu anladım. Aslında o yumaklara hiçbir şekilde ihtiyacım olmasa da, yanlış gün gitmemi kendime bir meydan okuma olarak algılayıp, herkes nasıl alıyorsa ben de alacağım, seni yeneceğim Bim, sizi yeneceğim ürün kapışan kadınlar diyerek cuma sabahı yine yollara düştüm. Dokuzda mağaza açılıyor ya, 9.10'da orada olabildim ve benim istediğim ebruli yumaklar çoooktaaan sepetlerin içinde atılmıştı. Yanımdan yöremden geçen her kadının elinde o yumaklardan vardı ve bana bir tane bile kalmamıştı. Arkalarından baktım. Kasada ve civarda oyalandım belki vazgeçen olur diye. Kimsenin öyle bir niyeti yoktu. Bir gün önce yanlış günde gittiğimi anlattığımda Atahan bir daha gidersen çiğ köfte alsana demişti. Ben de sadece sırf o istedi diye çiğ köfte almak için ertesi gün dokuzda tekrar gitmişim gibi yaptım. Her gün sabah dokuzda markete çiğ köfte almaya gelmek standart hayat tarzım gibi bir paket aldım çıktım. Yumaklarla hiç alakası yoktu ki. (!)  

   Bir yandan da evle ilgili düzenlemelerim devam ediyor. Çalışma odasındaki dolapları düzenlerken deli gibi kağıt biriktirdiğimi fark ettim. Eski - yeni defterler, ajandalar, temiz - boş yazıcıda kullanılabilecek a dörtler ya da bir yüzü kullanılmış bir yüzü boş müsvedde kağıtlar. Hepsini sürekli oradan alıp buraya koyuyorum  Bir tanesini bile atmaya kıyamıyorum. Aslında sürekli kullanıyorum da ama çok da kullansam ilk etapta bitiremeyeceğim kadar fazla biriktirmişim. Bence önümüzdeki yirmi sene defter - kağıt vb almama gerek yok. Evdekilerin hepsini bir kağıt toplayıcıya versem ve götürüp satsa zengin olup işi bırakırdı, o derecede yani anlayın :O). Bir de kalem: kurşun, tükenmez, pilot, renkli yazan, pırıltılı - simli yazan, neon renkli, keçeli, ince uçlu, fosforlu... Piyasadaki her çeşitten mevcut. Onları da sürekli kullanıyorum. Özellikle tükenmez kalemde ciddi bir sarfiyatım var. Çok yazdığımdan bitip duruyorlar ama öyle de olsa bir beş sene kalem almadan elimdekilerle idare edebilirim :O). Bir ara yetişkin kırtasiye ürünleri diye bir dükkan açıp satsam mı diye düşündüm. Sonra internette "yetişkin" kelimesinin başka çağrışımları da olabileceğini anlayıp vazgeçtim :O). 

   Sonra yine görüşmek üzere...

26 Nisan 2024

NİSANIN YİRMİ ALTISI - 2024

   "Doğallığın rustik bir yansımasına şahit olabileceğiniz hasır sepetlerimiz sizler için özenle hazırlandı." diye başlıyordu geçen gün okuduğum bir hasır sepet açıklaması ve "Hayatınızı kolaylaştıracak YAŞAM ALANI sağlayan sepetler." diye devam ediyordu. Unutmayım da sizlerle paylaşayım diye özellikle not ettim. Satılan eşya bildiğimiz hasır sepet, ortada duran ıvır zıvırı koyacak boyutlarda, devasa bir şey değil. 20 - 30 cm'lik bir sepet nasıl bir yaşam alanı sağlayacak acaba diye merak etmedim değil. En popüler satış sitelerinden birine koymuşsun sepetleri arkadaşım, özel bir hesapta ya da sitede ya da üst düzey bir markada yer almıyor bunlar. Hedef kitlen normal - sıradan insanlar doğallığın rustik yansıması nedir ki? Bu ürün açıklamasını yazan kişiyi merak ettim. Ne kadar sürede yazdı mesela, kendi mi uğraştı buldu, bir yerlerden mi kopyaladı. Bu süslü açıklamalar yerine malzemeyi, ölçüyü ayrıntılı yazsaydı daha mı faydalı olurdu? Bazen abartmayı seviyoruz :0). 

  Eski iş arkadaşlarımdan bir ikisini aradım geçen gün. Özlemişim ya da arasam iyi olacak gibi gelmişti. Konuştuktan sonra çok da özlemediğimi ya da aramasam da olacağını fark ettim. Düzenli görüştüğüm çok samimi arkadaşlarımdan değillerdi. Demek ki böyle böyle büyük kısmı elenecek zaten zaman akışı içinde, kalanlar sadece gerçek dostlarım olacak. Eski iş arkadaşlarımın yüzde doksan dokuzuyla görüşmek istemiyorum zaten. Onlarla herhangi bir özel ilişkim yoktu. Geçen gün bir arkadaşıma da işten ayrıldığım için hala her gün mutlu olduğumu söyledim, bu normal değil dedi. Neden? Mutlu olmam mı normal değil? Normal kime göre ve neye göre belirleniyor? Net bir zaman dilimi mi var, şu kadar gün içinde işten ayrıldığımıza sevinebiliriz, şu kadar günden sonra artık mutlu olmayı bırakmalıyız gibi? Ayrıca işten ayrıldığıma hala mutluyum değil de ah çok pişmanım, keşke yapmasaydım, her gün iş için ağlıyorum falan deseydim daha mı normal olmuş olacaktı acaba? İnsanlar ilginç. Anlamaya çalışmakla uğraşmıyorum bazen. Artık sevmediğim ve yapmak istemediğim bir işi bırakıp hayatıma yeni bir yön vermiş olmak bana iyi geldi. İyi ki yapmışım :O).

