25 Ekim 2025

YİRMİ BEŞ EKİM 2025 - CUMARTESİ

      Normalde uzun zaman yazmadıktan sonra döndüğümde hep derim, yazasım çok vardı ama yazamadım diye. BU sefer diyorum ki, günlerdir hiç yazasım yoktu. Açtım durdum blogu bir şeyler yazayım diye, tek kelime yazamadan kapattım. 

    Geçen hafta boyunca da bilgisayarı hiç açmadım, masa başına da oturmadım aslında. Yeni hobimi geliştirmeye çalıştım: Evde taş tozuyla objeler yapıyorum. Taş tozunun karışımını hazırlama ve dökme kısmı basit zaten, onu hemen hallettim. Boyama kısmında birkaç deneysel çalışma yaptım. Sonradan boyamak yerine taş tozu karışımını direkt boyayla karıştırıp yapsam nasıl olur, ona bir baktım. Boyayla karıştırma kısmında toz boya mı, sıvı boya mı kısmını karşılaştırdım. Tek kat boya mı, iki kat boya mı, parlak vernik mi, mat vernik mi, renkli objeyi direkt yapıp sadece verniklemek mi, renkli objeyi bir kat aynı renge boyayıp üzerine vernik atmak mı gibi bir sürü sorunun cevabını deneyimleyerek öğrendim. Şimdi birçok şey netleşti. Sadece yapması - kurutması - boyaması - kurutması - verniklemesi ve kurutması kaldı :O). Arada beklemeleri bol bir işlem ama her aşaması keyifli, ben sevdim. Tüm zamanımı da buna harcadım. 

  Bunun dışında yatak odasında elime her geçeni doldurduğum bir dolabım vardı. Onu döktüm boşalttım. Atılacakları, verilecekleri, dönüşüm yapılarak ve bir projede kullanılarak değerlendirilecekleri, annemin işine yarayacakları ya da ona isteyip istemediğini soracağım her şeyi ayırdım. Dikiş için kullanılabilecek kumaş parçaları vb gibi şeyleri birkaç postada yıkadım, kuruttum, katladım, düzenledim. Daha da tam bitmedi. Bitince süper olacak ama incik cıncık işler olduğu için çok zamanımı aldı. 

  Bir de dün hayatımda ilk defa bir mahkemede şahitlik yaptım. Benden sonra işten ayrılan bir arkadaşımın iş yerine açtığı davada şahidi oldum. Ne varsa onu söyledim, çalıştıysak çalıştık, yaptıysak yaptık, yapmadıysak yapmadık. Gergin olduğum zamanlarda iki ayrı uçta oluyorum. Ya dursuz duraksız konuşuyorum ya da ağzımdan tek kelime çıkmıyor. Mahkemede hangisi olacak diye merak içindeydim ama hakime hanım sen konuşmayı seviyorsun galiba deyince kesintisiz konuşma günümde olduğumu anladım. Bence tek kelime etmemekten daha iyidir. Sorduğu sormadığı ne varsa anlattım işte, ne güzel :O). 

 Kocam birkaç günlüğüne Çanakkale'ye gitti. Kayınvalidem oradaydı. Ben Hektor ve Atahan'la kaldım. Daha önce söyledim mi bilmiyorum, kocamdır, tabi ki seviyorum, yanımda istiyorum ama arada şöyle birkaç günlüğüne gittiğinde de mutlu oluyorum. Arada evde tek başına kalmak da güzel. Neyse, bu gece dönüyor zaten. Yarın da Çağıllar gelecek oturmaya, uzun zamandır görüşememiştik, özlemiştim. Sevindim.   

Yine görüşmek üzere. 

11 Ekim 2025

On Bir Ekim Cumartesi - 2025

   Daha havalar ilk soğuduğu anda enerjim yükseliyor bir sürü şey yapasım var demiştim sizlere hatırlarsanız. İşte o bir sürü şeye saldırdım resmen. Ondan ki kaç gündür doğru düzgün bilgisayarın başına oturamadım. 

