Ben 15-16 yaşlarındayken (aslında tüm hayatım boyunca) annem sabah erkenden kalkmış, çayı demlemiş olurdu. Mutfağın camı da çayın buğusuyla kaplanırdı. Uyanınca havanın nasıl olduğunu anlamak için mutlaka mutfak camından dışarı bakardım. Dışarıyı görebilmek için önce camı silmem gerekirdi.
Böyle günlerden birinde cama “Burcu” yazmıştım. Annem sonradan üstüne “uykucu güzelini” ni ekleyince ben de üzerine başka kelimeler eklemiştim bu aramızda küçük bir oyun olmuştu.
Günlerdir linkler yardımıyla blog blog geziyorum. En sonunda benim de içime bir blog yapma isteği yerleşti. Bunu daha önce denemiş ama nedense başarılı olamamıştım.
Geçen gece yatmış ama bir türlü uyku tutturamamışken aklıma önce bu mutfak camı yazıları, ardından da bu isimde bir blog oluşturmak geldi. Tekrar denedim ve rahatlıkla başardım. İlk seferinde neden başarısız olduğumu anlayamıyorum.
Açıkçası bu siteyi öncelikle kendim için oluşturdum. Uzun zamandır ara verdiğim yazma işini ve içimdeki yazma dürtüsünü daha fazla ertelememek için.
Belirli bir konu olmayacak. Aklıma estiği, içimden geldiği gibi yazacağım. Kimse olmasa da en azından ablam, abim ve eşim okuyacaktır. Eh şimdilik bu da bana yeter.
Sevgilerimle…
18 yorum:
Sevgili Aysetun hanım çok teşekkür ederim.gerçekten beni şımartıyorsunuz.ilginize layık olmaya çalışacağım.sevgiler...
Hayırlı olsun diyelim :)
Oldukça güzel bir ilk yazı,tasarım da çok hoş ayrıca.
Yazmalısınız ...
Anonim, teşekkür ederim.
Evren çok teşekkür ederim. yorumunu geç gördüm kusura bakma...
Eğer yazılarını arşive kaldırmamış olsaydın muhtemelen bu ilk yazını okumamış olacaktım. Birkaç kere adına bir yerlerde rastladığım zaman, bunun ne anlama geldiğini merak etmiştim. Gerçekten bu blog adının çok hoş bir hikayesi varmış.
Benim annem çalışan bir anne olduğu için, her sabah çayın demlenmiş ve mutfak camına buğusunu hediye etmiş olmasını, içim cızlayarak okudum. Bunun ne kadar özel bir durum olduğunu düşünmüşümdür tüm öğrencilik hayatım boyunca. Bir de buna sabahın ilk keyifli oyununu ekliyormuşsunuz. Ne kadar hoş...
Sevgiler...
Geveze Kalem, benim annem de çalışan bir anneydi, kendisi öğretmen. Üç çocuğu, bir kocayı ve dönem dönem yanımızda kalan akrabaları( yaşlandığında- ölene kadar babaannem, bir ara İstanbul'da çalışan dayım, memleketten gelip gidenler, İstanbul'a okumaya gelenler, vb.) sayarsak oldukça da kalabalıktık. Sabah çok erken kalkardı. Biz de ne kadar erken kalkarsak kalkalım onu çoktan uyanmış bulurduk. Kalktığında ilk işi çayı demlemek olurdu ve bazen de okula gitmeden önce yemeğini yapar, mutfağı ya da ortalığı toplardı. Emekli olana kadar da bu böyle devam etti.
İlk yazımı da arşive kaldırmıştım aslında, sonra adımın anlamını bilmeyenler, daha sonra okumaya başlamış olanlar olabilir diye sadece onu çıkarıp koydum. Yorumunu görünce de anladım ki iyi yapmışım.Ben de seni ilgiyle takip ediyorum. Sevgiler...
Arşivden birkaç yazı daha koysan ne güzel olur. Benim okuyamadığım pek çok şey var...
Pınar, düşünüyorum aslında arşivden bazı yazıları koymayı ama olduğu gibi yayınlamam yine de. Seçmeler yapabilirim bir gün...
ben okurum...mutfak camına yazı yazmayan çocuk varmıdır ki...
Benim burda yorumum yokmuş ne garip..
Oysa en uzun takipçin benim :)
Türkiye'nin ilk bloggerları arasında olmanızdan dolayı tebrik ederim.
Teşekkür ederim Uykusuz Gezgin :O).
Ah o camlar... Siz şanslıymışsınız ama. Biz yapınca annem "yeni sildim, çek elini oradan. Bak nasıl batırmış yine" diye kovalardı. Yine de güzel günlerdi. Samimi günlerdi :) Türkiye'nin ilk blogları adlı bir yazı sayesinde okuma fırsatı buldum. Kaleminize sağlık. Artık takipteyim. Sevgiler,
bi'blog tanıştığımıza sevindim. Eskisi gibi sık yazamasam da buralardayım işte. Ben de ilk fırsatta ziyarete geleceğim. Sevgiler :O).
bloğunuzu devamlı takip ediyorum çok güzel
Camın buğunu silmeye dalıp geçmişi anmaya fırsat bile yok artık. Blog hayatınız boyunca başarılar dilerim. Çukur ekibinden Burak.
Blogunuz çok güzel benimkine de beklerim https://lensoptikal.com/ :)
Yorum Gönder