Bugün bir arkadaşımla buluşacağım. Aslında tam olarak buluşmayacağım eski usul evine misafirliğe gideceğim. Çay demleyecek yanında kek ikram edecek. Uzun zamandır, belki de senelerdir birbirimizi yormamak adına ve iş çıkışı direkt bir mekana gitmek daha pratik geldiği için hep dışarıda buluştuk arkadaşlarla. Ben özlemişim ev gezmesini.
Geçen hafta ikinci BİM aktüel ürün alma atağını gerçekleştirmek istedim. İlkini işten ayrılmamın hemen akabinde bir arkadaşımla birlikte yapmıştım. İki yumak alıp dönmüştüm. O aldığım ebruli yumaklar yine indirimdeydi. Onlarla öreceğim belli bir projem olmasa da renklerine bayıldığım için bir iki tane daha numunelik alayım dedim. Olayın acemisi olduğum için ilk hatamı yanlış günde giderek yaptım. Her cuma geliyormuş o ürünler ben hiç farkında değildim. Perşembe günü kalktım hazırlandım giyindim gittim. Sabahın dokuzunda mağaza bomboştu, hiç o kutu önlerinde kapışan kadınlar falan yoktu. Daha kapıdan girdiğim anda bir şüphelendim ama yiğitliğe halel gelmesin diye kimseye de sormadım. Her mağazaya göndermiyorlardır belki diye düşündüm. Normal normal, her sabah dokuzda mağaza açıldığı anda kapısında bitermişim gibi büyük bir coollukla ekmek aldım çıktım :O). Evde ekmek kalmamıştı gerçekten de ama sabahı idare edecek kadar da vardı, çalışanlarla birlikte marketi açmama gerek yoktu. Neyse kapıdan çıkar çıkmaz elimde ekmeğim eve doğru yürürken telefonumda derin araştırmalara başlayıp bir gün erken gelmiş olduğumu anladım. Sonradan sağda solda anlattığımda da hayatında bir kere bile Bim'e gitmemiş insanların dahi bunu bildiğini bir tek benim gün olayından bihaber olduğumu anladım. Aslında o yumaklara hiçbir şekilde ihtiyacım olmasa da, yanlış gün gitmemi kendime bir meydan okuma olarak algılayıp, herkes nasıl alıyorsa ben de alacağım, seni yeneceğim Bim, sizi yeneceğim ürün kapışan kadınlar diyerek cuma sabahı yine yollara düştüm. Dokuzda mağaza açılıyor ya, 9.10'da orada olabildim ve benim istediğim ebruli yumaklar çoooktaaan sepetlerin içinde atılmıştı. Yanımdan yöremden geçen her kadının elinde o yumaklardan vardı ve bana bir tane bile kalmamıştı. Arkalarından baktım. Kasada ve civarda oyalandım belki vazgeçen olur diye. Kimsenin öyle bir niyeti yoktu. Bir gün önce yanlış günde gittiğimi anlattığımda Atahan bir daha gidersen çiğ köfte alsana demişti. Ben de sadece sırf o istedi diye çiğ köfte almak için ertesi gün dokuzda tekrar gitmişim gibi yaptım. Her gün sabah dokuzda markete çiğ köfte almaya gelmek standart hayat tarzım gibi bir paket aldım çıktım. Yumaklarla hiç alakası yoktu ki. (!)
Bir yandan da evle ilgili düzenlemelerim devam ediyor. Çalışma odasındaki dolapları düzenlerken deli gibi kağıt biriktirdiğimi fark ettim. Eski - yeni defterler, ajandalar, temiz - boş yazıcıda kullanılabilecek a dörtler ya da bir yüzü kullanılmış bir yüzü boş müsvedde kağıtlar. Hepsini sürekli oradan alıp buraya koyuyorum Bir tanesini bile atmaya kıyamıyorum. Aslında sürekli kullanıyorum da ama çok da kullansam ilk etapta bitiremeyeceğim kadar fazla biriktirmişim. Bence önümüzdeki yirmi sene defter - kağıt vb almama gerek yok. Evdekilerin hepsini bir kağıt toplayıcıya versem ve götürüp satsa zengin olup işi bırakırdı, o derecede yani anlayın :O). Bir de kalem: kurşun, tükenmez, pilot, renkli yazan, pırıltılı - simli yazan, neon renkli, keçeli, ince uçlu, fosforlu... Piyasadaki her çeşitten mevcut. Onları da sürekli kullanıyorum. Özellikle tükenmez kalemde ciddi bir sarfiyatım var. Çok yazdığımdan bitip duruyorlar ama öyle de olsa bir beş sene kalem almadan elimdekilerle idare edebilirim :O). Bir ara yetişkin kırtasiye ürünleri diye bir dükkan açıp satsam mı diye düşündüm. Sonra internette "yetişkin" kelimesinin başka çağrışımları da olabileceğini anlayıp vazgeçtim :O).
Sonra yine görüşmek üzere...