Nedense bugün bir acayip telaş içinde başladı. Servis arayıp erken geleceğini söyleyince iki ayağım bir pabuca girdi ve işe ışık hızıyla hazırlandım. Ofise gelene kadar milyon tane iş birikti. Bir telaş içinde acil olanları yapmaya çalışayım derken kafam başka bir alakasız şeye de takıldı. Öğleden sonra bir nebze rahatladım ama geçen haftadan ayarlanmış toplantım olduğundan bir gidip geleceğim derken işler bitmedi. Yaptığım birkaç hatayı düzeltmeye bile fırsatım olmadı. Acele işler bana gelmiyor, bunu anladım bir kez daha. Hata oranım yükseliyor. Sinir katsayım da ister istemez artıyor. Daha gergin ve agresif oluyorum. Karşımdaki da bu yüzden geriliyor belki derken zincirleme reaksiyon başlamış oluyor işte.
Neyse ki akşam olmak üzere, birazdan mesai bitecek. Yarın yeni bir gün. Yeni bir başlangıç. Bugünün aynısı olacak diye bir şey yok. Bazen biraz da kendi kendime sorun ettiğimi de düşünüyorum. Basit şeyleri uzun uzun düşünmeye gerek yok. Geldiği gibi almamız, yaşamamız ve arkamızda bırakmamız gerekiyordur belki de. İşte o bende pek yok. Bazen de kısa zamanda çok şey yapmak istiyorum ve pek tabi ki yetişmiyor. Bunu da takıyorum kafama. Onu düşün, bunu düşün günüm stres yapmakla geçiyor. Bu huyumun farkındayım, mümkün olduğunca düzeltmeye çalışıyorum ama henüz tam anlamıyla başarılı olamadım.
İnci Aral okuyorum son günlerde. Severim aslında, daha önce birkaç kitabını da okudum ama nedense gitmiyor kitap. Okumak istiyorum, elime de alıyorum sürekli ama her seferinde birkaç sayfadan fazlasını okuyamıyorum. Böyle böyle yarıladım gerçi ama başka kitaplara başlamak istiyorum, bunu da bitirmek istiyorum. Bir acayip durumlardayım :O).
Geçecek diyorum. İyisiyle kötüsüyle bu kızgın / gergin ruh hali geçecek. Gözümde büyüyen işler bitecek. Yeni işlerimiz olacak. İsteklerimin bir kısmı gerçekleşecek belki bir kısmının olmasını istemekten vazgeçeceğim. Hayat devam edecek. Yoruluyorum bazen. Bunalıyorum. Böyle anlarda paylaşmak iyi geliyor. Bazen de benden uzak durulması gerekiyor kimseyi çekecek halde olmuyorum. Hepimizin oluyordur herhalde böyle zamanları bir tek ben değilimdir dünya üzerinde böyle hisseden? Mesela şu an buraya satırlarca yazasım var. Anlatayım anlatayım anlatayım. Bütün içimi dökeyim. Rahatlayım. Bir yandan da ne kadar uğraşsam tam olarak ifade edemeyecekmişim gibi geliyor. Bana iyi gelecek ve kafamı oyalayacak şeyler yapmalıyım birkaç gün. Bunların tam olarak ne olduğunu şu an bilmiyorum deneme yanılma yöntemiyle bulacağım :O).
Eski yazılarımdan birinde demiştim ya yeni yazı olmayacağını bilsem de her blogu açtığımda Asortik Krep'e de bir bakıyorum diye. Artık onu yapamıyorum. Ağır geliyor. Çok özlediğimdendir belki de tüm bu dalgalı ruh hallerinin sebebi. Belki de mevsimsel. Belki de küçük küçük milyon tane şeyin birikmesi ve artık taşması. Belki oturup saatlerce ağlarım bir ara, iyi gelir bana. Belki de beni mutlu edecek küçük bir şeyle güneş açar, bulutlar aralanır. Biraz karamsar ya da depresif yazmış olabilirim çok farkında değilim gün sonunun duygu yorgunluğu da etkiliyor şu an beni. yine de yazmak ve sizlere anlatmak iyi geldi.
Yine görüşmek üzere...
Sen dök içini, biz okuruz. Elimizden gelirse destek oluruz. İyi ki hatırlar var. İyi ki yıllarca yazılmış bir blog var. Şimdi ağır gelsede, bundan 3-4 sene sonra her özlediğinde onun kaleminden okumayacağın sayfalar dolusu, yılların anısı var. Zamanla acı geçecek, Çağıl ve Atahan’ın çocukları resme girecek, kalbinizdeki yaraya merhem olacak. sonra bir bakacaksın 80-90 yaşında ebedi kavuşma zamanı gelmiş.
YanıtlaSilBerna
Berna
YanıtlaSilHaklısın belki de tek ihtiyacımız zaman. Zamanla biraz avunacağız belki...
Merhaba, Asortik Krep’i uzun yıllardır takip ederdim. Kaç zamandır blogu güncellemiyordu, aklıma getirmiyordum ama az önce öğrendim. Onu Fethiye’de deniz kenarı piknikleri( o canım piknik sepeti ) ve sukulentleri ile hatırlayacağım. Mekanı cennet olsun.
YanıtlaSilSevgili Adsız,
YanıtlaSilO kadar çok kişide iz bıraktı ki. Bloguyla, kişiliğiyle, yaptıklarıyla, paylaştıklarıyla. Herkesin kalbinin bir köşesinde ayrı bir özelliğiyle kalacağını biliyorum...