Size bir adet Balat, bir adet de Sultanahmet kedisi fotoğrafı bırakıyorum. Dün oradaydık. Çok keyifli sayılabilecek bir gezi yaptık. Rehberimiz biraz yordu ve gereksiz durumlara sebep olarak azıcık sorun yarattı grup içinde ama eh, her mesleğin iyisi de var, kötüsü de var. Daha önce iyilerini tecrübe etmiştik bu sefer de kötüsünü tecrübe etmiş olduk. Bu da bana bazı açılardan bir ders oldu :O).
Çok çeşitli çevrelerden, yaşlardan, eğitim seviyelerinden kişilerle bir araya gelince daha iyi anlıyorum. Enerjiler ve duygular çok önemli. Negatif kişiler sorun çıkarmaya da meyilli oluyorlar ve genelde sıkıntı yaşayan da onlar oluyorlar. Geziye gidiyoruz. O sabah tanışmışız ve akşam herkes kendi yoluna gidecek. Beni bir daha görme ihtimalin yok. Ne kadar nefret edebilirsin ya da nefret biriktirebilirsin ki? Aslında neden bu kadar nefret edersin sorusu daha doğru bir soru ama onu geçiyorum. Ben kimseyle sabahtan akşama bire bir zaman geçirmiyorum zaten. Öyle bir fırsatım da olmuyor, isteğim de. Bunaltmam, yapışıp bırakmamam gibi bir durum söz konusu değil. Hele bakışlarıyla beni öldüren kişilerle zorunlu haller dışında muhatap da olmuyorum. Genelde buna da pek rastlamıyorum ama dünkü gezide vardı öyle iki kişi. Daha önceki gezilerden birinde de beni sürekli her durakta, her yemek molasında yanına çağıran bir tanıdık vardı ama buram buram fesatlık duygusu fışkırıyordu her yerinden. Anlamadığım kısmı şudur ki, bu işin normali, hoşlanmıyorsan, sevmiyorsan, kıskanıyorsan uzak durmak değil midir? Bir şekilde fesatlanıyorsan neden çağırıp duruyorsun! Tekrar paragraf başı örneğime dönersem de özellikle dünkü kişiler için de şunu diyorum: Sabahtan akşama ne kadar nefret biriktirebilirsin ki içinde? Hele daha öncesinden tanımadığın bir kişi için. Bu arada herkes beni sevsin ya da herkes beni sevmek zorunda demiyorum. Benim de enerjimin tutmadığı, bir şekilde hoşlanmadığım kişiler oluyor da bunun da bir öncesi, sebebi, gördüğüm bir hareket, hoş karşılamadığım bir davranış oluyor arkasında. Bu insanlarla ise aramızda hiçbir şey geçmeden hissettiğim bir nefret söz konusu. Acınası hayatlar. 2 saat gördüğün birine bile hissettirecek derecede nefret edebiliyorsan, nasıl bir kararmış yürektir o sendeki?
Bunun dışında taş tozu çalışmalarım devam ediyor. Fırsat buldukça biraz kitap okumaya çalışıyorum, çok boşladım ve özledim okumayı. Ev almış başını gidiyordu, bir yandan da yavaş yavaş temizlik, derleme toplama işleriyle uğraşıyorum. Günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Artık ışık hızıyla yaşıyorum sanki hayatımı.
Yine görüşmek üzere.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder