30 Haziran 2024

HAZİRANIN OTUZU - 2024

 Farkında mısınız, sadece bir gün fire vererek koca bir ayı birlikte bitirdik. Yarından itibaren en sevdiğim ay başlıyor. Doğduğum ay, oğlumun doğduğu ay, abimin doğduğu ay ve annemlerin evlilik yıldönümlerinin olduğu ay. Her günü ayrı güzel bence:). Hem temmuzla beraber yazın da yarısını bitirmiş oluyoruz. Ağustosta beraber önümüz kış moduna girebiliyorum. Bir yaz çocuğu olmama rağmen son senelerdeki aşırı nemli sıcaklar beni yazdan soğuttu. Sonbahar ve kış en sevdiğim mevsim artık:). Her gün yazmak ara ara zor geldi. Bazen çok hoşuma gitti. Bunu bir kural gibi belirleyince her gün yazabildiğimi gördüm. Sonuçta iyi ki bunu denedim diyorum. Temmuz için ise gün aşırı yazmaya karar verdim. Arada istersem yazmam gerekmeyen günde de yazma hakkımı saklı tutarak iki günde bir sizinle olacağım. 

 Yine görüşmek üzere.

29 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ DOKUZU - 2024

   Dün akşam yemekten sonra bir ağırlık çöktü. Azıcık uzanayım şöyle boş boş telefonda gezineyim dedim. Uyuyakalmışım :O(. Gözümü bir açtım ki on ikiyi on geçiyor. Aklıma ilk blog yazımı yazmadığım geldi ama yeni güne girmiş olduğumuz için yazsam da bugünün tarihiyle yayınlanacaktı böylece istemeden dünkü günlük yazımı kaçırmış oldum. Seriyi bozdum ve çok üzüldüm. Tam da ayı kesintisiz tamamlamak üzereydim. Özür diliyorum sizlerden.

   Dün sabah yine erkenden kalktım. Beş civarı kalkıyorum, atıştırıyorum çünkü ben her sabah aç uyanıyorum. Azıcık da olsa bir şey yemem de gerekiyor, sigara altı yapmış oluyorum. Sonrasında genelde kitap okuyorum sekize kadar. Sekiz civarı duşumu alıyorum. Güne taze bir başlangıç oluyor. O sırada Atahan da uyanıyor. Bazen çay suyunu koyup duşa öyle giriyorum. Ben çıkana kadar kaynıyor. Giyindikten sonra çayı demleyip o demlenene kadar da kahvaltıyı hazırlıyorum. Dün de öyle yaptım. Banyodan çıktığımda su kaynamıştı, Atahan da biraz erken uyanmıştı, giyinene kadar çay da demlenmiş olsun diye düşünerek bornozla mutfağa geçtim. Bizim mutfak yolla bir seviyede. Sabahın erken saatlerinde çok işlek olmuyor bir iki işe erken giden varsa onlar geçiyor sadece. Tül örtülü, ışık falan da açık değil içerinin görünmemesi gerekiyor diye düşündüm. Sokak da bomboştu. Emin de olamadım ama baktım su kaynamış elime aldım çaydanlığı madem buraya kadar geldim demleyim dedim. Tam o anda sokakta bir araba durdu. Ben elimde çaydanlık gayriihtiyari yere çömeldim beni görmesinler diye. Tül çekili, üzerimde bornoz var sonuçta, görünecek bir şey de yok, dışarıdan içerinin de görünmemesi lazım da nedense o an herkes ben bornozla mutfağa gireyim de onlar da beni bornozlu görsün diye sokağa üşüşmüş gibi geldi. Elimde çaydanlık dondum kaldım bir an, sonra eğilmiş halde, saklana sakına mutfaktan çıktım. Araba o arada belki de çoktan gitti ama işkillendim ve huzursuz da oldum ya, geri de dönemedim. Giyineyim dedim. Çaydanlık elimde kaldı. Koyacak bir yer bulamadım. Altı sıcak, mobilyaları yakar mı acaba diye düşündüm. Evin içinde elimde çaydanlıkla dolandım biraz, holdeki kitaplığı değerlendirdim olmaz dedim, yatak odasında şifonyer üzeri diye düşündüm olmaz dedim. O arada madem ben bunu demlemek için aldım elimde de gezdirip duruyorum bari amacıma ulaşayım diye çayı da demledim. En sonunda banyoda tezgah üzerine koydum :O). Gittim giyindim üç dakikada. Atahan elini yüzünü yıkamaya gidiyordu banyoya, ben de elimde çaydanlıkla banyodan çıkıyordum. Sabahın sekizinde neden elinde çaydanlık (ve demlenmiş çayla) banyodan çıkıyorsun diye sorarsa ne cevap veririm dedim. O sormadı ben de hiç öyle bir şey yokmuş gibi yaptım ve konu kapandı. Ama size anlatmasam olmazdı :O). İlk sokağa çıktığımda yolda durup tül örtülüyken mutfağın içinin görünüp görünmediğine bakacağım! Büyük ihtimalle bütün bu aksiyon boşanaydı diye düşünüyorum :O).

  Yine görüşmek üzere...

