25 Eylül 2011

Ateş Böceği Yolu

Dün öğleden sonra aldığım bu sabah bitirdiğim altı yüz sayfalık kitap. Aslında basılalı bir seneyi geçmiş. Ben yeni keşfettim ama çok sevdim. Değişik bir hikaye. İki kadının dostluğunu anlatıyor. Güzel anlatıyor. Hannah Kristin'in Kış Bahçesi'ni okumuştum daha önce. Onu sevmiştim. Bunu daha da çok sevdim. Kış Bahçesi'nin konusu çok güzel olsa da öykü ilk başta sarmamıştı beni. Devam edebilmek için biraz zorlamıştım kendimi. Bunda ise dün gece uyumayım da kitabı bitirebileyim diye zorladım. Sabah dörtte kitap elimde uyuyakalana kadar da okudum. İkisinin tek ortak noktaları aynı yazar tarafından yazılmış olmaları. Anlatım dilleri de, konuları da, karakterleri de çok başka. İkisi de mutlaka okunmalı diyorum. Öncelik ise benim için Ateş Böceği Yolu'nda.

Yazıya koyabilmek için kitabın resimlerine göz atarken başka bir yoruma daha rastladım. O yorumdakinin tersine dipnotlar benim hoşuma gitmedi ama. Gereksiz açıklamalar olduklarını düşünüyorum. Kitabın içeriğinden, cümlenin yapısından zaten açıklamaların içeriği anlaşılıyordu bence.

Bir de bu yazıyı yazarken kucağımda bir yavru kedinin uyuduğunu belirtmek istiyorum. Bu son paragrafın kitapla hiç bir alakası yok ama belirtmeden geçemedim. Burada, bu anla da ilgili bir kayıt olmasını istedim. Apartmanın bodrumunda bir kedi beş tane yavru doğurdu. İki haftadır onları seviyoruz. Baştan hiç ellemedik, sadece anneye yemek verdik. Yavrular biraz büyüdüler artık. Arada bir tanesini alıp biraz sevip kardeşlerinin yanına bırakıyoruz. Zaten kendileri de büyüdüklerinden kapının önüne de geliyorlar. Çok minik, acayip kirli, doğru düzgün miyavlamayı bile bilmeyen ama diğer kardeşleri yaklaştığımızda tıslarken, bize doğru gelmeyi seçen sarman bir kedi var şu an kucağımda. Pireli olduğundan şüpheleniyorum. Dün akşam aç kalmıştı, ucunu toplu iğneyle deldiğim yumuşak bir torbaya koyduğum, bol su az süt karışımıyla besledim onu. Normal bir şekilde beslenmeyi bilmiyor daha. Diğer kardeşleri daha yırtıcı bu daha naif ve sevecen ya, öleceğinden korkuyorum sürekli.Kıyamıyorum.Biraz daha büyüdüklerinde hepsini atacaklar dışarı zaten. Bizim kedimiz olmasını istiyorum. Böyle evin içinde dolaşsın, miyavlasın, ayaklarıma dolansın ve kucağımda uyusun... Tek isteğim bu.

2 yorum:

Oglak Kizlari dedi ki...

Kitabı bir köşeye yazdım.
Kedi konusu ise, aman diyim Burcu sakın eve alma. Davulun sesi uzaktan hoş gelir o kadar söyliim.

Bir kediyi vermek zorunda kalmış hain anne ( ve çok üzgün) Çiğdem

Nenoni dedi ki...

Çookk şirin olduğundan eminim.Resmini bassana.
Önceki yazıda bahsettiğin kitabı aldım okuyorum.Bayıldım.Yarısına geldim bile.
Not:Hemen yarım kalmış örgülerimi çıkarıp örmeye başladım :))