30 Mart 2025

MARTIN OTUZU - 2025

 Şeker bayramınız kutlu ve mutlu olsun :O).

22 Mart 2025

MARTIN YİRMİ İKİSİ - 2025

 Ablam Asortik Krep'im, ne güzel başlıklar atardı. Ruhu şad olsun. Bende hiç o yetenek yok. Bu günü, yılı yaz başlığa olayından da sıkıldım. Yeni bir şeyler deneyeceğim bir ara. Düşündüğümde aklıma bir şey gelmedi ilk etapta, öneri varsa alırım...

 Yine görüşmek üzere...

19 Mart 2025

MARTIN ON DOKUZU - 2025

 Dün size yazdıktan sonra battaniyemi çektim üzerime, aldım kitabımı elime, Uzanıp kitap okudum bir saat kadar. Çok hoşuma gitti. Bunu her gün yapmaya karar verdim. Şöyle ki, ben her gün mutlaka kitap okuyorum ama bunu bu şekilde kesintisiz ve keyifle yapmıyorum genelde. Mutfakta, sigara içerken, dinlenirken, yemeğin pişmesini beklerken, bazen tek başımaysam yemek yerken falan ama hep sandalye tepesinde, kısa aralıklar dahilinde okuyorum. Keyif kısmını es geçmeyeceğim bundan sonra. 

  Ben kahveyi az sütlü içiyorum. Kahvesi bol, sütü az. Kahve beyazlatıcı diye adlandırılan bizim kısaca krema dediğimiz sütmüş gibi yapan şeyi de hiç sevmiyorum. Hatta kahveye çok yoğun krema koyulduğunda da midemi bulandırıyor. O yüzden evde bulunmuyor normalde. Geçen yaz erzak dolabını düzenlerken bir yerlerden gelmiş küçük paket tek kullanımlık kremalar buldum. Atmaya kıyamadım. Verecek kimse de bulamadım. (kıtlık bilinci değil israfa karşı olmak sebebiyle atmıyorum. Bu konuda da ayrıca yazmam lazım aslında. Kıtlık bilinci konusu tam olarak ne onu da bilmiyorum ama sürekli karşıma çıkıyor her yerde. Neyse...)  Normal kahveye az az karıştırayım, bitsin diye düşündüm. Tadını da değiştirmez, rahatsız da etmez, biter gider. Fikrimi de hemen uyguladım. Gayet de düşündüğüm gibi oldu. Koca bir kavanoz kahve içinde kayboldu gitti. Ara ara yapsaydım bu işi kısa zamanda bitecekti ama ben sabırsız bir insan olduğumdan ve bazen bazı şeylere gereksiz yere taktığımdan o birkaç paket krema da bana battı resmen. Gittim geldim kaç tane kaldı diye baktım. Bir iki gün sonra da hepsini kavanoza boşalttım. İki gramlık o küçücük şeyler kahveyi ele geçirdi resmen. Krema içiyor gibi hissetmeye başladım. Bu sefer kavanozun yarısını  başka bir yere boşaltıp kalanına tekrar kahve ekledim. Biraz daha iyi olmuş gibi görünse de içerken hala yoğun krema tadı geliyordu sanki, tekrar boşalttım kahve ekledim derken evde neredeyse yarım kilo bol kremalı kahvem oldu :O). Tam bu şekilde ekleye çoğalta bitiririm diye düşünürken eve kahve içmeye gelen bir arkadaşım ben seviyorum diye kahve ve krema alıp geldi. Ve ben bitmeyen bir döngüye girdim. Aylardır (ama bana yıllardır gibi geldi) kreması az, kahvesi bol bir karışım yapıp kalana sürekli kahve ekleyip çoğaltarak bitmeyen bir krema kaynağı yarattım. Pişmanım! Az sütlü, koyu kahvemi özledim. En son artık baktım ki kahve eklemekle bitmiyor, kalan son kavanozu bol kremalı mıremalı nasıl oluyorsa öyle içtim ve bu gece bitirdim. Eskiden iki kaşık koyarken bitsin diye son zamanlarda üç kaşık koymaya başlamıştım :O). Bir daha da krema verirse biri, evde bulursam, alıp gelen olursa ben de birine vereceğim, bir yere hibe edeceğim, kurtulacağım. Ben pişmanım, siz yapmayın :O).