27 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ YEDİSİ - 2024

 Bugün gayet iyiyim çok şükür :O). Sadece dün bütün gün hiçbir şey yapmadan yatınca bugün çok iş moduna giremedim. Çamaşır yıkadım bulaşıkları makineye attım ama dün için planlayıp kendimi iyi hissetmeyince bugüne bıraktığım işleri yapmadım. Onun yerine dizi izledim (Prens), kitap okudum (Fırtınaışığı Arşivi - üçüncü kitabı bitirdim dördüncü kitabın birinci cildine başladım) ve boş boş gezindim internette. Bence güzel bir gündü :O). Ve dün bütün gün uyuyunca gece bir buçukta ancak uykum geldi. Sabah da beşte uyandım yine çünkü Hektor bu sabah yüzümle (çenemle ve boynumla) oynamak yerine bacaklarımı ısırdı. Can acıtacak seviyede değil oynamak amaçlı ama beni uyandırmaya yetti. Hatta uyku sersemi onu biraz tepiklemiş olabilirim. Zaten ne yaparsam yapayım hiç vaz geçmiyor ben yataktan kalkana kadar devam ediyor. Beni sabahın köründe kaldırıp kendi başına takıldıktan sonra da tüm öğleden sonrayı uyuyarak geçiriyor. İki favori uyku yeri var: Serin bir yer istiyorsa salondaki açık camın önünde duran masanın altı. Sessiz sakin bir yer istiyorsa yatak odası yatağın üzeri. Akıllı çocuk bu Hektor :O). 

   Yine görüşmek üzere...

26 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ ALTISI - 2024

   Bugün kendimi sabahtan akşama kötü hissettiğim bir gündü. Bütün gün yattım. Tansiyonum hafiften yüksekti. Yüksek de değil aslında 11'e 7'diydi ama genelde benim 7'ye 5 civarında olduğundan normal değerler yüksek geliyor bana. Başım ağrıdı, midem bulandı. Ben de yattım, biraz kitap okudum, uyudum, uyandım, bir şeyler yedim yine yattım, biraz film izledim, yine uyudum derken akşamın sekizine kadar günüm uyur uyanık geçti. Neyse ki sekizde uyandığımda  iyiydim artık. Dışarıda acil işim yoktu, evle ilgili planladıklarım vardı. Onları da yapmadım, yapamadım. Yarına erteledim. Bugün de böyle geçmiş olsun, iyi olalım da her iş eninde sonunda yapılır.

     Yine görüşmek üzere...

25 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ BEŞİ - 2024

  Bir ay kadar önce günübirlik Edirne'ye gitmiştim annemlerin bir gezisiyle. Öğleden sonra iki saat kadar boş zamanımız vardı. Edirne'de yaşayan, kız kardeşim gibi sevdiğim tee üniversiteden beri - yani 22 senedir çok samimi görüştüğüm bir arkadaşım var. O arada ben de onunla görüşeyim dedim.. Biz tam çarşının içinde öğlen yemeğini yedik, yemekten sonra da serbesttik. O da biz yemekteyken geldi, beklemek için çay bahçesine oturdu. Oturduğu yerin adını söyledi. Konum attı. Ben çantamı taktım sırtıma, konumu açtım, sanki şehrin içinde değil de kırda bayırdaymışım gibi yolu da tarif et dedim. Sağa döndüm, kaptırdım kendimi, caddeden aşağıya doğru yürümeye başladım. Eskiler bilir, Özgür Kız vardı bir reklamda Nil Karaibrahimgil diyardan diyara geziyordu, reklam serisi haline gelmişti. Görseniz işte ben o Özgür Kız'dım sanki. Öyle bir havayla yürüyorum, arada konuma bakıyorum falan. Yol tarifini bir türlü çözemeyince bir dükkana sordum, arkadaşımın oturduğu kafe nerede dedim. Yukarıda kaldı dediler. Özgür Kız havam söndü, gerisin geri yürüdüm. Meydana vardığım anda da kafeyi tam karşımda buldum. Yemek yediğimiz yerden kalktığımda beş adım atıp kafamı sola çevirsem zaten varacakmışım kafeye :O). Kendi kendime güldüm, iyi ki inat etmedim kafenin yerini sordum aferin kendime dedim. Her masaya bakarak boydan boya kafeyi geçtim, park gibi bir yerdi, üst ucundan çıktım, arkadaşımı bulamadım. Aradım hemen, buluşacağımız yerde oturuyorum dedi. E ben de oradayım dedim. Geri indim, kapıdan tekrar girdim ki tam kapının karşısındaki masada oturuyor. Ben geçip gitmişim o beni görmemiş, ben de onu görmemişim. O beni görmemiş çünkü mesajlarına bakıyormuş. Ben onu görmedim çünkü her zaman kahverengi saçlı olan arkadaşımın kumral olduğunu unutup sarışın birini aradım :O). Bir adımlık yerde, 22 senedir birbirini tanıyan iki kişi nasıl buluşamaz diye bir komedi çekilse ve ben izlesem, abartmışlar bunlar da artık, saçmalık derim kapatır giderim ama o gün bir şekilde bu komedinin baş kahramanı olmayı başardım. 
  Yine görüşmek üzere...

24 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ DÖRDÜ - 2024

    Bugün evdeydim hiç çıkmadım. Enerji seviyem çok düşüktü. Sürekli yatasım vardı. Ben de günün büyük kısmını kitap okuyarak geçirdim. Biraz yatak odasındaki son işleri toparladım. Biraz da çalışma odasını topladım. Çamaşır - bulaşık standart zaten. Gün geçiverdi. Yazımı yazdıktan sonra biraz daha kitap okumayı düşünüyorum. Fırtınaışığı Arşivi üçüncü kitabın ikinci cildinin ortalarındayım. Sonlara doğru yaklaşmaya başladıkça macera çok heyecanlı bir hal alıyor ben de elimden bırakamıyorum. Başka hiçbir şey ilgimi çekmiyor zaten, kitabı bitirene kadar rahat edemiyorum. 

  Sonra yine görüşmek üzere...