   Sonra yine görüşmek üzere...

21 Nisan 2024

NİSANIN YİRMİ BİRİ - 2024

   Günler ışık hızıyla geçip gidiyor. Yapmak istediğim çok şey var, kimini yapıyorum kimine hiç zamanım kalmıyor.  Evi sürekli düzenlemeye devam ediyorum ve bazı şeyleri attım mı / verdim mi yoksa az lazım oluyor diye dip bucak bir yerlere mi kaldırdım emin olamıyorum. Aradığım şeyleri asla bir seferde bulamıyorum. Dolapları düzenliyorum ve sonra bir şey lazım olunca karman çorman edip tekrar düzenliyorum:). Evet, bu dolabın düzeni bu olmalı diyene kadar bu döngü devam ediyor. Bir yandan da yavaş ama çok yavaş bir şekilde kafamda istediğim şekle ulaşıyorum. Genelde evdeyim. Kitap okuyorum bol bol. Okunacak o kadar çok kitabım birikmiş ki birini bitirip hemen ardından yenisine başlasam da kitaplığa göz gezdirdiğimde daha sırada bekleyen onlarca kitabım olduğunu görüyorum. Buraya daha çok yazmak istiyorum. Aslında genel olarak daha çok yazmak istiyorum istediğimin onda biri kadar yazabiliyorum ancak. Uzun zamandır yazmayınca bloga karşı bir tutukluk yaşıyor gibi hissettim. Bunu kırmak ve bir başlangıç yapmış olmak için bugün çok düşünmeden aklıma geldiği şekilde yazacağım. 

   Sıcak çikolata yaptım az önce kendime. Süt sevenlerden özür diliyorum ama süt içmeyi hiç sevmem ve sıcak sütün kokusu da bana iğrenç geliyor. Ocağın başında sütü ısıtırken bu kadar itici bir koku ve içecekten bu kadar güzel bir şeyi nasıl elde ettiğimize dair derin düşüncelere daldım:O). Bu kışı sıcak çikolatayla geçirdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Sıcak çikolata ve nescafe. Havalar yavaş yavaş ısındıkça sıcak çikolatayı terk edip sadece nescafeyle devam edeceğim büyük ihtimalle. 

   Hektor bebeğim sekiz aylık olduğunda kızgınlığa girdi. Veteriner erkek kedileri en erken on aylıkken kısırlaştırdıklarını söyleyince yaklaşık 2.5 ayımız sürekli ama sürekli, sabahın beşinden gecenin yarısına kadar onun bağırmasını dinleyerek geçti. Dişi ve yavru olayına girmek istemedik çünkü etrafımızdaki güvenilir arkadaşlardan yavru kedi isteyen yoktu ve hiç tanımadığım birine de torunumu emanet etmek istemedim:). Bayram sonrası Hektor yaklaşık on buçuk aylıkken kısırlaştırmayı yaptırdık. Şimdi evde hepimiz huzurluyuz. 


      Çalışma odama bir sandalye aldım geçenlerde. Çalıştığım dönemlerde masamı çok uzun süreli kullanmıyordum, yemek takımının kumaş sandalyesi yeterli oluyordu ama işten ayrılınca onun belimi ağrıttığını ve pratikte de kullanımının zor olduğunu gördüm. Çalışma odası klasik bir havaya sahip olduğu için standart modern ofis sandalyeleri yerine ahşap, koyu kahverengi ve rahat bir ofis sandalyesi arayışına girdim. Mağazalarda bulamadım. Benim baktığım çoğu yer koltuk ve yemek takımı dışında bir şey satmıyordu. İnternetten çok araştırdım. Çok üst limitlerdekileri eledim. Hem evde kullanmak için aşırı lüks mobilye segmentine dalmak istemedim hem de modeller genelde çok erkeksi, ağır ve kalantor tipliydi. Birkaç modeli berber- kuaför koltuklarına benzediği için beğenmedim. Biraz kadınsı diyebileceğim bir iki model vardı, güzeldi ama çalışma odası ortak kullanım alanımız olduğu için direkt o havayı da vermek istemedim. Sonunda bu modelde karar kıldım. Aldığım mağazadan da sandalyemden de çok mutluyum. Kargoyla gelecek olması konusunda endişelerim vardı ama paketlemeyi son derece korunaklı yapmışlar. Mağazadan direkt alıp eve kendim getirecek olsam bu kadar sağlam getiremezdim. Bir hafta araştırmam sürdü, iki hafta da yapılıp bana teslim edilmesini bekledim ama beklediğime değdi. Yakın zamanda almayı düşünen varsa yorumlara yazsın, benim aldığım mağazayı iletirim oradan sizlere.  
     Şimdilik bir başlangıç yapmış olalım, söz, en kısa zamanda yine yazacağım, bu sefer arayı fazla uzatmayacağım. Görüşmek üzere... 

16 Mart 2024

MARTIN ON ALTISI - 2024

 Buraya yazmadım hiç son zamanlarda, elim gitmedi. "Ablam" özlemim depreşmişti ve blogu açıp ondan bahsetmemem imkansızdı. Çok özledim. Çok çok özledim. Biraz bu ruh halim geçince ayrıntılı bir şeyler yazacağım.

  Şimdilik bu kadar olsun. Görüşmek üzere...