Görüşmek üzere...

18 Mart 2025

MARTIN ON SEKİZİ - 2025

 Durdum durdum, o güneşli, sıcak günlerde değil de şu mis gibi yağmurlu, fırtınalı günde yatak odasını toplama işini bitirmeye karar verdim. Sabahtan beri eşya yerleştiriyorum. Halbuki alacaktım kahvemi ya da sıcak çikolatamı elime, kitap okuyup dışarıyı seyredecektim ne güzel. Yağmuru ve kapalı havayı seviyorum ben. Tam bir bibliyofilim. Ay, yok o değil, tam bir pluviofilim ben! 

   Bu arada işi bitirdim sayılır artık, dinleneceğim biraz. Yoruldum ama kafam rahat en azından.

   Görüşmek üzere.

17 Mart 2025

MARTIN ON YEDİSİ - 2025

 Aslında "bu kadar da olmaz be Burcu" serisi yapmalıyım ama utanıyorum. Kendime bunu çok sık diyorum, bazen size de anlatıyorum ama genelde bana gülmenizi istemediğim için yazmıyorum. Neyse yine de bir tane yazayım bari. Bugünkü bu kadar da olmaz be Burcu olayım gözlüğümü gözüme sokmamdı :O). Sabah tam odanın kapısını açıyorken bir yandan da gözlüğümü takıyordum. Gözlüğün sapını gözüme soktum! Çünkü odanın kapısı bir şeye takıldı açarken, kapı koluma çarptı, elimdeki gözlük de gözüme battı. Neyse ki yavaş hareket ediyordum, işte bir yandan da gözlüğü takmaya çalıştığım için ve neyse ki göz pınarıma battı, gözün kendisine değil ve çok acıtmadı ama yine de olmayaydı daha iyiydi :O).

Görüşmek üzere...

16 Mart 2025

MARTIN ON ALTISI - 2025

 Taşındığımızdan beri, yatak odasında, dolap içlerinde bir türlü istediğim düzeni oturtamadım. Tekrar tekrar boşaltıp yerleştiriyorum, ara ara size de bahsediyorum, düzenliyorum, topluyorum diye. Artık bu işten sıkıldığımdan, nihai bir düzenleme yapmaya karar verdim. Son yerleştirme çalışmamda bir süre sonra sıkılıp yarım bırakmıştım, eşyalar ortadan kalksın diye de hurçlara doldurup dolaba tıkmıştım her şeyi. O gün için derli toplu bir oda elde etmiştim ama dolap içleri düzenli değildi, biliyordum. O yüzden hep aklımdaydı doğru düzgün tekrar yerleştirmek. Kısmet bugüneymiş diyerekten döktüm yine her şeyi ortaya. Arkadaş bir insan bu kadar mı uydurmasyon iş yapar diye kendime hem güldüm hem de kendimi eleştirdim. Akla hayale gelmedik şeyler akla hayale gelmedik şeylerin arasından çıktı. Varlığını unuttuğum eşyaları buldum. Arayıp bulamadığım her şey ortaya döküldü. İşim bir günde bitmeyecek galiba ama artık deneye yanıla en güzel yerleştirme sistemini bulduğuma inanıyorum. Bu sefer son olacak, eminim.

 Görüşmek üzere...

15 Mart 2025

MARTIN ON BEŞİ - 2025

 Geçen salı dişçiye gittim. Üstlerin dikişlerini alacak, altların da köklerini takacaktı. Dikişleri aldı ama altları yapmadı. Daha iyileşmemiş tam olarak. Bayramdan sonra yapacakmış. Henüz iyileşmemiş olmasına canım sıkıldı ama bayrama kadar rahatım diye de sevinerek döndüm eve :O). 

 Yine yazma arasını açtım. Her gün giriyorum bloga yazma niyetiyle aslında ama dur başlamadan şu işi halledeyim diyorum ve işte o andan sonra bir daha yazmaya dönemiyorum. Hiçbir şeye başlamadan, öncelikle yazımı yazmalıyım. Her gün ilk iş olarak. Başka türlü olmayacak. Bir süre bunu yapmayı deneyeceğim.