  Öncelikle alçıdan süs objeleri ama özellikle bal kabağı yapasım geldi. Mevsime son derece uygun. Gören çiftçi kızıyım falan zanneder, öyle bir sonbahar ve hasat mevsimi dekorasyonu merakım var ama sapla sapını ayırt edemeyecek kadar yabancıyım bu işe aslında. Dekorasyonu da evde uygulayasım, her yere samanlar, yapraklar, kozalaklar koyasım yok.  Bu tutku, bende sadece bir şekilde bal kabağı yapmalıyım duygusu olarak tezahür etti. Neyse, evde alçı tozum vardı. Bir de kalıp aldım kendime.  Geçtim tezgahın başına yaptım karışımı ama elimde halihazırda bir su - alçı oranı olmadığından ilk yaptığımda çok sulu oldu, tutmadı. İkinci yaptığımda daha koyu yaptım, bu sefer olacak gibiydi ama saatlerce kurumadı, kalıptan çıkardığımda da bozuldu. Alçı tozu çok eski, bayatlamıştır belki diyerek taş tozu aldım bir de internetten. Dün kargonun teslim edilmesi gerekiyorken telefonuma bir mesaj geldi. Kargonuz teslim edilemeyecek derecede hasar gördüğünden getirmiyoruz, size de para iadesi yapıyoruz diye. Bu da ilk defa oluyor. Normalde paket 30 yıldır kargo arabasından arabasına atılıp dünyayı gezmiş gibi bile olsa umursamaz, teslim ederler. Artık bu sefer ne hale getirdilerse, teslim etmeye onların bile yüzü tutmadı. Şaşırdım. Neyse, sonuçta şu an yeni alçı tozu alana kadar denemelerime ara verdim. Bu arada evdeki alçı tozu en az 4 - 5 senelik.  Nemlendiyse tutmaz dedi akıllı zeka. Sonuçta karışımı ben mi yapamıyorum, alçı mı sorunlu gerçekten emin olabilmek için yenisini almak daha mantıklı geldi. 

  Tam alçı bal kabakları projesini beklemeye almışken, internette kumaş bal kabaklarını gördüm. Yapımı da basit. Herhangi bir makineye gerek olmadan elde dikilebiliyor, ben de rahatlıkla yapabilirim. Bütün bir gün boyunca Pinterest'te kendimi kaybettim kumaş bal kabakları peşinde oradan oraya dolaştım. Bir sürü örnek topladım. Şimdi biraz kumaş almam, bulmam lazım çünkü normalde dikiş dikmediğimden evde bir parça bile yok. Bir de içini doldurmaya elyaf alacağım. Sonrası sadece dikmeye kalacak. Başarılı olursam buraya da koyarım fotoğraflarını. Olmazsa bir daha adlarını bile anmam. Blogta hiç bal kabağı fotoğrafı göremezseniz bilin ki istediğim gibi olmamış. 

   Görüşmek üzere.   