23 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ ÜÇÜ - 2024

 Bu akşam arkadaşlarımla buluşacağım. Dün yatak odasındaki gardırobu elden geçirmeye başladım ama bitmedi. Buluşma saatine kadar o işe de devam edeceğim. Üzerinize afiyet, gardıroba elime geçen her şeyi tıkmışım. İki değil beş kişilik eşya çıktı içinden. Uzun zamandır komple el atmamıştım. Neler neler varmış, çoğunu unutmuşum bile. Böyle tekrar bulunca bir yandan güzel oluyor ama bir yandan da fazla kıyafetler topluca ortaya çıkınca insanın gözüne batıyor. Büyük bir ayıklama yapacağım, o yüzden iş yavaş ilerliyor. Bitince güzel olacak, beni de biraz bu motive ediyor başlaması güzeldi ama bitirmesi gözümde büyüdü :O). Yazımı çok geç olmadan yazayım diye mola verdim. İşe dönmem gerekiyor. 

Yine görüşmek üzere...

22 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ İKİSİ - 2024

   Yatarken Hektor'u da alıyorum yanıma. Bazen kapıyı açık bırakıyorum bazen kapatıyorum. Bazen benim yattığım saatte uyumak istemiyor kaçıp gidiyor odadan, bazen sabaha kadar kalıyor yanımda, bazen de sonradan gelip yatıyor. Her sabah 4.30 ile 5.00 arasında beni de o uyandırıyor. Yüzümle oynuyor. Asla canımı acıtmıyor ama kışın yorganı da çeksem başıma, yazın elimle de örtsem yüzümü bir aralık bulup çeneme pati atıyor. Arkamı dönüyorum. Onu yanımdan alıp yatağın başka yerine bırakıyorum. Kapı kapalıysa belki dışarı çıkmak istiyordur diye kalkıp kapıyı açıp tekrar yatıyorum ama çıkmak istemiyor. Ben yataktan tamamen kalkana kadar benimle oynamaya devam ediyor. Kalktıktan sonra da evin içinde dolanıyor. Yani kalkıp beraber oturalım, oynayalım gibi bir isteği de yok. Sadece o kalktıysa benim de kalkmam gerekiyor. Ben zaten erken kalkıyordum uyanmak bana zor gelmiyor de beş de çok erken gerçekten. Kalkıp kitap okuyorum çoğunlukla, sabah sakinliğinde iyi gidiyor :0). 

  Sonra yine görüşmek üzere.

21 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİ BİRİ - 2024

 Bugün erkenden yazmaya kararlıydım ya, çok geçe, uykumun geldiği saate bırakmayacaktım yazıyı. Sabahtan beri kaçtır oturuyorum blogun başına ve yazacak hiçbir şey bulamıyorum, iyi mi! 

20 Haziran 2024

HAZİRANIN YİRMİSİ - 2024

 Bugün sabah yine erkenden uyandım. Evdeydim, bir yere gitmedim. Gün içinde dünya kadar iş yaptım ama bir dünya iş de yarına kaldı. Hava sıcak ama rüzgar sayesinde püfür püfür evin içi. Rüzgarı seviyorum. Kitap çok okuyamadım. Gece uyumadan önce yatakta da okumak istiyorum ama gece lambamı taktığım uzatma kablosu bozulmuş. Yenisini sipariş ettim, bekliyorum. Geldiği zaman daha çok okuyabileceğimi düşünüyorum. Saat 23.00'e yaklaşıyor. Yazacak çok şeyim olsa da pilim bitti artık. Yarın yazımı bu kadar geç saate bırakmamayı düşünüyorum. Sabahtan yazmaya çalışacağım.

  Yine görüşmek üzere...

19 Haziran 2024

HAZİRANIN ON DOKUZU - 2024



   Geçenlerde telefon arşivimi düzenlerken annemin kızı Üzüm'ün ilk geldiği günlerden bir fotoğrafına rastladım. 2022'nin aralık ayıydı. Ablamı yeni kaybetmiştik. Annem o zaman kentsel dönüşüm sebebiyle taşındığı giriş kattaki evde oturuyordu. Üzüm'ü bahçede bulmuş, sevmiş doyurmuş geri salmıştık. O da camdan içeri geri atlayıp kucağımızda uyuyarak sevdirmişti kendini. Sonra da kızımız olarak bizimle kaldı zaten. Son halini görüyorsunuz. Çok güzel bir genç hanımefendi oldu. Evde sürekli biz nereye gidersek kedi oyun oltasını alıp peşimizden geliyor. Oynatmazsak hafif bir ısırık atıyor uyarı mahiyetinde. Çok sessiz, kucak kesinlikle sevmeyen, okşanmak istemeyen bir özgür ruhlu kız. Veterinere gittiğinde süt dökmüş kedi oluyor ama evde bir kaplan kesiliyor.

  Bugün üye olduğum gruplardan birinde reenkarnasyon bahsi geçti. Kaybettiğimiz sevdiklerimiz bir hayvan suretinde geliyor mudur bizi ziyarete diye konuşuldu. Ben reenkarnasyona inanmıyorum ama Üzüm, ablamı kaybettikten dört gün kadar sonra girdi hayatımıza. Bir can kaybettik, yeni bir can kazandık diye düşünüyorum. Üzüm bizi avuttu. Geldiğinde kirli ve bakımsızdı. Küçücük bir yavruydu. Atladı, zıpladı büyüdü derken anneme can yoldaşı oldu. İyi ki girmiş hayatımıza...

  Sonra yine görüşmek üzere...