 Saat 13.10 ben bu yazıyı yazarken. Sabahın kör saatinden beri ayaktayım. E o zaman ne yaptın Burcu, hangi işlerini hallettin deseniz hiçbir şey derim. Yoruldum ortalıkta dolanmaktan ama elde var sıfırdayım. Bazı günlerim çok verimsiz geçiyor.

 Yine görüşmek üzere...

8 Mart 2025

MARTIN SEKİZİ - 2025

  Pek tabi ki öncelikle tüm hemcinslerimin Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. 1857'de bu günün oluşmasına vesile olan öncü kadınları da saygıyla anıyorum. 

 Geçen perşembe en sonunda bulaşık makinesi yapıldı. Usta, eve parçayı getirip burada motoru değiştireceğiz dediğinde çok komplike bir işlem, saatler sürecek bir uğraş canlanmıştı gözümde. Motor makinenin altında olduğundan nedense makineyi ters yüz edecekler, baş aşağı çevirecekler falan diye düşünmüştüm. Halbuki sadece yan yatırdı, yarım saatte de tüm her şey olup bitmişti. Neyse ki gözümde büyüttüğüm kadar uğraştırmadı ve ben elde bulaşık yıkamaktan kurtuldum. 

  Dün de annemle kocamın doğum günü için hediye almaya ve biraz vitrinlere bakmaya gittik. Kocama hediye, anneme de çanta aldık. Acıkınca Burger King'de bir şeyler yedik. Ben yediğim hamburgerden hiç et tadı alamadım, yapay bir şey yiyormuşum gibiydi. Annem de aynı şeyi söyledi. Uzun zamandır eve bu tarz restoranlardan bir şey söylemiyordum. Paket servisleri çok kötü oluyor, yediğim hiçbir şeyden tat alamıyorum diye. Canım istediğinde gidip yerinde yiyordum ara sıra. Artık yerinde de yememeye karar verdim. Canım hamburger istediğinde evde yapacağım, dışarıda yemek zorundaysam da lahmacun, pide tarzı şeylere yöneleceğim. Soğuttular beni fast fooddan. 

  Bugün öğleden sonra da uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşıma gideceğim. Ona götürmek için damla çikolatalı kurabiye yaptım ama hiç istediğim gibi olmadı. Ayrıca bir de kek yapıp kurabiyeleri evde bırakıp keki götüreyim diye düşündüm. Yorulmuştum da, onu da gözüm kesmedi. Elim boş gitmek de istemiyorum. Atahan, kurabiyeler gayet güzel olmuş, onları götür dedi ama ben beğenmediğim için o da içime sinmedi. Ne yapacağıma karar vermedim henüz, oturdum size yazıyorum. Yazıyı bitirince duruma bakacağım. Yarın da misafir gelecek, evi bir süpürmek istiyordum bugünden. Canım sıkıldı işim çok diye. Ev kadınlarının dertleri de böyle şeyler oluyor işte, evi mi süpürsem kek mi yapsam, karar veremiyorum :O). 

  Kocamın eşofmanının belindeki ip çıkmış. Hektor da onu bulmuş. Kendisi tam bir ip manyağı olduğundan canımı yiyor iki gündür. İple onu oynatacakmışım. Ben ipi atacakmışım, o getirecekmiş. Ben yukarıda tutup sallayacakmışım o aşağıdan iple oynayacakmış. Öyle kısa bir şey de değil. Sonuçta beli çevreleyecek bağlayacak falan da payı olduğundan uzun bir ip. Alıyor onu ağzına evde her yere taşıyor. Taşırken ayağı ipe dolanıyor ya da ipin üzerine basıp olduğu yerde kalıyor. İzlemesi çok keyifli de yedi yirmi dört onu oynatmak hiç hoş değil. Oynatmadığım zaman sürekli söyleniyor ya da gözünü dikip durmaksızın bana bakıyor. Sürekli benimle. Evin içinde nereye gitsem Hektor peşimde. Sabit duruyorsam da ipini getirip ayağımın dibine bırakıyor. Atahan'a ya da kocama böyle yapmıyor. Bu nazı (eziyeti :O)) de sadece bana. 