4 Şubat 2024

ŞUBATIN DÖRDÜ - 2024


  Ev hayatı çok güzel gidiyor. Son bir haftadır kitaplığımı düzenledim sadece başka bir iş yapmadan. Üç bin kitaptan bahsettiğim düşünülürse bir hafta sürmesi normal bence:) Derin temizlik olsun diye hepsini aşağı indirdim, ayırdım, yerleştirdim, ince iş yaptım yani aslında. Bir de Buz ve Ateşin Şarkısı (Taht Oyunları) serisini okumaya devam ettim, dördüncü kitaptayım. Rutin yemek - çamaşır - bulaşık işlerini yaptım. Anneme gittim ya da annem bize geldi. Bir akşam da arkadaşımla buluştum. Bunlar dışında evde olduğum her an kitaplığımı topladım. 

   Sırada mutfak ve ardından yatak odası var. Hadi bana kolay gelsin. Görüşmek üzere...

19 Ocak 2024

BEN BUGÜN …


 Sabah dokuzda komşumla Bim’e gittim, aktüel ürün olan bu yumaklardan almak için. Bim teyzeleriyle kutuları karıştırdık ama kapışmadık düzeyli bir karıştırma oldu. Son kalan ikisini alabildim. Parça parça ördüğüm battaniyede kullanacağım. Sonra da komşuma kahveye gittim. Olacak bu iş:).

18 Ocak 2024

OCAĞIN ON SEKİZİ - 2024

     Evdeyim. Evimi seviyorum. Evimde olmayı da seviyorum. Yavaş yavaş kafamdaki işleri yapıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Çok geç oldu biliyorum ama Game Of Thrones'un sekiz sezonunu bitirdim. Bitirir bitirmez evde hep bir kenarda duran birinci kitabına başladım. Diziyle aynı mı diye merak etmiştim. Aynıymış. Hatta kitabı daha da güzelmiş. Kitap serisi bitmemiş henüz yazar son kitabı yazmamış. Nerede dizi kitaptan ayrılacak merak ettim. Bunlar belki internette bir yerlerde yazıyordur, dizi biteli çok oldu. Bütün dünyada milyonlarca GOT hayranı vardır ama ben bire bir izleyerek ve okuyarak keşfetmeyi tercih ettim. Bu arada  dizinin finali kesinlikle kötüydü - yanlıştı. Karakter gelişimine uymamıştı. O sonu kabul etmiyorum :O).

  Yavaş yavaş yeni bir düzen kuracağım. Daha çok alışamadım evde olma olayına. Dün sakin sakin akşam yemeğimi yaptım. Yaparken bir yandan mutfağı da topladım. Hafif acıkmıştım sabırla yemeğin pişmesini bekleyebildim. Normalde işten çok aç gelip alelacele yemek yapıp yedikten sonra bir de dağ gibi yığılmış bulaşık ve dağınık mutfakla uğraşmaktan nefret ediyordum. 

   İnsanmışım ben, çalışırken bazı şeylerde makineleşmişim farkında olmadan. Bu ara fazlasıyla domestik olacağım. Ev işi, ev güzellemesi, evde olmanın mutluluğu, ev rahatlığı... Az sabredin eminim ki bir süre sonra bunların hepsi sıradanlaşacaktır :O).

  Şimdi biraz kitap okuyacağım yine. Tekrar görüşmek üzere...

1 Ocak 2024

OCAĞIN BİRİ - 2024

    Yeni yılın ilk yazısıyla karşınızdayım. Dün geceyi evde, annem, kayınvalidem, kaynım ve ekstra bir sürpriz olarak Atahan'la kutladık. Atahan aşçı olduğu için restoranın mutlaka bir yılbaşı programı olur ve o da o gece çalışır diye düşündüğümüzden onu gözden çıkarmıştık. Restoran rutin çalışmasının dışına çıkmadı hatta Atahan'ın izin günü pazardı onu da değiştirmedi. Atahan ertesi gün sabah erkenden işe gideceğinden evde bizimle kutlamayı tercih etti ve biz bir arada olabildik. Mutluyduk. Yemekten sonra annem erkenden kalktı çünkü ilaçlarını yanına almayı unutmuştu. Saatinde içmesi gerektiğinden ben de kalması için ısrar etmedim. Kaynım ve kayınvalidemle on buçuğa kadar oturduk. Onlar gittikten sonra mutfağı biraz toparladım. Kitap okuyarak yeni yıla gireyim de bütün senem kitap okuyarak geçsin diye gece yarısına kadar kitap okudum :). Ailemin kalan ve gelebilen üyeleriyle kutladığım güzel bir yılbaşı oldu benim için.

   Evdeyken biraz dolapları toparlamaya başladım ya, bayağı bayağı stokçu olmaya başladığımı fark ettim. Özellikle deterjanları indirimde diye almışım, aldığımı unutup tekrar almışım, aldığım işe yaramamış belki bu etkilidir diyerek başka bir markayı da almışım. Bazı sevdiğim şeyleri de kendimi tutamayıp almışım :O). Evdeki mutfak ve banyo dolaplarım küçük, özellikle sevdiğim şeyleri alma konusunda bir yerden sonra beni bu durdurdu ister istemez. Kupalarımı dönem dönem ayıklayıp sevmediklerimi ya da artık kullanmak istemediklerimi verip yer açtım mesela, sonra da nasılsa yer açıldı diye gittim yeni kupalar aldım kendime :). Gerçi kupa doğru bir örnek değil, çok sevdiğimi bildiklerinden arkadaşlarım ve ailem de hediye olarak alıyor bana. Ben almasam da bir süre sonra yeniden sayıları fazlalaşıyor. Neyse, şimdi en azından fazlalıkları tespit ediyorum yavaş yavaş kullanıyorum. Bundan sonra da özellikle deterjan vb tüketim malzemelerini iyice bitmeye yakın olduğunda almaya karar verdim. İndirimde de olsa eğer evde mevcutsa alıp eve yığmayacağım. Yeni yılın ilk kararı da bu olsun :).

