31 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN OTUZ BİRİ - 2024

 Son günlerde biraz tembellik yaptım. İş güç açısından çok verimli günler geçirmedim ama kendi açımdan fazlasıyla güzeldi :O). Kitap okudum sabahtan akşama kadar, kitap okumaktan yorulduğumda ya da sıkıldığımdaysa sosyal medyada amaçsızca gezindim. Günün çeşitli saatlerinde uzun - kısa şekerlemeler yaptım. 

  Yabancı serisini okuyorum şu sıralar. Diana Gabaldon'un. Son çıkan kitaba başladığımda önceki olayları pek hatırlamadığımı fark edince ilk kitaptan olmak üzere baştan başladım. Beşinci kitaptayım şu an. Bazen sıkılıp elimden bıraktığımı ve okumaya devam etmediğimi fark edince nerelerde okuyasım gelmediğine dikkat ettim. Bu seride, politik olayların anlatıldığı kısımlar beni sıkıyor. Bir arkeolog olarak tarihi çok sevsem de İskoç ve Amerika tarihi üzerine bilgim yok ve bu yüzden kitapta bahsedilen olaylar çok havada kalıyor. Bir de önceden hatırladığım sevdiğim karakterlerin başına gelecek kötü olaylar yaklaştığında okuyasım gelmiyor. Olayların sonucu biliyor da olsam tekrar okuyunca tekrar üzülüyorum. Çok da hassas ve ponçik bir yapım var :O). Ya da hayat beni yormuş bir de kitap sebebiyle üzerime duygusal yük bindirmek istemiyorum. Bazen okurken çok kaptırdığımda kendime "Bu bir kitap karakteri, gerçek değil." diye hatırlatmalar yaptığım da oluyor.  

 Yarın 1 Eylül. Mutluyum. Tamam, eylülün biriyle hava hemen soğuyup sonbahar başlamayacak ama yine de önümüzdeki güzel ve serin günlerin yaklaştığını gösteren bir işaret olacak. Eylül ayını çok severim zaten. Hem evlenme yıldönümümüz de eylülde. Yirmi beşinci senemize başlayacağız. Yıldönümlerimizde hediye almıyoruz birbirimize ama genelde dışarıda bir yemek ya da en azından evde bir pasta ile kutluyoruz. Bu sene hangisini yapacağımıza daha karar vermedik. Benim oyum pastadan yana. Rejimdeyiz diye uzun zamandır çikolata alımını ve pasta yapımını kısıtladık, özledim açıkçası.

  Yine görüşmek üzere... 

25 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN YİRMİ BEŞİ- 2024

    Eminim ki yiyeniniz ve kullananınız vardır ama kepekli pirinç bizim hayatımıza son rejimle beraber girdi. Daha öncesinde ne almıştım, ne yapmıştım ne de yemiştim. Sevdim ben. Hatta normal pirinçten tamamen vazgeçebilecek kadar sevdim. Benim gibi denemeyenleriniz varsa belki tadar, beğenir, hayatına dahil eder diye bir yazayım dedim. Tavsiyemdir :O). 

   Bazen gözüm hoş yanılgılar yaratabiliyor. Geçenlerde blogtaki eski yazılarda bir şey ararken hızlı hızlı geçiyordum. "Aralığın Otuzu" yazmışım, ben onu affedersiniz ama "Anasının Gözü" diye okudum. Yanlış okuyabileceğim de hiç aklıma gelmedi o an, kendi kendime Allah Allah ben böyle başlık atmam ama dedim vardır bir sebebi herhalde. Üzerinde de durmadım. Sonra sayfada geri dönerken tekrar görünce alakasızlığını fark ettim. Bilinçaltımda ne vardı ki Aralığın Otuzu - Anasının Gözü oldu inanın ki hiç bilmiyorum :O). 