  Yine görüşmek üzere...

4 Mart 2025

MARTIN DÖRDÜ- 2025

    Dünden beri mutfakla uğraşıyorum. Buzdolabını boşalttım, temizledim. Bu aslında bence başlı başına bir günlük işti zaten de ben birkaç saate sıkıştırdım çünkü bulaşıkları da yıkamam gerekiyordu. Onları da hallettim. Biraz evi süpürdüm, biraz ortalığı topladım, bir posta çamaşır yıkadım. Kahvaltı bendeydi, akşam yemeğini Atahan yaptı neyse ki ama yine de çok yoruldum. Bugün de tamirciler geldi. Buzdolabının çok bir derdi yoktu zaten beş dakikada hallettiler de bulaşık makinesi olmadı. Resetledi aslında makineyi. Oldu gibiydi. Bütün o yanıp sönen ışıkları sönmüştü. Yıkamaya da başladı güzel güzel ama deterjanı almadı ve bir süre sonra tüm ışıklar yine yanıp sönmeye başladı. Yarın yine gelecekler. Akşam bulaşıkları Atahan'da. Kahvaltıyı da o hazırladı bugün. Yemeği de ben yaparım artık.

  Yine görüşmek üzere...

3 Mart 2025

MARTIN ÜÇÜ - 2025

    Geçen hafta buzdolabım bozuldu. Tam olarak bozuldu da denemez, soğutmasında sorun yoktu ama su akıtmaya başladı. Bunu aldığımızdan beri ara ara yaptığı için hiç şaşırmadım. Tam da diş işleriyle uğraştığım zamana denk gelince, idare edilemeyecek bir şey de olmadığından tamirci için acele etmedim. Bu hafta için randevu alalım servisten artık diye düşünüyordum ki bulaşık makinem de bozuldu. Beklemem iyi olmuş o zaman dedim kendi kendime :O). Tamirci gelir ikisine birden bakar. Bir şekilde yapılır edilir sorun değil de tamirci gelene kadar bulaşıklar ellerimden öpecek. Moralim buna bozuldu sadece...

  Görüşmek üzere...

2 Mart 2025

MARTIN İKİSİ - 2025


 Çalışma masasının hemen altında kalorifer peteği var. Kış gelip de kombiyi açtığımız andan itibaren Hektor'un favori yatağı masa oldu. Orada yazın da takılıp dışarıyı izlemeyi seviyordu ama uyumak için koltuğa geçiyordu. Şimdi artık 7/24 masada. Ahşap çok güzel bir şekilde ısınıyor ve bazen benim bile yatasım geliyor :O).  Canı isterse dışarıyı izliyor, yorulunca uyuyor, denk getirirse yatarken bir yandan defterlerimi de kemiriyor. İdeal bir yer onun için. Uyurken en kenardaki masa lambamı da düşürüyordu ara ara. O yüzden masa başında değilken lambayı aşağıya almaya başlamıştım ama geçen gün ben koltukta lamba ışığında kitap okurken o da yatarken lambayı düşürdü, ampulü kırdı. Uzun zamandır ampul almamıştım lambaya, o yüzden nasıl bir şey aldığımı unutmuşum. Hemen araştırmalara başladım. Kaç watt olmalı, sarı ışık mı, beyaz ışık mı, internette araştırdım, kocama sordum, yeğenime sordum her şeyi belirleyip aklımdaki mükemmel ampulü almaya evin hemen bir sokak altındaki elektrikçiye gittim. İnce duylu ve okuma lambasına uygun tek bir çeşidim var dedi dükkan sahibi. Üç günlük emeğim çöpe gitti. Tek karım ampul fiyatının çok uygun olması oldu. O yüzden Hektor yine kırarsa diye iki tane aldım çıktım :O). 