    Yine görüşmek üzere...

30 Aralık 2023

ARALIĞIN OTUZU - 2023

    Yıl bitiyor. İşten ocakta ayrılacağım demiştim ocak geldi çattı. İstifa edeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Yıllık iznimden yedi günüm kalmıştı, bu hafta onu aldım. Çok iyi geldi bana. Evde ve kendi kendimle olmaya ihtiyacım varmış. En güzel kısmı ise izin sonrası işe devam etmek yerine yine evde olmak olacak :0). 

    Her sene o yılla ilgili bir amaç belirliyorum kendime. Yıl boyunca hedefim o amacı mümkün olduğunca gerçekleştirmek oluyor. Bu seneyi "yarım kalan işleri bitirme" yılı ilan ettim. Bitmemiş ne varsa bitirmeye çalışacağım. Fırsat buldukça yarım kalan her şeye el atacağım. Aklımdaki yapılacak işler listesini bitirip bitiremediğimi yıl sonunda tekrar yazarım.

   Uzun zamandır evi çok ihmal etmiştim. Evdeyken yavaş yavaş el atmaya başladım. Gözümde büyümedi değil. Derleme - toplamalar hiç bitmeyecek gibi geldi. Sonra başlamak bitirmenin yarısıdır diye kendimi kandırdım ve başladım ama bitmedi hala:).

   Okunmayı bekleyen bir sürü kitabım vardı. Onları okuyorum bir yandan da sürekli. Uzun zamandır böyle kesintisiz okuyamıyordum. Özlemişim. Bu da iyi geldi bana. 

  Yeni yılla ilgili aldığım karar ise daha sık yazmak ve üretmek. Uzun zamandır pek bir şey üretemiyordum. Yapabildiğim tek şey arada buraya da fotoğraflarını koyduğum battaniyeleri örmek olmuştu. Şimdi yine örmeye devam ediyorum zaten ama başka şeyler de yapmak istiyorum. Dikiş dikmek istiyorum mesela. Kanaviçe işlemek bir de punch ya da nakış öğrenmek.  

   2024'ün benim yılım olacağını düşünüyorum. İçimde geleceğime dair çok güzel hisler var. Bir şekilde bunların doğru çıkacağını düşünüyorum. Hemen bir yıl içinde olmayabilir ama zaman içinde olacak, biliyorum. 

    Seneye görüşmek üzere. Yeni yılınız kutlu olsun :O).

9 Kasım 2023

KASIMIN DOKUZU - 2023

Uzun zaman oldu yazmayalı. Son yazımda bahsetmiştim hayatımda birkaç değişiklik yapacağım diye. Henüz o değişikliği tam yapmadım ama adımlarını attım. Bu konuya odaklandığımdan da başka bir şeyle pek ilgilenemedim. Biraz daha netleştiği için artık yazabilirim diye düşünüyorum. 12 senedir çalıştığım kurumsal işimden ayrılacağım ocak ayında. Artık çalıştığım kuruma verecek bir şeyimin ve alacağım bir faydanın da kalmadığını düşünüyorum. Hayatıma yeni bir yön vermek istiyorum. Çok düşündüm, uzun zamandır kararımın net olup olmadığını sorguluyordum. “Kesinlikle istediğim bu” noktasına ulaştıktan sonra öncelikle ailemle paylaştım, bir süre sonra da iş yerimle. Henüz tam olarak resmi adımı atmadım. İşten ayrıldıktan sonra başka bir yerde çalışmayacağım. Bir süre dinlenmek istiyorum. Aklımda çeşitli şeyler var. Dinlenme sürecinde bir yandan da bunları değerlendireceğim. Ben çok güzel şeyler yapacağıma ve olacağına inanıyorum. Büyük bir hevesle bekliyorum. Yeni hayatım için sabırsızlanıyorum. Süreç içinde buraya da yazacağım bol bol. Özledim sizlerle konuşmayı :o). Görüşmek üzere...

10 Eylül 2023

EYLÜLÜN ONU - 2023

   Arşivci bir yönüm var. Çok eşya - fotoğraf - anı biriktirdiğimi fark ediyorum bazen. Dönüp bakmak iyi geliyor. Blogumun eski yazıları, tuttuğum defterler, sakladığım fotoğraflar. Bir yandan bitmeyen bir iş onları tasnif etmek, saklamak, yer ayırmak, bir yandan büyük bir keyif. Son üç günü çeşitli vesilelerle arşiv taraması yaparak geçirdim. Neleri unutmuşum, neler hala hafızamda, neleri değişik hatırlıyormuşum bir bir gördüm. Biraz iyi geldi eskilere dalmak.