18 Haziran 2024

HAZİRANIN ON SEKİZİ - 2024

 Sabahtan öğlene kadar evdeydim. Çalışma odasını biraz daha toparladım ve biraz da yatak odasını. Öğleden sonra annemle AVM’ye gittik. Gitmemiz ihtiyacımız olan birkaç şeyi almamız ve geri gelmemiz sadece bir saat sürdü:). Gezmeye değil zorunlu alışverişe gidilince böyle oluyor. Ben yarım saat içinde evden çıkıp ayakkabı alıp eve döndüğümü biliyorum mesela. Bugün bir saatin sonunda basmaya başlamıştı beni AVM. Vakitlice dönünce sahilde bir çay içelim dedik ama bayram ve tatil sebebiyle  aşırı kalabalıktı. Biraz deniz kenarında gezinip çay içmeye eve gitmeye karar verdik. 

Yemek sonrası bulaşıkları hallettim. Kitabımın son yüz sayfası kaldı ama bir türlü bitiremedim. Bugünkü yazımı yazmadığımı yattıktan sonra gecenin on birinde fark ettim. Şu an ben yazıyorum Hektor da beni izliyor. O da tam uyumaya hazırlanıyordu ben telefonu elime alınca uykusu açıldıı. 

Sonra yine görüşmek üzere…

17 Haziran 2024

HAZİRANIN ON YEDİSİ - 2024

    Bir dağıldım mı kendimi toplamam zor oluyor. Mental anlamda değil, fiziki anlamda. Biraz dağınık sevenlerdenim galiba. Evde çoğunlukla günlerim önce iyice bir dağıtıp sonra toplamakla geçiyor. Yatak odamı tam çok azıcık toplamıştım yazlık - kışlık olaylarına girdik ipin ucu yine kaçtı. Çalışma odam da çok dağılmıştı. Öncelikle bugün çalışma odasını biraz topladım. Sırada yatak odası var. Olacak bu iş kararlıyım! Bu arada her şeyin yerini sürekli değiştirdiğim için hiçbir şeyi bulamıyordum ya, fotoğraflayıp telefonumda liste yapmaya başladım. Bence işe yarayacak. Aktif olarak bir şeyi kaldırdığım anda hemen listeme ekliyorum. Neredeydi bu dediğim anda listeme bakmak yeterli olacak. Süper!

  Bunun dışında durmaksızın kitap da okuyorum. Şimdi bile aklım okuduğum Fırtınaışığı Arşivi serisinde. Üçüncü kitabın birinci kısmının son yüz sayfası kaldı. Onu bitirip üçüncü kitabın ikinci kısmına başlamak istiyorum ama bakalım. Uyuyup kalmazsam olabilir. 

  Spor olaylarında 3.5 dakikadan 6 dakikaya çıkmış bulunmaktayım. Bazen hoşuma bile gidiyor ama genellikle nefret ederek yapıyorum :O). O altı dakika günümden - dinlenme payını da ekleyince - bir saatimi götürüyor. Onun için de biraz sevmiyorum. Daha uzun yapıyor olsam en azından sesli kitap, podcast dinleyeceğim ama altı dakika için açtığıma değmez. Altı dakika da bugün oldu daha. Düne kadar 5 dakikaydı. Bitirdiğim anda iniyorum zaten. Altı dediysem altıda bırakırım, bir saniye bile fazlasını yapmam, yapamam. 

  Arife günü anneme gittim. Yeğenimle eşini görmeye. Bayramın birinci günü hep beraber çoluk çocuk gittik annemin elini öpmeye. Bugün annem bize akşam yemeğine geldi. Yemekler yine Atahan'dandı ve çok lezizdi. Yarın da annemle AVM gezeceğiz. Yaklaşık bir senedir alışveriş merkezlerine gitmiyorum galiba. Spor ayakkabı bakmak için gitmem gerekmese yine gitmem de aradığım şeyi en kolay bulabileceğim yer orası. O yüzden el mahkum.

  Sonra yine görüşmek üzere...

16 Haziran 2024

HAZİRANIN ON ALTISI - 2024

 Bayramınız kutlu ve mutlu olsunnnnn❤️❤️❤️

15 Haziran 2024

HAZİRANIN ON BEŞİ - 2024




Size bugün iki bayram şekeriyle geldim. Benim ufaklık Hektor ve annemin prenses Üzüm. Yeğenim Çağıl ve eşi Beril bayramda burada olmayacakları için bugün anneme uğradılar. Ben de onları görmeye gittim . Beraber kahvaltı ettik ve annemden direkt yola çıktılar. Sonra annemle biraz çarşı işlerini hallettik. Hava sıcak diye mi, yine erken kalktım diye mi bilmiyorum akşam üzeri güya kitap okurken koltukta uyuyakalmışım ve tam üç saat uyumuşum. Sersem sepelek kalktım. Sonrasında bir saat daha kendime gelemedim. Ama uyumamın tek ve en güzel yönü babamı rüyamda görmem oldu. Onu çok uzun zamandır görmemiştim. Mutlu kalktım :O). Uyku muyku kalmadı tabi oturuyorum şimdi ama uzun zamandır geç saate kadar oturmamıştım, bu da hoşuma gitti. Gitmese de yapacak bir şey yok en kötü uykum gelene kadar kitap okurum. 



   Son fotoğrafım da kocamın bana doğum günü hediyesi olarak aldığı masa lambası. Çok tatlı olduğu için sizlerle de paylaşmak istedim. Bu arada doğum günüme daha 35 gün var ama dün Atahan ve kız arkadaşı da fincan takımı alarak erkenden kutladılar. Annem de doğum günü hediyesi olarak bana spor ayakkabı alacaktı, bugün çarşıya çıktığımızda illa bak diye ısrar etti. İstediğim gibi bulamadım ama büyük ihtimalle tüm hediyelerimi bir ay önceden almış - vermiş olacaklar. Her bir hediyemi ayrı beğendim. Aramızda kalsın düşünmeleri yeter aslında ama düşünmekle kalmayıp hediye de aldıkları için çok daha fazla mutluyum :O). 
  Sonra yine görüşmek üzere...