  Pazar günlerini kendime izin günü olarak belirledim. Kızım sen zaten ev kadınısın hangi izin gününden bahsediyorsun demeyin. Ev işleri bitmeyen bir mesai. Gecesi gündüzü yok. Kimsenin bana, ya zaten her gün uğraşıyorsun şu işlerle, bugün de dinlen be Burcu dediği yok. O yüzden pazarları kendime izin veriyorum. Yemek - bulaşık dışında ev işi yapmıyorum. Canım isterse kitap okuyorum (ne büyük değişiklik) canım isterse film izliyorum. Çamaşır, süpürge, toz almak gibi herhangi bir ekstra iş yok. Normalde her sabah erkenden kalkıp üzerimi değiştiririm, yüzümü yıkarım, saçımı başımı tararım, güne öyle başlarım. Pazarları da yine erken kalkıyorum yine yüzümü yıkayıp saçımı tarıyorum ama bir değişiklik olarak bir süre pijamayla takılıyorum. İyi geliyor tatil modu bana.

 Yine görüşmek üzere...

1 Mart 2025

MARTIN BİRİ - 2025

 Bugün iyiyim :O). Sadece bir şeyler yerken yavaş ve dikkatli yiyorum, çok sert şeyleri hızlı yiyince canımı acıtabiliyor biraz. Dikkat ediyorum diyelim. Hasta yatağımı kaldırdım :O). Hasta yatağım dediğim de oturma odasındaki koltuk. Sırt yastıkları geniş, yatarken dar bir alan bırakıyor. Rahat yatmak istediğim zaman onları kaldırıyorum. Dişçiden döndüğümde de kaldırmıştım, dün yerine koydum. Dişçiye gitmeden önce kendimi "Burcu full yatacaksın ve yatarken kesintisiz kitap okuyacaksın." diyerek motive etmiştim. Full yatma olayı ancak bir buçuk gün sürdü, zaten iyi hissedince kalktım. E işlem de korktuğum gibi zorlu geçmedi. Yine de gözümün açık olduğu her an kitap okudum. Çok hoşuma gitti. Yemek ve bulaşığı Atahan halletti. Ben sadece oturdum masaya yedim, karnım doyunca kalktım, yattım. Ah keşke doktora söyleseydim de böyle topluca değil de tek tek taksaydı hepsini :O). Bildiğin bir tatil yapmışım ancak şimdi anlayabildim :O).  

 Bu sabah da pırıl pırıl bir mart sabahına uyandık. Güneş parlıyor dışarıda. Bahar geliyor yavaş yavaş. Kışı severim, bahar da kabulüm de, yazı hiç istemiyorum. Çooook sıcak oluyor, helak ediyor herkesi. 

 Biz sokakla aynı seviyede oturuyoruz. Ben bütün gün ya mutfakta ya çalışma odasında oluyorum ve sokağı izliyorum. Apartman kapısı da bu tarafta olduğundan ister istemez bütün gireni çıkanı da görüyorum. Bir kere komşularımın yüzde doksan beşini tanımıyormuşum onu fark ettim. İsimlerini hele hiç bilmiyorum. Çocuklar - gençler arasından üçünü biliyorum sadece. İkisi beni tanıyor biri hiç bilmiyor çünkü ikisinin annesiyle kapıda bacada bile olsa görüşüyoruz ama onun annesiyle hiç rastlaşmıyoruz. Çocuk bütün gün sokakta ve biraz fırlama bir tip. Sevimli fırlamalardan ama tatlı bir çocuk. Neyse, iki komşum her gün ama her gün dışarı çıkıyor. Alışverişe gidiyorlar herhalde diye düşünüyorum. Dönerken ellerinde torbalar oluyor genelde. Bir tanesi hafta içi her gün çocuğu okula götürüyor, akşam gidip alıyor. Ama hafta sonu da bakkala gidiyor, markete gidiyor. Kar yağdı, yol kapandı, bugün de çıkmazlar artık herhalde bu yoğun kar altında dedim ama her ikisi de yine sokaktaydı. Olabilir, seviyorlardır, hava alıyorlardır, hareket ediyorlardır, evde onlardan başka alışveriş yapan kimse yoktur ya da sadece canları istiyordur kime ne ama da yine de hafta sekiz gün dokuz giyin, saçını başını tara, makyajını yap, yokuşu in, çık gez dolaş, yokuşu geri çık rutini hiç mi yorucu, sıkıcı falan olmuyordur. Bir gün bile içlerinden geçmez mi şu gün de evde oturayım da ayaklarımı uzatayım diye, merak ediyorum...

  Yine görüşmek üzere...