  Önümüzdeki aylarda hayatımla ilgili birkaç değişiklik yapmayı planlıyorum. Çok net olmadığı ve gerçekleşmesine çok zaman olduğu için şu an sizlerle paylaşmıyorum ama zamanı geldiğinde ayrıntılı anlatacağım, söz. Bu değişikliğin bana iyi geleceğini düşünüyorum ya da buna ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Kırk dörde adım atmışken yeni şeyler denemenin tam zamanı bence. Keşke yapsaydım demeyi sevmiyorum. Bazı şeylerde keşke daha önce yapsaydım dediğim oluyor ama sonradan düşündüğümde fark ediyorum ki bir şekilde daha önce yapmaya hazır olmadığımda hep beklemişim. İçimde olgunlaştırmışım. Düşünmüşüm ama harekete geçmek için doğru zaman değilmiş ki yapmamışım. O yüzden artık daha önce yapsaymışım lafını da çıkardım hayatımdan. Daha önce yapmadıysam demek ki bir şekilde yapamamışım işte. Belki de tam olarak yapmak istememişim. Gerçekten istediğim şeyleri eninde sonunda, bir şekilde mutlaka yapıyorum. Değişikliklerden çok haz etmiyorum belki biraz da bu yüzden eyleme geçmem daha uzun sürüyor. Bir kere karar verince de dönüşüm olmuyor. İyice düşünmüş, değerlendirmiş, hazmetmiş ve artısıyla eksisiyle kabul edecek kıvama gelmiş oluyorum. 

  Bu arada ilk paragrafta arşive daldığımdan bahsetmiştim ya, eski yazılarımı çok daha açık yazdığımı fark ettim. Bloga ilk başladığımda 25 yaşındaydım. Şimdi 43 yaşındayım. Zaman ve hayat bize ister istemez kendimizi kapatmayı öğretiyor galiba. Neredeyse çocuk denecek yaştaymışım. Annemin yetmiş küsur civarındaki arkadaşlarına göre ise sanki hala o yaştayım. Bana yeni yetişmekte olan genç kızmışım gibi akıllar veriyorlar. Halbuki koskoca bir çocuğu olan olgun bir kadınım :O). Zaman ve yaş çok göreceli bir kavram galiba...

  Sevgilerimle, yine görüşmek üzere...

4 Eylül 2023

EYLÜLÜN DÖRDÜ - 2023

     Ablam vefat etmeden birkaç ay önce evini kapatıp eşyalarını bir depoya koymuştuk. İyileşene kadar annemle kalacaktı. Onu kaybedince bir türlü elimiz gitmedi depodaki eşyaları tasnif etmeye. En sonunda geçen ay, yani vefatından sekiz ay sonra depoyu boşalttık. Mobilyalar ve o tarz büyük şeyler yine duruyor da kolilerini aldık, tek tek açtık. Ayırdık, alınacakları aldık, verilecekleri verdik. Zor oldu açıkçası bizim için. Anılar, yaşanmışlıklar ve yaşanamayanlar tek tek elimizden geçti. Onları toplarken, benim ardımdan acaba bu işi kim yapacak, diye düşündüm, bilemedim. Yıllar önce bir fantastik kitapta, lanetlenen bir büyücü okumuştum. Baktığı her şeyde ölümü görmekle lanetlendiğini söylüyordu. O zaman anlayamamıştım. Son aylarda kendimi aynı o büyücü gibi hissediyorum. Kime baksam, neyi elime alsam, bir gün bu kişi artık hayatımda olmayacak ya da bir gün bu eşya artık sahipsiz kalacak diye düşünüyorum. Aklıma direkt SONLARI ve SONRASI geliyor. Evim eşya dolu. Ayırıyorum güya düzenli olarak ama yine de birikiyor, yine de birikiyor. Daha önceden, işime yaramıyor, kullanmıyorum, eskidi gibi kriterlere göre ayırıyordum. Buna şimdi bir de, ben ölünce bunu zaten atarlar, en iyisi sağken ben atayım kriteri eklendi:). Buraya böyle yazıyorum diye sanmayın ki mutsuzum, depresyondayım, hayatıma devam edemiyorum, hep ölümü düşünüyorum. Burada biraz daha derinden, içimi dökerek yazıyorum sadece. Her zaman, herkese anlatamıyorum bunları ya da anlatmak istemiyorum, anlatsam da anlamayacak bir güruh da var ama sizlerle paylaşmak iyi geliyor. Ablamı özlüyorum, yerini dolduramıyorum dediğim çok sık görüşmediğim iki tanıdığım psikologa gitmemi önerdi geçenlerde. İhtiyaç hissedersem giderim tabi ki de şu an için özlediğim ve yeri dolmadığı için gitmek saçma geliyor. Özlemem de, yerine kimseyi koyamamam da son derece olağan bence. Tabi ki ailem var yanımda, tabi ki dostlarım var. Hepsi her zaman destek oluyor her şekilde. Yine de onun yeri ayrıydı işte. Hayat böyle; bir yandan güzellikleri yaşıyorum bir yandan kayıplarım oluyor. Tek sıkıntı benim biraz fazla kaybı üst üste yaşamış olmamda galiba. Uzun hastalık dönemi boyunca yaşadığımız üzüntüler, stres, endişe de var. Kolay değildi. O günleri bir şekilde atlattık. Bu günleri de atlatacağız. Özlemi hiç bitmeyecek hatta artacak, bunu da biliyorum. Paris'i de özlüyorum. Babamı da. Tam koronanın en yasaklı günlerinde kaybettiğimiz dayımı da. Mutluyduk. Arada kavga da etsek yine de bir aradayken mutluyduk. Yine mutluyuz, yine beraberiz ama eksiğiz. Ablamın eşyaları arasından babamın telefon defteri çıktı. Babamdan sonra o almış, saklamış. Bir göz attım neler var diye. Babam, üçümüzün de ev - iş - cep telefonları, adresleri dışında bir de benim kredi kartı numaramı yazmış. Defterde tarih yok. Büyük ihtimalle ablamla abimin çalıştığı, benim henüz ev kadını olduğum dönemdi. İhtiyacım olursa para göndermek için yazmış. Oradan aklıma bakkaldaki bir anım geldi. Anlatmıştım daha önce ama yine anlatayım. Otuz beş yaşlarında falanım. Çarşı içinde iş yerim, hemen yanında da bakkal var. Babam çarşıya inmiş, bana uğradı, bakkala girdik beraber, içeride bir müşteri var, bekliyoruz. Babam, çocuğa çikolata alacağım, dedi. İçerideki müşteri döndü babamın dizleri hizasına baktı, çocuk arıyor gözleri. Hayatta aklına gelmezdi tabi ki babamın çocuk derken koca bir kadın olan benden bahsedeceği :). Bir defter bir sürü anımı canlandırdı. Ben de yazma aramı da daha fazla uzatmamak için şuraya bir içimi döküvereyim dedim. 