14 Haziran 2024

HAZİRANIN ON DÖRDÜ - 2024

 Bugün hava öğleden sonra kapattı ve esmeye başladı. Öyle bir rüzgar çıktı ki kapılar çarptı, sonuna kadar dirensem de en sonunda camları kapatmak zorunda kaldım. Anneme gidip gelirken yolda rüzgar beni bile savuracaktı neredeyse. Yoğun yağış bekleniyormuş bu gece, yarın da biraz serinlik var galiba sonrasında yine sıcak hep sıcak. E yaz mevsimindeyiz normal tabi sıcak olması da İstanbul'da sıcakla beraber aşırı bir nem de oluyor ve nefes bile alamıyoruz. Çekilmez oluyor.

  Uzun zamandır, telefonuma Vesile Hanım diye birinin reçeteleri ve ilaç bilgileri geliyor. Numarada bir yanlışlık yapılmış galiba. Ankara'da oturduğunu biliyorum. Belki de adı Vesile diye hep yaşlı biri olduğunu düşünmüştüm ama üç aylık hamileymiş. Demek ki zannettiğim kadar yaşlı değil. Düşündüğüm zaman ilginç geliyor bana. Yolda görsem tanımam. Kimdir, nedir bilmiyorum ama sağlığıyla ilgili her türlü bilgi bende. Mesajın sonunda bir numara vardı, bilgiler size ait değilse arayın bildirin gibilerinden. SGK'ya ait bir numara, aradım ama çok yardımcı olmadılar. Vesile bir şekilde durumu fark edip düzelttirene kadar sağlığı - hastalığı benden sorulacak. 

 Gün çabucak geçiverdi ve bugün pek kitap okuyamadım. Genel olarak işlerimi bitirdim şimdi uykum gelene kadar kitap okuyacağım. 

Sonra yine görüşmek üzere...

13 Haziran 2024

HAZİRANIN ON ÜÇÜ - 2024

Son günlerde bizim sokakta her gün bir olay olmaya başladı. Evin tam karşısında çocuk parkı var bir tane. Geçen gece sahipleri tarafından gezdirilen iki köpek birbirine girdi. Sahipleri ayıramadı onları. Köpeklerden bir tanesi inleyip duruyordu ona çok üzüldüm. Köpeklerden biri kavgayı ayırmaya çalışan diğer köpeğin sahibini ısırmış. Tabi sahipler de birbirine girmiş o arada. Bağırtılar - havlamalar - kavga derken bayağı bir gümbürtü koptu. Bütün bu sinir bozucu şeyler içinde bir tek şey güzeldi: İnsanlar evlerinden çıkıp parka indi, bize ne deyip oturmadılar. Atahan da yardıma gitti. Giderken su götürdü yanında, sinir krizi geçirir gibi bağıran bir kadın vardı, ona ver dedim. İçmemiş ama elini yüzünü yıkamış en azından biraz iyi gelmiştir belki.

 Dün çarşıya inecektik Atahan’la çöpleri de atayım dedim. Tam ben çöp kutusunun oradayken bir itfaiye arabası sirenleri çala çala geldi. Sokağın başında durdular. İndi bütün itfaiyeciler. Yangını arıyorlardı. Ben de bakındım gayri ihtiyari, etrafta bir duman bir şey göremedim. Ya yanlış ihbardı ya yanlış adresti artık bilemiyorum oralarda oyalandım soracakları bir şey olursa yardım edeyim diye ama işlerine engel olmamak için özellikle gidip de ne oluyor diye sormadım.

 Bu akşam da sekiz buçuk civarı koltukta uyur uyanık yatarken tam camın önünde bir kadın bağırıyordu. Ne dediğini de anlamadım. Bir kamyonet vardı kapının önünde, yolu tıkamıştı herhalde diye düşündüm. Baktım kamyonetin şoförü bir şey demedi, arabayı çekti paşa paşa ben de işin peşine düşmedim. Şoför diklenseydi - olay uzasaydı camdan bile olsa müdahale edecektim. Neyse ki gerek kalmadı. Sıcaklar yapıyor bence hep bunları. Herkes bunalmış, herkesin canı burnunda.

Sonra yine görüşmek üzere…

12 Haziran 2024

HAZİRANIN ON İKİSİ - 2024

 Bugün en sıcak günlerden biriydi ama bizim ev daha dün akşamdan itibaren çok sıcak olmaya başlamıştı. Basık ve nemli bir hava vardı. Tüm pencereler ardına kader açık olsa da içeriye hiç hava gelmiyordu sanki. Çok bunaldık evin içinde. Bu akşama doğru tüller hafiften oynamaya başlayınca çok sevindim. Sadece o hafif esintiyle bie cehennem sıcağı seviyesinden cennete adım atmış olduk.

Sabah çok erken kalktığımdan uykum geldi artık bu saatte. Yazıyo zor tamamlayabiliyorum. Yazarken neredeyse Gözlerim kapanıyor. Sürekli yazım yanlışı yapıyorum. Düzeltmekten yazıya devam edemiyorum. 

