Buralarda olmadığım günlerde eylülde yapılacak Yabancı Dil Sınavı için çalışmaya başladım. İngilizcem B1 - B2 seviyesinde gidip geliyor senelerdir. İş yerinde de kullanıyorum ama tamamen tembellikten seviyesi neyse o halinde bıraktım, ite kaka kullandım, hiç üzerine eklemedim. Şimdi hem C1 - C2'ye çıkarmak istiyorum hem de sınavda iyi bir puan almayı hedefliyorum. O yüzden bulabildiğim her boş zamanda ders çalışmaya - soru çözmeye başladım ama yine de çok yavaş ilerliyor. Hızlanmam lazım.
Bunlar dışında son zamanlarda evi çok kendi haline bırakmıştım. Almış başını gitmişti. Biraz temizlik ve derleme toparlama yaptım. Yine de yapılacak çok iş var tabi ki ama bir nebze de olsa pis - dağınık halinden kurtuldu. Bu da hoşuma gitti. Daha da yapasım var o yüzden :O).
Mesela, geçen haftaki izin günümde Üç senedir hiç toplamadığım kitaplığımı düzenledim. Üç bine yakın kitabım olduğunu düşünürsek muazzam bir iş. Bir günümü aldı. Yine de tam istediğim gibi olmadı. Düzenlenecek beş altı rafım daha var. Holde de üç kitaplığım var. Oraya hiç girmedim bile, sadece çalışma odasını yapabildim. Komple tüm kitaplığı boşalttım, tüm rafların tozunu aldım. Her yere tıkıştırdığım kitapları düzenledim. Aynı yazarların kitaplarını bir araya getirdim. Polisiye, fantastik, kişisel gelişim ya da roman gibi türleri yakın raflarda kümeledim. Okuyup da sahip olmak istemediğim birkaç kitabı kütüphaneye bağışlamak üzere ayırdım. Henüz okumadıklarımı bir araya getirdim. Yoruldum ama bir yandan da çok keyif aldım. Kitaplığımla ilgilenmeyi özlemişim.
Biraz bayram temizliği de yaptım. Mutfak halım çok kirlenmişti yıkamaya verdim. Bayramdan önce gelmişti. Komple mutfağı temizledim, halıyı serdim. Çayı koydum, demlenene kadar birkaç bulaşığı toparladım. Kahvaltıyı hazırlamaya başlamadan ocağın üzerindeki tencereleri de alayım derken elimden kaydılar. Çaydanlığı devirdiler. Mutfak perdesi, yeni yıkanan halı, sildiğim dolaplar, yerler her yer ama her yer çay oldu. Çaydanlıkta bir damla su, demlikte bir damla çay kalmamış. Devrilirken sıçradığı için de mutfağın yarısına yayılmış. Bir de dökülen çay otomatik ateşlemeyi ıslatmış. Durmaksızın gelen bir çıt çıt sesi var arka planda. Kırk üç senelik ömrümde ilk defa oturdum sinirden ağladım. Mutluluktan ya da üzüntüden ağladığım çok olmuştur gayet de alışığım ama hayatımda ilk defa sinirden ağladım. Emeğime mi üzüleyim, yorgunluğuma mı yanayım, yine yeniden sil baştan her şeyi temizleyecek oluşuma mı acıyım bilemedim. Sonra bir sigara yaktım. Oturdum pisliğe baktım. O an kafama dank etti ki ben de ocağın yanında duruyordum o haşlak çay ve kaynamış su komple benim üzerime de gelebilirdi. Ben oturup sigara içeceğime belden aşağım yanmış şekilde hastane yolunda olabilirdim. Dedim ki boş ver Burcu, sağlık olsun. Bir damla bile üzerine gelmedi ya sen ona bak. Sonra kalktım, durmaksızın gelen ve ne yapsak kesilmeyen çıt çıt sesi eşliğinde "çıt çıt çıt çıt çedene de sar bedeni bedene, dünya dolu yar olsa da alacağım bir tane" türküsünü söyleyerek mutfağı temizledim. Halıyı sildim - perdeyi yıkadım- dolapları sildim- yerleri sildim. Her yerimizden çay çıktı ama yine de bir süre. O gün kahvaltıyı saat dörtte edebildik. Tam kahvaltının ortasında birden o çıt çıt sesi kesildi. Ertesi gün kalktığımda bile hala ayaklarım ağrıyordu.