   Geçenlerde evin içinde dolanıp etrafı topluyor bir yandan da annemle telefonda konuşuyordum. Hektor'un derinlerden sesi geliyor gibi geldi bir ara. Bir yerlerde kapalı kaldığında bağırıp haber veriyor genelde. Bir yandan onu ararken bir yandan kapı çaldı. Gidip açana kadar da çalmaya devam etti. Anneme kapıya bakmam lazım, bekler misin dedim duymadı, anlatmaya devam ediyordu. Arkada Hektor hala bağırıyordu. Kapıyı çalan kargoymuş, teslimat kodunu istedi. Anlık olarak kaos ve kakafoni tavan yaptı. Bir an çığlık atasım gelse de önce kodu verip kargoyu gönderdim. Sonra Hektor'u kurtardım: Peşimden her yere girip çıktığı için banyoda kapalı kalmış. Sonra anneme tam anlamadım baştan anlat dedim, onu dinledim. Günü kurtaran kahraman bendim :O).

  Dün misafir ağırladık. Kahvaltıya yeğenim ve eşi, Atahan'ın kız arkadaşı, annem ve erkek arkadaşı geldi. Ben ve kocamı da dahil ettiğimde sekiz kişiydik. Hem yeğenimle bir araya gelmek istedik, uzakta oturduklarından istediğimiz sıklıkla görüşemiyoruz hem de annemin erkek arkadaşıyla tanışma - görüşme kahvaltısı oldu biraz da. Babamı beş buçuk sene önce kaybetmiştik. Ağustos ayının başında annemin erkek arkadaşıyla ön tanışma yaptık. Annemin mutlu olması beni çok mutlu etti, yalnız olmadığını da bilmek güzel. Fikren de tamamen kabulum ama yine de bizim için yabancı bir beyefendi olduğundan ısınma ve tanıma turları yapıyoruz. Ben ilişkileri ağırdan almayı severim zaten genel olarak. 

  Bu arada Atahan birikmiş parasıyla kendisine eski model bir araba aldı. Bizim hiç desteğimiz olmadan tamamen kendi emeğiyle almış olduğu için onun için de, bizim için de çok değerli. Büyüdü ve artık yavaş yavaş kendi hayatını kuruyor. Bir anne için çok gurur verici bir şeymiş. Darısı bebişleriyle ya da ergen çocuklarıyla uğraşan annelerin başına olsun inşallah. Allah onlara sabırlar versin :O). Özellikle fazla fazla sabrı ergen annelerine versin :O). 

   Yine görüşmek üzere...

20 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN YİRMİSİ - 2024

   Geçenlerde arabamızı sattık, sene sonuna doğru yenisini almayı düşünüyoruz. Normalde arabasızlığın beni yürümeye daha çok teşvik edeceğini düşünürdüm ama tam aksine evde daha çok oturmaya başladım. Araba varken onu kullanmayım, spor olsun - hareket olsun diyerek yürürken şimdi hiç çıkmayım daha iyi diyorum :O). 