Sonra yine görüşmek üzere

11 Haziran 2024

HAZİRANIN ON BİRİ - 2024

 Bugün sabah çok erken kalktım ve öğlene kadar kitap okudum. Fırtınaışığı serisinin ikinci cildini bitirmeye çalışıyorum. Öğleden sonra da biraz çarşı pazar işlerini hallettim. Bu arada birkaç arkadaşımla da görüşmüş oldum. Hava çok sıcak diye hiç canım istemiyordu çıkmak ama çıkınca hoşuma gitti gezmek:). Akşama da annem, kayınvalidem, kaynım yemeğe geldi. Hep beraber olmayı seviyorum ben. Annemle kayınvalidemi yormamak için de bizde toplanıyoruz mümkün olduğunca. Şimdi çayımızı içerken Bahar’ın sezon finalini izliyoruz. Seviyorum ben o diziyi. Bir Kore dizisinden uyarlamaymış ama güzel uyarlamışlar bence. Yarın için hiçbir planım yok,  evdeki işlerimi toparlayacağım.

  Sonra yine görüşmek üzere…

10 Haziran 2024

HAZİRANIN ONU - 2024

    Geçenlerde yazmıştım Atahan şu sıralar evde diye. O tekrar işe başlayana kadar geçerli olmak üzere bir anlaşma yaptık onunla: Kahvaltı yine benden ama öğle ve akşam yemekleri ondan. Bulaşıklar bende. Malzeme takibi ve yemeğin ön hazırlığından salatasına ve tabağa konulana kadar her şeyi de onda. O kadar güzel geldi ki bu bana üzerine paragraflarca yazı yazabilirim. Yemek yapmayı seven bir insanım normalde ama bazen tabi ki canım yapmak  istemiyordu. Her gün ne yapacağım derdine düşüyordum. Bir işin tam ortasındayken ya da gayet güzel kitap okuyorken acıkmaya başladığımız için artık kalkıp yemeği yapmam gerekiyordu. Aslında bunların hiçbiri sorun değil de ben sabahtan yemeği yapayım akşama rahat edeyim moduna bir türlü giremediğim için günüm sürekli bölünüyordu. Şu an evde özel aşçım varmış gibi ve eğer bir gün kendime istediğim gibi özel çalışanlar tutabilecek bir gelirim olursa ne temizlikçi ne başka bir şey ilk yapacağım iş aşçı tutmak olur :O). Süper bir rahatlıkmış, lüksmüş, kolaylıkmış. Şu an yazımı okuyan ve aşçısı olan zengin biri varsa değerini bilsin, el üstünde tutsun o kadar diyorum yani :O). Bir yandan da bu güzelliğe çok çabuk ve çok fazla alıştım çocuk işe girince ne yapacağım, eskisinden daha zor gelecek diye düşünüyorum. Arada onun haftalık listelerini falan alayım elimin altında haftalık yemek listesi olsun en azından bari :O).

  Miyop astigmatım ben. Çok ileri değil miyobumun numarası ama yanında astigmat olunca zorluyor bazen. Sürekli gözlük taktığım için uzağı görebiliyorum ama yakını göremiyorum. Yaş da kırk dört olunca artık yakını göremediğimi düşünüyordum. Gözlüğü yenileyeceğim zaman bana bir de yakın gözlüğü versin - numarasını belirlesin diye doktora da demiştim yakını göremiyorum diye, gözlüğünü çıkar görürsün demişti. Alay mı etti diye düşünmüştüm o an ama adam haklıymış, belli bir boyuttaki yazıları/sayıları gözlükle değil gözlüğü çıkarınca görebiliyorum. Bazen özellikle kitap okurken kitabı yakında tutuyorsam gözlüğü çıkarıyorum. Bir süre sonra duruş değiştirip biraz uzakta tutunca tekrar gözlüğü takıyorum. Bazen dışarıda tak - çıkar zor oluyor. İlk başta biraz bulanık oluyor bir de. Telefondan küçük puntolu bir şeye bakıyorsam göremiyorum. Bu işin bir çözümü var mı, normali bu mu onu da bilmiyorum. Dün acaba küçük yazıları biraz daha rahat (ve gözlüğü çıkarmadan) okuyabilir miyim diye merak edip telefona büyüteç yükledim. Yetmiş yaşındakiler alınmasın ama kendimi yetmiş yaşında gibi hissettim. Bir yandan da işe yaradı sanki, mutlu oldum. Bilmiyorum bu iş nasıl gidecek böyle. 

   Sonra yine görüşmek üzere...

9 Haziran 2024

HAZİRANIN DOKUZU - 2024

    Uzun zamandır fantastik edebiyattan uzak kalmıştım. Geçenlerde özlediğimi ve eskiden okuduğum bir serinin yeni kitaplarının çıktığını fark edince dönüş yaptım. Okuduğum seri Fırtınaışığı Arşivi. Brandon Sanderson yazmış. İyi yazar ve iyi edebiyat. Bugün bütün gün okudum. Şu an ikinci kitabın ortalarındayım. Okumaktan yorulduğum ve gün bitmeden yazımı da yazmam gerektiği için ara verdim. Serinin son kitapları iki kitap olarak basılmış ama bendeki ilk iki kitap eski basım. Tuğla boyutlarında ve ağırlığında tek cilt. Macera tüm hızıyla devam etse de ve her sayfada merakımız katlanarak artsa da bu kalın ve ağır haliyle okuması yoruyor. 

   Sonra yine görüşmek üzere...

8 Haziran 2024

HAZİRANIN SEKİZİ - 2024

  Bugün öğleden sonra pikniğe gideceğiz. Dünden birçok hazırlığımızı yaptık. Sadece soğuk tutulması gerekenleri son anda atacağım soğutucu çantaya. 