2 Ekim 2025

Ekimin İkisi - 2025


      Geçen hafta Sapanca'daydık. Fotoğrafta gördüğünüz manzaraya karşı kahvaltı ettik. Oradan Hobbit Evleri'ni görmeye gittik. Birkaç yere daha uğradıktan sonra akşam kiremitte balık yiyip döndük. Keyifli ve güzel bir geziydi. Gittiğimiz yerler de çok güzeldi. Ruhuma iyi geldi. 
     Salı akşamı gelin namzetimizin doğum gününü kutladık. Biz bizeydik. Atahan, gelin namzetimiz, ben ve kocam. Güzel ve keyifli bir akşam oldu. Şimdi bunları yazarken düşündüm. Ben buraya ilk yazmaya başladığımda Atahan 4 yaşındaydı. Komik bebeklik hallerini anlatıyordum. Şİmdi gelinden bahsediyorum. Zaman ne ara aktı gitti? Mesela blogumun otuzuncu, otuz beşinci yılında torunlardan mı bahsedeceğim artık yani? Düşününce gerçek üstü geliyor :O).
    Arada ikinci el satış uygulamalarından satış yapıyorum. Geçenlerde biri satışa koyduğum bir kavanozu (sıfır ve yeniydi) çok beğendiğini söyleyip 70 lira indirim istemiş. Ürünün beğenilmesi beni mutlu etti tabi ki ama o beğendi diye ben niye 70 lira indirim yapıyorum onu anlamadım :O). Beğendiyse alsın dedim kendi kendime.  Bütçem yok dedi. E o zaman beğendiğiyle kalsın almasın. Ya da para biriktirsin. Ya da bütçesine uyan bir şey alsın. Bütçesinin yetmediği şey de kavanoz altı üstü. Beş bin liraya da satmıyoruz yani. Bunu sağda solda da çok görüyorum. Yeni moda oldu. İnternet üzerinden satış yapan ikinci el platformlarında ya da el işi ürün satan İnstagram sayfalarında rastlıyorum genelde: Çok beğendim ama param yetmiyor yarı fiyatına ver. Yüzde yetmiş indirim yap. Ben öğrenciyim bana uygun fiyat ver. Yani bu çok temel bir şeydir, paramız yetmiyorsa almayız. Belli bir miktar iskonto da yapılır tamam adettendir ama bunu da abartmamak gerekir. Bir de teklif edersin, satıcı indirim yaparsa ne ala, yapmazsa da istersen alırsın istemezsen almazsın. Israr etmenin de anlamı yok. Böyle kişilere hiçbir şey satasım da gelmiyor. Müşterinin nasıl satıcı seçme hakkı varsa, satıcının da müşteri seçme hakkı olmalı. Belli kriterlere göre vardır zaten bu hak da, bu kriterlere, "müşteriye gıcık olma" da eklenmeli bence :O).

                 Bu arada dün telefondan girip yazamıyordum şifre istiyor diyordum ya, yazıyı bitirince hazır lafı da geçmişken gireyim şu şifreyi bitsin bu iş dedim. Sağa sola baktım, meğer şifre istemiyormuş, sadece giriş yapacağım mail adresimi seçmem gerekiyormuş. Onu da girince telefonumdan da istediğim zaman yazabilecek hale geldim. İyi oldu.

      Yine görüşmek üzere.

1 Ekim 2025

EKİMİN BİRİ - 2025

 Hava serinlemeye başladı. Geçen gün kışlıkları çıkardım. Henüz kazak, hırka giyecek kadar soğuk olmasa da uzun paçalı ve uzun kollu kıyafetlere geçiş yaptık. Askılıları ve şortları da kaldırdım. Kısa kollular bir süre daha idare edebilir ama yakında onları da kaldırırım, çok uzun sürmez. 

 İnternette bir algoritma var biliyorsunuz ve siz neyle ilgileniyorsanız ona yönelik reklamlar, ürünler çıkıyor karşınıza. Ben artık ne kadar abuk subuk şeylere bakıyorsam, geçen gün bir alışveriş sitesi, senin için seçtik kısmında siyah matbaa mürekkebi öneriyordu bana. Eh, evde de siyah matbaa mürekkebim olmasın artık dedim ve almadım :O). 

 Abimi gördüm dün gece rüyamda. Artık görüşmediğimiz olanı. Yapmam gereken bir şey varmış ama ben yapmak istemiyormuşum. Beni motive etmeye çalışıyordu. Döndüm ona, sen benim hayatımda bile yer almıyorsun, seni mi dinleyeceğim dedim ve uyandım. Sonra da güldüm, kendi rüyama müdahale ettiğim için. 

   Bir ara her gün yazma sözü vermiştim ve bir günlük fire dışında da bunu gerçekleştirmiştim. Yine onu yapmaya çalışacağım. O zaman telefonumdan da yazıyordum büyük kolaylık oluyordu. Bir şekilde çıkış yapmışım, tekrar şifre istiyor ve ben ezbere bilmiyorum. Bakıp girmem gerekiyor, kalkınca bakayım deyip her seferinde unuttuğum için giriş yapamıyorum, dolayısıyla da cepten yazamıyorum. Sadece bilgisayardan. O da kısıtlı zamanlarda yazabilmemi engellediğinden, yazma işi öylece kalıyor. 

   Kış da geldi, havalar soğudu ya, modum yüksek. Daha çok olacağım buralarda. Görüşmek üzere...