  Yine görüşmek üzere...

6 Ağustos 2023

AĞUSTOSUN ALTISI - 2023

   Uzun zaman sonra ilk defa bugün sabahtan akşama evdeydim. Son 15 gündür iş açısından çok yoğun bir dönemdeydim. Sabahtan gece yarısına kadar çalıştığım günler çoğunluktaydı. Hava çok sıcaktı. Ayaklarım hep su topladı. Bir iki gün topallayarak yürüdüm. Hem çok güzel insanlarla keyifli sohbetler ettim hem abuk sabuk kişilerle muhatap olmak zorunda kaldım derken yarından itibaren normal düzenime dönüyorum. Ev almış başını gitmişti. Bugün biraz ev işlerini toparladım, biraz dinlendim. Bu aşırı sıcakların pazartesiden sonra normale döneceğini bir de poyraz çıkacağını öğrenip sevindim. Ağustos sonuna doğru bir hafta - on günlük yıllık izin kullanmayı düşünüyorum. Sonrasında da yeni dönem hazırlıkları başlayacak. Günlerin kısa bir özeti derseniz, işte böyleydi derim :O).

   Yine görüşmek üzere...

4 Ağustos 2023

AĞUSTOSUN DÖRDÜ - 2023

  
Evimizin yeni çocuğu Hektor'u tanıştırmak istedim sizlerle. Dün ailemize katıldı. Truva prensi Paris'in abisidir Prens Hektor. Biz büyüğe Paris, küçüğe Hektor diyerek biraz tersine çevirdik sıralamayı ama olsun. Bir yandan Paris'le olan tüm anılarımı canlandırıp acıtıyor, bir yandan yeni anılar yaratıyor ama sonuçta ona sahip olduğum için çok mutluyum...

20 Temmuz 2023

TEMMUZUN YİRMİSİ - 2023

 Bugün benim doğum günüm:). Kırk dört yaşına basıyorum. Ayrıca temmuzun sonu da blogumun doğum günü, ilk yazımı 28 Temmuz 2005'te yazmıştım. Tam 18 sene olmuş. Yıllar çabuk geçiyor klişesini tabi ki kullanacağım çünkü tabi ki de yıllar çabuk geçiyor :O). Neler neler yaşadım, kimleri kaybettim, kimleri kazandım diye düşünmek istemiyorum. Hayat böyle bir şey. Üzüleceğiz, sevineceğiz, kazanacağız, kaybedeceğiz... Sizlerle burada buluşmuş olmamın da en büyük kazanımlarından biri olduğunu düşünüyorum. İyi ki varım, iyi ki varsınız!

Sevgilerimle...

13 Temmuz 2023

TEMMUZUN ON ÜÇÜ


 Özledim. Sesim soluğum çıkmıyor. Hayat devam ediyor…

8 Haziran 2023

HAZİRANIN SEKİZİ - 2023

     Paris'i kaybettikten sonra dün eve girerken kapıda ağladım. Artık kapıdan rahatça girip çıkacağız açık da kalsa Paris ya kaçarsa derdimiz olmayacak diye. Sonra bugün de evi süpürürken ağladım. Artık ev kum olmayacak diye. Bir de bu evi daha ilk gördüğümde camları tam yola bakıyor, Paris'in çok hoşuna gidecek bütün gün camdan bakacak diye ayrı bir sevmiştim, o aklıma geldi. Sonra bir posta da kimse kapalı kapıların önünde aç diye miyavlamayacak diye ağladım. On senedir bizimleydi, evin çocuğuydu. Atahan'ın kardeşi gibiydi, her gece onunla uyurdu. Hepimiz çok etkilendik, çok üzüldük. Pazartesi böbrekteki tümörün alınması için ameliyat oldu. Ameliyat sonrası iyiydi ama diğer gün fenalaştı ve kurtaramadık. O hasta haliyle bile sesimizi duyunca miyavladı, cevap verdi. Onu çok sevdik her zaman, o da bizimle mutlu bir hayat yaşadı diye düşünüyorum. İçimde sönmeyen bir kayıp ateşi de o bırakıp Çağla teyzesinin yanına gitti. Ben öyle düşünerek avunmak istiyorum en azından....

7 Haziran 2023

HAZİRANIN YEDİSİ - 2023


 Biz bugün sabaha karşı Paris’i kaybettik. Bir uygun zamanda yazacağım ayrıntılı. 