  Onun dışında evin içinde dolanıyorum sabahtan beri, her gün dolanıp duruyorum evin içinde ama dağınıklığım bitmiyor. Sürekli yer değiştiriyorum. Aradığım şeyleri bulabilmek için de telefonumda fotoğraflı liste tutmayı deneyeceğim. İşe yarar bir şey olduğu anlaşılırsa yazarım yine buraya. 

  Şimdilik kısacık yazıyorum piknikte ya da akşam dönünce ekleme yapmam muhtemel. Yine görüşmek üzere...

7 Haziran 2024

HAZİRANIN YEDİSİ - 2024

    Bugün hava rüzgarlı ve evin içinde karşılıklı iki camı açınca süper esti cennette gibiydik hatta biraz üşüdüm bile ben ara ara camı ya da kapıyı kapattım :O). 

  Atahan işten ayrıldı geçenlerde. O evde, ben evdeyim, kocam evde derken yaptık yedik yattık. Bunun sonucunda da son dönemde hepimiz biraz kilo aldık. Sağlıksal sebepler de devreye girince Atahan evde rahat spor yapabilmek için eliptik bisiklet aldı. Dün ben de spora başladım. Kondisyonum sıfır olduğu için ve deneme amaçlı da olsun diye üç dakika yaptım sadece (Düzenli spor yapanlar ne çok gülmüştür benim üç dakikama :O)) . Güzeldi, yormadı, zorlamadı. Bugün beş dakikaya çıkarmaya karar verdim ama üç buçuğuncu dakikada bıraktım. Ve hayatımın o üç buçuk dakikasından nefret ettim. Resmen yaşamaktan soğudum o üç buçuk dakikada. Böyle bir eziyeti kendime niye yapıyorum diye düşündüm. Ölecekmişim falan gibi hissettim. Utanmasam Atahan'ın odasından oturma odasına sürünerek ya da emekleyerek giderdim ama evdekilerin bana abartıyorsun demesini istemedim :O). Kendimi yarın da üç buçuk dakikalık işkenceye dayanmak üzere motive etmeye çalışıyorum. Şu an için dakikayı arttırmaya çalışmamaya karar verdim. Çünkü daha çok spor çabası her an hiç spora dönüşebilir. Ne zamanki artık üç buçuk dakika bana az geliyor diyeceğim o zaman dört ya da beş dakikaya çıkaracağım. Geç olsun güç olmasın. 

  Yarın yine görüşmek üzere...

6 Haziran 2024

HAZİRANIN ALTISI - 2024

     Bugün çok şey yaptığım ama ortada görünen hiçbir işin olmadığı bir gündü. Sabah çok erken uyandım - dört buçukta. Gecenin on biri oldu çoktan. Gün ışık hızıyla geçti ama ne yaptın deseniz şudur budur diyemem. Çarşı işlerinin bir kısmını hallettim mesela ama hepsi bitmedi. Ev işlerinin bir kısmını hallettim ama çok küçük bir kısmıydı. Ortalığı topladım biraz güya ama her yer hala dağınık gibi. Şunu da yapayım bunu da yapayım dediğim birçok şeye de el süremedim. Ben bu günden hiçbir şey anlamadım :O). Çok fazla kitap da okuyamadım. Yazıyı yazdıktan sonra okuyacağım uykum gelene kadar. Kalan işler de yarına kalsın. Zaten hepsi bir günde bitmiyor genelde. Yarın yeni bir gün. 

  Bir de bugün aradığım hiçbir şeyi bulamadığımı fark ettim. Geçen gün görmüştüm şuradaydı diye diye eşya arıyorum sürekli o aradığım yerlerde çıkmıyorlar. Bazen başka bir yerde buluyorum bazen hiç bulamıyorum. Buna bir çözüm geliştirmem lazım, böyle olmuyor. Fikri olan yazsın Allah rızası için. Ben daimi olarak dolaplar, kutular arasında debelenmekten bıktım. 

Yarın yine görüşmek üzere...

5 Haziran 2024

HAZİRANIN BEŞİ - 2024

   Bugün annem, kocam ve ben İzmit tarafına gittik. Kuzenlerim ve teyzem orada yaşıyor. Annem bir iki gün orada kalacağı için onu bıraktık, dönüş yolundayız. Güzel yerlermiş ben sevdim. Büyükçekmece - İzmit arası iki buçuk saat kadar tutuyor, çok çok uzak değil ama çok yakın da değil. Yine de bir daha gelmek isterim buralara:).

Sonra yine görüşmek üzere…

4 Haziran 2024

HAZİRANIN DÖRDÜ - 2024

    Dün gece uykum kaçtı. Aslında tam olarak kaçmamıştı, on bir buçuk gibi yattım ama yattıktan sonra uyuyamadım. Ben, öyle durumlarda yatakta dönüp durmayı sevmiyorum. O yüzden kalktım biraz kitap okuyayım dedim. Tekrar yattığımda saat sabahın üçüydü.   Fırtınaışığı Arşivi serisini okuyorum. Kitabın son iki yüz sayfasındaydım.  Onu bitirdim öyle uyudum, güzel kitaptı. Bugün serinin ikinci kitabına başladım. Sabah da altı civarı uyandım. uyanınca da yatakta dönüp durmayı sevmediğimden ya da yatak keyfi - mayışıp yatmak olayları bende olmadığından kalktım, oturdum. Şimdi saat öğleden sonra iki buçuk civarı. Evin tüm camları açık ama hava çok sıcak ve hiç esmiyor ve geç yatıp erken kalktığımdan felaket derecede uyku bastırdı ama direniyorum. Şimdi uyursam sersem gibi kalkacağım. Gece uykum geç gelecek. Yine geç uyuyup erken kalkacağım derken uyku düzenim saçma sapan bir hal alacak. Arada gündüz kestirmeleri yapıyorum bazen, kitap okurken ya da televizyon izlerken gözlerim kapanıveriyor. Onlar rehavetten oluşan şekerlemeler olduğundan on dakika sonra uyanıyorum. Biraz dinlenmiş oluyorum. İyi geliyor. Bu şekilde uykusuzluk sebebiyle gündüz uyuduğumda ise en az üç dört saat uyuyorum ve sersem sepelek uyanıp bir türlü kendime gelemiyorum. Biraz daha direnebilirsem uykumun açılacağını umuyorum. Üzerime çöken ağırlıktan kurtulmak için çamaşır katlama tarzında aktif olabileceğim birkaç ev işini halledeceğim birazdan. 