   Spor bir alışkanlık ve bende hiç yok. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim eliptik aldığımızdan. Tam onu sevmiştim, günde 20 dakika yapamaya başlamıştım ki, kırıldı. Servisi de İstanbul'un içinde bir yerlerde. Eve geliyorlar mı, aleti mi bize getirin derler bilmiyorum. Servisin numarasını buldum ama aramadım bile bilgi almak için. Eliptik evdeki "bir gün tamir ettiririm" kervanına katıldı. Yürüyüş bandı aldık. Aslında almadık yeğenim taşındığı evde uygun yer olmadığı için kendisininkini bize verdi. Hele şimdi yürüyüş bandı da var ya, eliptik tamir edilmeyi beklerken eskir büyük ihtimalle. Yürüyüş yapıyorum hemen her gün. Yürümeyi severim normalde zaten de yürüdükçe terlediğimden yazın dışarıda biraz itici oluyor. Yüzümden gözümden terler süzüle süzüle bir yere gitmeyi sevmiyorum. Evde yürümek hoşuma gitti o yüzden. Yürüyüşün faydalarına bakarken yakılan yağların yüzde seksen dördünün vücuttan nefesle karbondioksit olarak atıldığını öğrendim. Ben hep ter ve idrarla atıldığını zannederdim. Nefes hiç aklıma gelmemişti, şaşırdım. Bu arada yaz başında Atahan kilo verebilmek için rejime başlamıştı, ben de ona eşlik ediyordum. O dokuz kilo verdi, ben de toplamda üç kilo verdim. Son zamanlarda da biraz saldık açıkçası ama yine de kendimi daha hafif ve enerjik hissediyorum. Bunu birkaç aylık bir süreçte zayıflamak amaçlı yapmak değil bir yaşam tarzı olarak "sağlıklı yeme alışkanlığı" haline getirmek istediğimden verdiğim / veremediğim kilodan çok nerelerde neleri değiştirebilirim kısmına odaklandım. Sporu hayatımın bir parçası haline getirmek ve sigarayı azaltmak da (ama şu an için bırakmak değil) ilerideki hedeflerimden. Daha önce dönem dönem denedim ama belki de o zamanlarda yoğun çalıştığımdan bunu gerçekleştiremedim, belki yaşam tarzımı ve yeme stilimi değiştirmeye hazır değildim, tam olarak nedenini bilmiyorum ama olmamıştı. Birkaç gün sonrasında eskiye dönmüştüm. Bu sefer çok yavaş adımlarla ilerlesem de devam ediyorum. Arada kopmalar, sapmalar, kaçamaklar olsa da vazgeçmeyeceğim, denemeye devam edeceğim. 

   Yine görüşmek üzere. 

  

16 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN ON ALTISI - 2024

 Bugün uzun zaman sonra annemle pazara gittik. Tabi ki çok güzeldi, çok keyifliydi ama çok yoruldum. Hem kalabalık, hem sıcaktı, pazarı gezdik, aldıklarımızı taşıdık derken eve gelince bir şey yapmaya halim kalmadı. Son zamanlarda 1930'larda geçen Büyük Küçük Tüm Hayvanlar diye bir diziyi izliyorum. Manzaraları, eski zaman davranışları ve eşyaları çok hoşuma gidiyor. Eve gelince de dinlenirken açtım onu izledim, hoşuma gitti. Mutlu oldum. Bu arada tazelik açısından pazardan alınan sebze meyveyle marketten alınan kıyas bile edilemez tabi ki ama marketten genelde eve sipariş yöntemiyle aldığımdan kapıya kadar gelmesi, zaman ve enerji tasarrufu sağlaması da benim için vazgeçilemez. 

  Yine görüşmek üzere...

14 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN ON DÖRDÜ - 2024

  Bu hafta başından beri, her güne yazı yazmak niyetiyle başlasam da yazamadım çünkü fıldır fıldır gezdim :O). Pazartesi akşam eski iş yerimden sevdiğim iki arkadaşımla buluştum akşam üzeri, eve dönmem onu buldu. O gün buluşacağımız belli değildi.  Nasılsa evdeyim diye yazı yazma işini akşama bırakmıştım, olmadı ertesi güne ertelendi. 