2 Mayıs 2023

MAYISIN İKİSİ - 2023

   Nedense bugün bir acayip telaş içinde başladı. Servis arayıp erken geleceğini söyleyince iki ayağım bir pabuca girdi ve işe ışık hızıyla hazırlandım. Ofise gelene kadar milyon tane iş birikti. Bir telaş içinde acil olanları yapmaya çalışayım derken kafam başka bir alakasız şeye de takıldı. Öğleden sonra bir nebze rahatladım ama geçen haftadan ayarlanmış toplantım olduğundan bir gidip geleceğim derken işler bitmedi. Yaptığım birkaç hatayı düzeltmeye bile fırsatım olmadı. Acele işler bana gelmiyor, bunu anladım bir kez daha. Hata oranım yükseliyor. Sinir katsayım da ister istemez artıyor. Daha gergin ve agresif oluyorum. Karşımdaki da bu yüzden geriliyor belki derken zincirleme reaksiyon başlamış oluyor işte. 

   Neyse ki akşam olmak üzere, birazdan mesai bitecek. Yarın yeni bir gün. Yeni bir başlangıç. Bugünün aynısı olacak diye bir şey yok. Bazen biraz da kendi kendime sorun ettiğimi de düşünüyorum. Basit şeyleri uzun uzun düşünmeye gerek yok. Geldiği gibi almamız, yaşamamız ve arkamızda bırakmamız gerekiyordur belki de. İşte o bende pek yok. Bazen de kısa zamanda çok şey yapmak istiyorum ve pek tabi ki yetişmiyor. Bunu da takıyorum kafama. Onu düşün, bunu düşün günüm stres yapmakla geçiyor. Bu huyumun farkındayım, mümkün olduğunca düzeltmeye çalışıyorum ama henüz tam anlamıyla başarılı olamadım.

  İnci Aral okuyorum son günlerde. Severim aslında, daha önce birkaç kitabını da okudum ama nedense gitmiyor kitap. Okumak istiyorum, elime de alıyorum sürekli ama her seferinde birkaç sayfadan fazlasını okuyamıyorum. Böyle böyle yarıladım gerçi ama başka kitaplara başlamak istiyorum, bunu da bitirmek istiyorum. Bir acayip durumlardayım :O).

  Geçecek diyorum. İyisiyle kötüsüyle bu kızgın / gergin ruh hali geçecek. Gözümde büyüyen işler bitecek. Yeni işlerimiz olacak. İsteklerimin bir kısmı gerçekleşecek belki bir kısmının olmasını istemekten vazgeçeceğim. Hayat devam edecek. Yoruluyorum bazen. Bunalıyorum. Böyle anlarda paylaşmak iyi geliyor. Bazen de benden uzak durulması gerekiyor kimseyi çekecek halde olmuyorum. Hepimizin oluyordur herhalde böyle zamanları bir tek ben değilimdir dünya üzerinde böyle hisseden? Mesela şu an buraya satırlarca yazasım var.  Anlatayım anlatayım anlatayım. Bütün içimi dökeyim. Rahatlayım. Bir yandan da ne kadar uğraşsam tam olarak ifade edemeyecekmişim gibi geliyor. Bana iyi gelecek ve kafamı oyalayacak şeyler yapmalıyım birkaç gün. Bunların tam olarak ne olduğunu şu an bilmiyorum deneme yanılma yöntemiyle bulacağım :O). 

  Eski yazılarımdan birinde demiştim ya yeni yazı olmayacağını bilsem de her blogu açtığımda Asortik Krep'e de bir bakıyorum diye. Artık onu yapamıyorum. Ağır geliyor. Çok özlediğimdendir belki de tüm bu dalgalı ruh hallerinin sebebi. Belki de mevsimsel. Belki de küçük küçük milyon tane şeyin birikmesi ve artık taşması. Belki oturup saatlerce ağlarım bir ara, iyi gelir bana. Belki de beni mutlu edecek küçük bir şeyle güneş açar, bulutlar aralanır. Biraz karamsar ya da depresif yazmış olabilirim çok farkında değilim gün sonunun duygu yorgunluğu da etkiliyor şu an beni. yine de yazmak ve sizlere anlatmak iyi geldi.

  Yine görüşmek üzere...

23 Nisan 2023

NİSANIN YİRMİ ÜÇÜ

   23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nız ve Şeker Bayramı'nız kutlu olsun.

   Buralarda olmadığım günlerde eylülde yapılacak Yabancı Dil Sınavı için çalışmaya başladım. İngilizcem B1 - B2 seviyesinde gidip geliyor senelerdir. İş yerinde de kullanıyorum ama tamamen tembellikten seviyesi neyse o halinde bıraktım, ite kaka kullandım, hiç üzerine eklemedim. Şimdi hem C1 - C2'ye çıkarmak istiyorum hem de sınavda iyi bir puan almayı hedefliyorum. O yüzden bulabildiğim her boş zamanda ders çalışmaya - soru çözmeye başladım ama yine de çok yavaş ilerliyor. Hızlanmam lazım.

   Bunlar dışında son zamanlarda evi çok kendi haline bırakmıştım. Almış başını gitmişti. Biraz temizlik ve derleme toparlama yaptım. Yine de yapılacak çok iş var tabi ki ama bir nebze de olsa pis - dağınık halinden kurtuldu. Bu da hoşuma gitti. Daha da yapasım var o yüzden :O). 