  Sonra yine görüşmek üzere...

3 Haziran 2024

HAZİRANIN ÜÇÜ - 2024

     Bilmem farkında mısınız ama bir gün içinde tamamen yaz mevsimine geçtik. En azından İstanbul'da öyle oldu. Otuz bir mayısa kadar üşüyordum ben evin içinde, ince de olsa uzun kollu bir şeyler giyiyordum, atletimi çıkarmamıştım, camları evi havalandırmak için açıp sonra kapatıyorduk. Bir haziranda birden hop çok sıcak oldu kısa kollu tişört giyip atleti çıkardım attım. Tüm camları karşılıklı açmaya başladık. Direkt yaz moduna geçtik. 




   O son soğuklarda üşümesin diye Hektor'a atkı örmüştüm. Burada paylaşmadığımı görünce ekleyim dedim. Hektor hiç sevmiyor böyle şeyleri, ben de zorlamıyorum. Fotoğraf çekebilmek için sadece üç saniyeliğine taktım atkıyı. Sonra çıkardım. Çok tatlı oluyor ama oğluşum mutsuzsa ben de mutsuzum o yüzden iki kare çektik işte, yeter. Bu arada Hektor mayıs ayında bir yaşını doldurdu. Büyüdü artık. Bir de İnstagram'da hesabı var. Troia prensi Hektor diye. Daha çok iyi kötü bir arşiv olsun diye açtım hesabı. Arada atıyorum fotoğraflarını.

  Bugünlük de bu kadar diyelim. Sonra yine görüşmek üzere... 

2 Haziran 2024

HAZİRANIN İKİSİ - 2024

    Geçen gün arkadaşıma uğramıştım. Bana küpe hediye almış, nasıl tatlılar, nasıl güzeller, bayıldım. Uzun zamandır küpe takmıyor olmama rağmen onları hemen takıp kulağımdan hiç çıkarmayasım geldi, o derecede beğendim. Dün dışarı çıkarken taktım hemen küpelerimi. Uzun zamandır küpe takmıyorum demiştim ya delik biraz kapanmış, takarken azıcık zorlayarak açmış oldum. Zorlayınca bir yandan da hassasiyet oluştu. Tekrar kapanmasın diye her gün küpe takayım dedim kendi kendime derken gün geçti gitti. Gece on iki civarı yatarken çıkarmak istedim ama mekanizmasını bir türlü açamadım. Klipsi halka gibi, sert değil aslında tık diye oturuyor ve çıkarırken de pıt diye açılıyor ama ilk taktığım için belki de bir türlü açamadım. Açamadıkça zaten hassas olan kulağım iyice acıdı. Gece onlarla yatsam da canımı acıtmazdı küpeler ama bana psikolojik olarak sıkıntı bastı. Sanki kulağımda değil boğazımda takılı ve çıkarmazsam o bütün gece beni sıkacak gibi geldi. Bir süre sonra birini bir şekilde çıkardım oh ne güzel ama tek kalan iki katı batmaya başladı. Metal ince bir halkası ve ucunda süsü vardı küpenin, uğraşırken o halkayı kırıp küpeyi de çöp ettim. Süsü çıksa da halka hala kulağımda olduğu için ve tekini çıkarıp sadece kulağımda tek takma halkasıyla kaldığım için küpeye iyice bilendim. Sanki gece yarısı evde yatak odasında değilim de sokak ortasında tek kulağımda küpe takma halkasıyla dolaşıyorum gibi hissedip olayı abarttıkça abarttım. Büyük ihtimalle çok basit bir hareketle çıkacak ama ben iyice sinir oldum, şu an daha sakin olan biri anında halleder diyerekten kocama gittim, daha yatmamıştı televizyon izliyordu. O da açma klipsini çekerken canımı acıttı diye ona da kızdım. Hayatım boyunca tek kulağımda takma halkasıyla yaşamak zorunda kalacağımı düşünmeye başlamışken ve gece yarısı kendi kendime kocaman bir küpe krizi yaratmışken Atahan gelip bir saniyede çıkardı :O). Çıkardıktan sonra baktım ki doğru şekilde yapınca pıt deyip açılacak bir şey ama olmayınca da olmuyor işte. Küpeyi zayi ettim. Onu bırakın az kalsın ben sinir krizi geçirip kendimi de zayi ediyordum :O). 

1 Haziran 2024

HAZİRANIN BİRİ - 2024

     Dün annemin kitaplığını düzenlerken çok eski kitaplar geçti elime. Yıpranmışlar, zamana yenik düşmüşler artık okunurluğu kalmamış ama hala kütüphanedeki yerlerini koruyorlar. Bazılarının üzerinde ablamın adı vardı, bazıları öğrencilerinden babama hediyeydi. Ablam yoktu artık, babam yoktu kitaplar utanmazcasına yıllara meydan okumuş, yok olmaya direnmiş hala karşıma çıkıyorlardı. Kızdım. Attım hepsini.