  Ertesi gün ise dört yıldır hep "Sana kahveye geleceğim." deyip bir türlü gidemediğim üst kat komşuma en sonunda gittim. Çok güzel karşıladı ve ağırladı beni çok memnun oldum. Sürekli kapıda bacada görüşüyorduk zaten ama müsait zamanlarda yine böyle gelmeli gitmeli görüşmeye karar verdik. Komşumdan döndükten sonra da abimle annem geldi. Ben sigara içeceğim diye tutturduğumdan, sigarayı da sadece mutfakta içtiğimden mutfakta oturduk onlarla. Görüşmemiz gereken ailevi bir konu vardı. Konuşurken bir yandan da kahve yapayım dedim. Tezgahın üzerinde fırın tepsisi kalmıştı, onu fırına kaldırmaya çalıştım yer açılsın diye. Meğerse fırının içinde kızartma tenceresi varmış, unutmuşum. Tepsileri aldım çok bakmadan fırına doğru ittim girmedi, tencereye çarpıp tangır tungur ses çıkardılar. Fırın rafına geçirerek iteyim yerleştireyim dedim. Rafın payı kısa olduğundan kurtulup aşağıya düştüler tencereye çarpıp yine bir dünya ses çıkardılar. Tekrar içine soktum inatla, yine girmedi. Rafı denedim olmadı düştü. Üç dört dakika uğraştım ben bu işle. Arkamda bizimkiler konuşmaya çalışıyor bir yandan ama çıkardığım sesler sebebiyle mümkün değil. Ben de normalde bakarım, çömelirim gerekirse doğru düzgün yerleştiririm hiç böyle olmaz ama bu sefer bir an önce kahveleri yapayım oturup ben de konuyu takip edeyim diye acele ettiğimden, aklım ve dikkatim de onlarda olduğundan dangıl dungul iş yapmaya çalıştım sürekli bir gürültü kaynağı oldum. En sonunda tepsileri hafif yanlayıp çaprazlama soktuktan sonra da tencereyi gördüm :o). 

 Dünü de böyle atlattıktan sonra bugün de bebek görmeye gittim sevdiğim bir arkadaşıma. Atahan artık kocaman bir adam olduğundan pek tabi ki unutmuşum bebeklerin ne kadar minik olabildiğini. Çok tatlı ve çok ufak geldi bana. Sevdim bol bol. Sonuçta güzel, arkadaşlarımla iyi vakit geçirdiğim bir üç gün oldu. 

  Ağustosu da yarıladık neredeyse. Ağustos, temmuz kadar işkenceli geçmese de eylülü sabırsızlıkla bekliyorum.

  Yine görüşmek üzere... 

10 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN ONU - 2024


  Ay çörekleri çarşamba gününden. O gün Anadolu yakasında oturan yeğenime gittik annem, ben ve Atahan. Onlara götürmek için ben yaptım sabahtan. Yaparken aklıma sürekli Buket Uzuner'in son serisindeki (Su - Hava - Ateş -Toprak) Defne Kaman ve anneannesi geldi. Okuyanlar bilir kitaplarda Defne'nin anneannesi ay çöreği yapar ve hatta üzerine çörek otu koyar. O seriyi her okuduğumda canım ay çöreği ister. Fotoğrafı çörekleri fırından çıkardığımda çektim ve hemen cep telefonumdan bloga ekleyip yazımı da yazacaktım ama o an bir ayar yapmam gerekti, fotoğrafı ekleyemedim. Fotoğrafı ekleyemeyince yazımı da yazamadım ve hazırlanıp evden çıkmamız gerektiğinden uzun uzun ayar yapmakla ya da bilgisayardan yüklemekle de uğraşamadım. Sonraki günlerde de dişimle ilgili bir sorun yaşadığımdan yazı bugüne kaldı. 

   Normalde bizim Büyükçekmece'deki evden yeğenimin Ataşehir'deki evi bir saat sürüyor ama o gün şansımıza birbirine yakın tam dört noktada yol çalışması vardı. Dört ayrı yerde aynı günde yol çalışması yapmak demek İstanbul'da yaşayanlara cehennemi yaşatmak demek. Navigasyonun da yönlendirmesiyle ara ve arka sokaklardan gittik ve 44 senedir İstanbul'da yaşamama rağmen daha önce hiç görmediğim yerleri görmüş oldum. Yine de trafik sebebiyle iki buçuk saatte gidebildik. Farıdık ve bunaldık ama günümüz çok güzel geçti. Birlikte olmak iyi geliyor hepimize. 