   Mesela, geçen haftaki izin günümde Üç senedir hiç toplamadığım kitaplığımı düzenledim. Üç bine yakın kitabım olduğunu düşünürsek muazzam bir iş. Bir günümü aldı. Yine de tam istediğim gibi olmadı. Düzenlenecek beş altı rafım daha var. Holde de üç kitaplığım var. Oraya hiç girmedim bile, sadece çalışma odasını yapabildim. Komple tüm kitaplığı boşalttım, tüm rafların tozunu aldım. Her yere tıkıştırdığım kitapları düzenledim. Aynı yazarların kitaplarını bir araya getirdim. Polisiye, fantastik, kişisel gelişim ya da roman gibi türleri yakın raflarda kümeledim. Okuyup da sahip olmak istemediğim birkaç kitabı kütüphaneye bağışlamak üzere ayırdım. Henüz okumadıklarımı bir araya getirdim. Yoruldum ama bir yandan da çok keyif aldım. Kitaplığımla ilgilenmeyi özlemişim. 

   Biraz bayram temizliği de yaptım. Mutfak halım çok kirlenmişti yıkamaya verdim. Bayramdan önce gelmişti. Komple mutfağı temizledim, halıyı serdim. Çayı koydum, demlenene kadar birkaç bulaşığı toparladım. Kahvaltıyı hazırlamaya başlamadan ocağın üzerindeki tencereleri de alayım derken elimden kaydılar. Çaydanlığı devirdiler. Mutfak perdesi, yeni yıkanan halı, sildiğim dolaplar, yerler her yer ama her yer çay oldu. Çaydanlıkta bir damla su, demlikte bir damla çay kalmamış. Devrilirken sıçradığı için de mutfağın yarısına yayılmış. Bir de dökülen çay otomatik ateşlemeyi ıslatmış. Durmaksızın gelen bir çıt çıt sesi var arka planda. Kırk üç senelik ömrümde ilk defa oturdum sinirden ağladım. Mutluluktan ya da üzüntüden ağladığım çok olmuştur gayet de alışığım ama hayatımda ilk defa sinirden ağladım. Emeğime mi üzüleyim, yorgunluğuma mı yanayım, yine yeniden sil baştan her şeyi temizleyecek oluşuma mı acıyım bilemedim. Sonra bir sigara yaktım. Oturdum pisliğe baktım. O an kafama dank etti ki ben de ocağın yanında duruyordum o haşlak çay ve kaynamış su komple benim üzerime de gelebilirdi. Ben oturup sigara içeceğime belden aşağım yanmış şekilde hastane yolunda olabilirdim. Dedim ki boş ver Burcu, sağlık olsun. Bir damla bile üzerine gelmedi ya sen ona bak. Sonra kalktım, durmaksızın gelen ve ne yapsak kesilmeyen çıt çıt sesi eşliğinde "çıt çıt çıt çıt çedene de sar bedeni bedene, dünya dolu yar olsa da alacağım bir tane" türküsünü söyleyerek mutfağı temizledim. Halıyı sildim - perdeyi yıkadım- dolapları sildim- yerleri sildim. Her yerimizden çay çıktı ama yine de bir süre. O gün kahvaltıyı saat dörtte edebildik. Tam kahvaltının ortasında birden o çıt çıt sesi kesildi. Ertesi gün kalktığımda bile hala ayaklarım ağrıyordu. 

    Sırt çantası kullanıyorum genelde çünkü normal kol çantalarına sığamıyorum. Yanımda mutlaka kitaplar, defterler ve bir sürü ıvır zıvır taşıyorum. Haliyle çantam da çok ağır oluyor. Geçen hafta iftara gitmiştik kocam ve kayınvalidemle. Onlar oturuyordu, ben sonradan geldim. Çantamı sandalyemin arkasına astım. İftara birkaç saniye kala masanın ortasındaki ekmeğe uzandım ama uzağa koymuşlar hafif kalkmam gerekti. Otururken kocamın "HOP HOP!" dediğini duydum. Bilinç dışı bir şekilde sandalyemin yere düştüğünü algıladım. Yine de çoktan geriye doğru ağırlığımı verdiğim için kendimi durduramadım ama düşmedim de yumuşak bir şekilde yere oturdum. Hatta biri sandalyeyi altımdan çekme şakası mı yapıyor diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bunların hepsi üç saniye içinde oldu - aklımdan geçti - gerçekleşti ama sanki ağır çekim gibi canlanıyor gözümde nedense, beş dakika sürmüşçesine :O). Neyse ki, kocamın hop hop'u (uyarması) sayesinde canım hiç acımadı. Ayağa kalktım. Çantamı yerden aldım, sandalyeyi yerden kaldırdım. Gülmeye başladım pek tabi ki çünkü dünyanın en salakça düşüşüydü :O). Arkamdaki üç masada oturanların hepsi bana bakıyordu, bir şey olmadı dedim onlara da, yumuşak bir oturuş yaptım kocam beni uyardı düşerken dedim. Sonra oturdum yerime, döndüm önüme yemeğimi yedim ama yemek boyunca da aklıma geldikçe kendime güldüm :O). 

  Ablamı çok özlüyorum. Ben ilk günlerde buraya da yazmıştım: Bir şey duyunca - okuyunca dur bunu ablama anlatayım diye geçiyor aklımdan diye. Ne yalan söyleyeyim zamanla bu azalır diye düşünmüştüm ama azalmadı. Mayısta doğum günü. Mezarını yaptırdık birkaç gün önce. Geçen gün mutfakta yemek yaparken onu anıp ağladık annemle. Hayat devam ediyor tabi ki ama onsuzluk bazen çok zor geliyor bana.

    Yine görüşmek üzere...   

9 Nisan 2023

NİSANIN DÖRDÜ - 2023

 Genelde hep "yazmayı çok istiyorum ama zaman hiç bulamıyorum" diyordum ya şu sıralar zamanım olsa da yazasım hiç yok. Öyle bir dönem işte. Geçer elbet. Geçince yine buralardayım :O).