Sırt çantası kullanıyorum genelde çünkü normal kol çantalarına sığamıyorum. Yanımda mutlaka kitaplar, defterler ve bir sürü ıvır zıvır taşıyorum. Haliyle çantam da çok ağır oluyor. Geçen hafta iftara gitmiştik kocam ve kayınvalidemle. Onlar oturuyordu, ben sonradan geldim. Çantamı sandalyemin arkasına astım. İftara birkaç saniye kala masanın ortasındaki ekmeğe uzandım ama uzağa koymuşlar hafif kalkmam gerekti. Otururken kocamın "HOP HOP!" dediğini duydum. Bilinç dışı bir şekilde sandalyemin yere düştüğünü algıladım. Yine de çoktan geriye doğru ağırlığımı verdiğim için kendimi durduramadım ama düşmedim de yumuşak bir şekilde yere oturdum. Hatta biri sandalyeyi altımdan çekme şakası mı yapıyor diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bunların hepsi üç saniye içinde oldu - aklımdan geçti - gerçekleşti ama sanki ağır çekim gibi canlanıyor gözümde nedense, beş dakika sürmüşçesine :O). Neyse ki, kocamın hop hop'u (uyarması) sayesinde canım hiç acımadı. Ayağa kalktım. Çantamı yerden aldım, sandalyeyi yerden kaldırdım. Gülmeye başladım pek tabi ki çünkü dünyanın en salakça düşüşüydü :O). Arkamdaki üç masada oturanların hepsi bana bakıyordu, bir şey olmadı dedim onlara da, yumuşak bir oturuş yaptım kocam beni uyardı düşerken dedim. Sonra oturdum yerime, döndüm önüme yemeğimi yedim ama yemek boyunca da aklıma geldikçe kendime güldüm :O).
Ablamı çok özlüyorum. Ben ilk günlerde buraya da yazmıştım: Bir şey duyunca - okuyunca dur bunu ablama anlatayım diye geçiyor aklımdan diye. Ne yalan söyleyeyim zamanla bu azalır diye düşünmüştüm ama azalmadı. Mayısta doğum günü. Mezarını yaptırdık birkaç gün önce. Geçen gün mutfakta yemek yaparken onu anıp ağladık annemle. Hayat devam ediyor tabi ki ama onsuzluk bazen çok zor geliyor bana.
Yine görüşmek üzere...
10 yorum:
Gülerken ablanın satırlarına geldim gözü
m doldu...
Mekanı cennet olsun...
Yüreğimin İklimi, son zamanlarda hayatta da böyle olduğum için yazarken de aynısını yapmışım. İki dakika önce gülerken iki dakika sonra gözlerimin dolması çok muhtemel.
Kitaplık toplama işini yaptığın için tebrik ederim Burcu, kolay iş değil. Benimki de beni bekliyor :)
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Aynı şeyleri ben de yaşıyorum bunu ablamla konuşmalıydım diye. Hülya
Cenneteki ilk yasi kutlu olsun Cagla ablanin. Huzur icinde uyusun. Hepsini cok uzun yillar sonra kavusunca anlatirsin. Acaba sevdiklerimizle bulusunca onlarda gorduklerini anlatacak mi? Bunu cok merak ediyorum.
Ah ah mutfak cok sinir bozucu olmus. Ben sanirim pes ederdim, o gun bidaha elleyemezdim. Dedigin gibi saglik olsun, Allah kuvvetine kuvvet katsin .
Serpil,
Kitaplık toplama dünyanın hem en yorucu hem en keyifli işi :) Darısı başına.
Hülya,
Yerleri dolmayacak :(
Anonim kişi,
Adınızı eklememişsiniz. Belki de tanıyorum sizi ama çıkaramadım kusura bakmayın. Cennetteki doğum günü çok güzel bir ifade olmuş. Mutlu etti beni :O) Mutfakta oturdukça hala geliyor aklıma, bir felaketti o gün. Bir daha olmasın diye ekstra dikkat ediyorum artık iş yaparken ama bilmiyorum ne kadar işe yarayacak :O).
Ismimi yazmayi unutmusum! Berna ben :) Allah beterinden korusun 🙏 benim kuzenim 2 yasindayken firinin kapagini acip, ocaga tirmanip cayi boynundan asagi dokmustu. Kiz iki sene korseyle gezdi o minicik haliyle :( hala izleri duruyor.
Berna selam :O).
İki yaş çocuğundan hallice hissettim kendimi hatıranı okuyunca :O). Çektiği sıkıntıya da üzüldüm ama iyidir artık zaten herhalde galiba sanırsam :O).
Yorum Gönder