3 Mart 2025

MARTIN ÜÇÜ - 2025

    Geçen hafta buzdolabım bozuldu. Tam olarak bozuldu da denemez, soğutmasında sorun yoktu ama su akıtmaya başladı. Bunu aldığımızdan beri ara ara yaptığı için hiç şaşırmadım. Tam da diş işleriyle uğraştığım zamana denk gelince, idare edilemeyecek bir şey de olmadığından tamirci için acele etmedim. Bu hafta için randevu alalım servisten artık diye düşünüyordum ki bulaşık makinem de bozuldu. Beklemem iyi olmuş o zaman dedim kendi kendime :O). Tamirci gelir ikisine birden bakar. Bir şekilde yapılır edilir sorun değil de tamirci gelene kadar bulaşıklar ellerimden öpecek. Moralim buna bozuldu sadece...

  Görüşmek üzere...

2 Mart 2025

MARTIN İKİSİ - 2025


 Çalışma masasının hemen altında kalorifer peteği var. Kış gelip de kombiyi açtığımız andan itibaren Hektor'un favori yatağı masa oldu. Orada yazın da takılıp dışarıyı izlemeyi seviyordu ama uyumak için koltuğa geçiyordu. Şimdi artık 7/24 masada. Ahşap çok güzel bir şekilde ısınıyor ve bazen benim bile yatasım geliyor :O).  Canı isterse dışarıyı izliyor, yorulunca uyuyor, denk getirirse yatarken bir yandan defterlerimi de kemiriyor. İdeal bir yer onun için. Uyurken en kenardaki masa lambamı da düşürüyordu ara ara. O yüzden masa başında değilken lambayı aşağıya almaya başlamıştım ama geçen gün ben koltukta lamba ışığında kitap okurken o da yatarken lambayı düşürdü, ampulü kırdı. Uzun zamandır ampul almamıştım lambaya, o yüzden nasıl bir şey aldığımı unutmuşum. Hemen araştırmalara başladım. Kaç watt olmalı, sarı ışık mı, beyaz ışık mı, internette araştırdım, kocama sordum, yeğenime sordum her şeyi belirleyip aklımdaki mükemmel ampulü almaya evin hemen bir sokak altındaki elektrikçiye gittim. İnce duylu ve okuma lambasına uygun tek bir çeşidim var dedi dükkan sahibi. Üç günlük emeğim çöpe gitti. Tek karım ampul fiyatının çok uygun olması oldu. O yüzden Hektor yine kırarsa diye iki tane aldım çıktım :O). 

  Pazar günlerini kendime izin günü olarak belirledim. Kızım sen zaten ev kadınısın hangi izin gününden bahsediyorsun demeyin. Ev işleri bitmeyen bir mesai. Gecesi gündüzü yok. Kimsenin bana, ya zaten her gün uğraşıyorsun şu işlerle, bugün de dinlen be Burcu dediği yok. O yüzden pazarları kendime izin veriyorum. Yemek - bulaşık dışında ev işi yapmıyorum. Canım isterse kitap okuyorum (ne büyük değişiklik) canım isterse film izliyorum. Çamaşır, süpürge, toz almak gibi herhangi bir ekstra iş yok. Normalde her sabah erkenden kalkıp üzerimi değiştiririm, yüzümü yıkarım, saçımı başımı tararım, güne öyle başlarım. Pazarları da yine erken kalkıyorum yine yüzümü yıkayıp saçımı tarıyorum ama bir değişiklik olarak bir süre pijamayla takılıyorum. İyi geliyor tatil modu bana.

 Yine görüşmek üzere...

1 Mart 2025

MARTIN BİRİ - 2025

 Bugün iyiyim :O). Sadece bir şeyler yerken yavaş ve dikkatli yiyorum, çok sert şeyleri hızlı yiyince canımı acıtabiliyor biraz. Dikkat ediyorum diyelim. Hasta yatağımı kaldırdım :O). Hasta yatağım dediğim de oturma odasındaki koltuk. Sırt yastıkları geniş, yatarken dar bir alan bırakıyor. Rahat yatmak istediğim zaman onları kaldırıyorum. Dişçiden döndüğümde de kaldırmıştım, dün yerine koydum. Dişçiye gitmeden önce kendimi "Burcu full yatacaksın ve yatarken kesintisiz kitap okuyacaksın." diyerek motive etmiştim. Full yatma olayı ancak bir buçuk gün sürdü, zaten iyi hissedince kalktım. E işlem de korktuğum gibi zorlu geçmedi. Yine de gözümün açık olduğu her an kitap okudum. Çok hoşuma gitti. Yemek ve bulaşığı Atahan halletti. Ben sadece oturdum masaya yedim, karnım doyunca kalktım, yattım. Ah keşke doktora söyleseydim de böyle topluca değil de tek tek taksaydı hepsini :O). Bildiğin bir tatil yapmışım ancak şimdi anlayabildim :O).  

 Bu sabah da pırıl pırıl bir mart sabahına uyandık. Güneş parlıyor dışarıda. Bahar geliyor yavaş yavaş. Kışı severim, bahar da kabulüm de, yazı hiç istemiyorum. Çooook sıcak oluyor, helak ediyor herkesi. 

 Biz sokakla aynı seviyede oturuyoruz. Ben bütün gün ya mutfakta ya çalışma odasında oluyorum ve sokağı izliyorum. Apartman kapısı da bu tarafta olduğundan ister istemez bütün gireni çıkanı da görüyorum. Bir kere komşularımın yüzde doksan beşini tanımıyormuşum onu fark ettim. İsimlerini hele hiç bilmiyorum. Çocuklar - gençler arasından üçünü biliyorum sadece. İkisi beni tanıyor biri hiç bilmiyor çünkü ikisinin annesiyle kapıda bacada bile olsa görüşüyoruz ama onun annesiyle hiç rastlaşmıyoruz. Çocuk bütün gün sokakta ve biraz fırlama bir tip. Sevimli fırlamalardan ama tatlı bir çocuk. Neyse, iki komşum her gün ama her gün dışarı çıkıyor. Alışverişe gidiyorlar herhalde diye düşünüyorum. Dönerken ellerinde torbalar oluyor genelde. Bir tanesi hafta içi her gün çocuğu okula götürüyor, akşam gidip alıyor. Ama hafta sonu da bakkala gidiyor, markete gidiyor. Kar yağdı, yol kapandı, bugün de çıkmazlar artık herhalde bu yoğun kar altında dedim ama her ikisi de yine sokaktaydı. Olabilir, seviyorlardır, hava alıyorlardır, hareket ediyorlardır, evde onlardan başka alışveriş yapan kimse yoktur ya da sadece canları istiyordur kime ne ama da yine de hafta sekiz gün dokuz giyin, saçını başını tara, makyajını yap, yokuşu in, çık gez dolaş, yokuşu geri çık rutini hiç mi yorucu, sıkıcı falan olmuyordur. Bir gün bile içlerinden geçmez mi şu gün de evde oturayım da ayaklarımı uzatayım diye, merak ediyorum...

  Yine görüşmek üzere...