  O gün yeğenimdeyken dişim ağrıdı hafiften, ağrı kesici içtim ve pek etki etmedi. Bir buçuk saatlik dönüş yolu boyunca da ağrı devam edince çok keyifli bir yolculuk olmadı. Eve gelince bir tane daha içtim uzandım biraz. Bir şekilde üşütmüşüm gün içinde herhalde gece sancılandım. Televizyonun karşısında o yaz sıcağında üzerimde battaniyeyle uyudum. Sabah kalktığımda da çenemin sol alt köşesinde bir gerginlik vardı ama görünürde çok bir şey yoktu. Gün içinde o gerginlik hissi şişliğe dönüşmeye başladı. Öğleden sonra fark edilir olmaya başlayınca evin hemen aşağısındaki yeni açılan diş kliniğine gittim. Biz daha tadilattayız henüz hasta almaya başlamadık dediler. Çarşı pazar işlerini de halledip geri döndüm. Biraz uzandım. Kalktığımda çenemdeki şişlik yumurta büyüklüğündeydi neredeyse. Antibiyotik almadan geçmeyeceğini bildiğimden ve bu haldeyken zaten hiçbir müdahale yapılamayacağından akşamın sekizinde Atahan'la acile gittik. Annem de biz yoldayken geldi. Üçümüz iki saat acilde bekledik. Doktor çenemin halini görünce zaten hemen antibiyotik, ağrı kesici yazdı. Çıkınca direkt nöbetçi eczaneye gittik, ilaçlarımı aldım. Neyse ki arabada aklıma ilaçlara bir bakmak geldi. Ağrı kesici ve gargara vardı sadece. Antibiyotik yoktu. E doktor yazacağını söylemişti ve benim asıl acile gitme sebebim şişin inmesi için antibiyotik almaktı zaten. Önce eczaneye döndük acaba onlar mı vermeyi unuttular diye, reçetede yazmadığını söyledi eczacı. Oradan çıktık hastaneye gittik tekrar. Doktorun yanındaki hasta çıkınca içeri girdim, nöbet değişimi olmuş herhalde bana bakan değil başka bir doktor vardı. Ona ilaçları ve şişliği gösterince, bir önceki doktorun da antibiyotiği reçeteye eklemediğini anlatınca yazdı sağ olsun. Tekrar eczaneye gittik, ilacı alıp eve dönmemiz on biri buldu. Hemen o gece içmeye başladım (çarşamba gecesi) ama inmeye başlaması bugünü buldu ve daha da tam olarak geçmedi Şiştikten sonra ağrı çok yapmadı ama çenemde ve yanağımda koca bir şiş, ağzımın içinde gerginlik olunca o günden beri keyfim yoktu. İlaçlarımı içip yattım genelde ve yazı da bugüne kaldı. Bir ara doğru düzgün bir dişçi bulup düzenli bir tedaviye başlamam gerekiyor, biliyorum. 

  Sonra yine görüşmek üzere...

4 Ağustos 2024

AĞUSTOSUN DÖRDÜ - 2024

 Temmuzu bitirdik en sonunda. Sıcaklıkların biraz insani boyuta inmesi açısından ağustostan çok umutluydum diye mi yoksa yüzde yüzlere yaklaşan nem azaldı diye mi bilmiyorum ama ağustos, temmuz kadar sıcak ve bunaltıcı gelmiyor bana. Çok mutluyum. Hatta dün sabah ciddi anlamda üşüdüm ve çok sevindim. 

  İnstagram'a ulaşımın zorla engellenmesine kızdım ve buna karşıyım. Halbuki son zamanlarda doğru düzgün girmiyordum bile ama olsun. Ben çok kullanmasam da orada olduğunu bilmek güzeldi ve kimse kimsenin bu tarz özgürlüklerini kısıtlamamalı. Nokta!

  Kitap okuyorum bunlar dışında. Evle ilgileniyorum. Günler geçip gidiyor. Kaç gündür kaytarmış, yazmamıştım. Bu küçük bir giriş olsun. 

   Görüşmek üzere...