18 Mart 2025

MARTIN ON SEKİZİ - 2025

 Durdum durdum, o güneşli, sıcak günlerde değil de şu mis gibi yağmurlu, fırtınalı günde yatak odasını toplama işini bitirmeye karar verdim. Sabahtan beri eşya yerleştiriyorum. Halbuki alacaktım kahvemi ya da sıcak çikolatamı elime, kitap okuyup dışarıyı seyredecektim ne güzel. Yağmuru ve kapalı havayı seviyorum ben. Tam bir bibliyofilim. Ay, yok o değil, tam bir pluviofilim ben! 

   Bu arada işi bitirdim sayılır artık, dinleneceğim biraz. Yoruldum ama kafam rahat en azından.

   Görüşmek üzere.

17 Mart 2025

MARTIN ON YEDİSİ - 2025

 Aslında "bu kadar da olmaz be Burcu" serisi yapmalıyım ama utanıyorum. Kendime bunu çok sık diyorum, bazen size de anlatıyorum ama genelde bana gülmenizi istemediğim için yazmıyorum. Neyse yine de bir tane yazayım bari. Bugünkü bu kadar da olmaz be Burcu olayım gözlüğümü gözüme sokmamdı :O). Sabah tam odanın kapısını açıyorken bir yandan da gözlüğümü takıyordum. Gözlüğün sapını gözüme soktum! Çünkü odanın kapısı bir şeye takıldı açarken, kapı koluma çarptı, elimdeki gözlük de gözüme battı. Neyse ki yavaş hareket ediyordum, işte bir yandan da gözlüğü takmaya çalıştığım için ve neyse ki göz pınarıma battı, gözün kendisine değil ve çok acıtmadı ama yine de olmayaydı daha iyiydi :O).

Görüşmek üzere...

16 Mart 2025

MARTIN ON ALTISI - 2025

 Taşındığımızdan beri, yatak odasında, dolap içlerinde bir türlü istediğim düzeni oturtamadım. Tekrar tekrar boşaltıp yerleştiriyorum, ara ara size de bahsediyorum, düzenliyorum, topluyorum diye. Artık bu işten sıkıldığımdan, nihai bir düzenleme yapmaya karar verdim. Son yerleştirme çalışmamda bir süre sonra sıkılıp yarım bırakmıştım, eşyalar ortadan kalksın diye de hurçlara doldurup dolaba tıkmıştım her şeyi. O gün için derli toplu bir oda elde etmiştim ama dolap içleri düzenli değildi, biliyordum. O yüzden hep aklımdaydı doğru düzgün tekrar yerleştirmek. Kısmet bugüneymiş diyerekten döktüm yine her şeyi ortaya. Arkadaş bir insan bu kadar mı uydurmasyon iş yapar diye kendime hem güldüm hem de kendimi eleştirdim. Akla hayale gelmedik şeyler akla hayale gelmedik şeylerin arasından çıktı. Varlığını unuttuğum eşyaları buldum. Arayıp bulamadığım her şey ortaya döküldü. İşim bir günde bitmeyecek galiba ama artık deneye yanıla en güzel yerleştirme sistemini bulduğuma inanıyorum. Bu sefer son olacak, eminim.

 Görüşmek üzere...

15 Mart 2025

MARTIN ON BEŞİ - 2025

 Geçen salı dişçiye gittim. Üstlerin dikişlerini alacak, altların da köklerini takacaktı. Dikişleri aldı ama altları yapmadı. Daha iyileşmemiş tam olarak. Bayramdan sonra yapacakmış. Henüz iyileşmemiş olmasına canım sıkıldı ama bayrama kadar rahatım diye de sevinerek döndüm eve :O). 

 Yine yazma arasını açtım. Her gün giriyorum bloga yazma niyetiyle aslında ama dur başlamadan şu işi halledeyim diyorum ve işte o andan sonra bir daha yazmaya dönemiyorum. Hiçbir şeye başlamadan, öncelikle yazımı yazmalıyım. Her gün ilk iş olarak. Başka türlü olmayacak. Bir süre bunu yapmayı deneyeceğim.

 Saat 13.10 ben bu yazıyı yazarken. Sabahın kör saatinden beri ayaktayım. E o zaman ne yaptın Burcu, hangi işlerini hallettin deseniz hiçbir şey derim. Yoruldum ortalıkta dolanmaktan ama elde var sıfırdayım. Bazı günlerim çok verimsiz geçiyor.

 Yine görüşmek üzere...

8 Mart 2025

MARTIN SEKİZİ - 2025

  Pek tabi ki öncelikle tüm hemcinslerimin Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. 1857'de bu günün oluşmasına vesile olan öncü kadınları da saygıyla anıyorum. 

 Geçen perşembe en sonunda bulaşık makinesi yapıldı. Usta, eve parçayı getirip burada motoru değiştireceğiz dediğinde çok komplike bir işlem, saatler sürecek bir uğraş canlanmıştı gözümde. Motor makinenin altında olduğundan nedense makineyi ters yüz edecekler, baş aşağı çevirecekler falan diye düşünmüştüm. Halbuki sadece yan yatırdı, yarım saatte de tüm her şey olup bitmişti. Neyse ki gözümde büyüttüğüm kadar uğraştırmadı ve ben elde bulaşık yıkamaktan kurtuldum. 

  Dün de annemle kocamın doğum günü için hediye almaya ve biraz vitrinlere bakmaya gittik. Kocama hediye, anneme de çanta aldık. Acıkınca Burger King'de bir şeyler yedik. Ben yediğim hamburgerden hiç et tadı alamadım, yapay bir şey yiyormuşum gibiydi. Annem de aynı şeyi söyledi. Uzun zamandır eve bu tarz restoranlardan bir şey söylemiyordum. Paket servisleri çok kötü oluyor, yediğim hiçbir şeyden tat alamıyorum diye. Canım istediğinde gidip yerinde yiyordum ara sıra. Artık yerinde de yememeye karar verdim. Canım hamburger istediğinde evde yapacağım, dışarıda yemek zorundaysam da lahmacun, pide tarzı şeylere yöneleceğim. Soğuttular beni fast fooddan. 

  Bugün öğleden sonra da uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşıma gideceğim. Ona götürmek için damla çikolatalı kurabiye yaptım ama hiç istediğim gibi olmadı. Ayrıca bir de kek yapıp kurabiyeleri evde bırakıp keki götüreyim diye düşündüm. Yorulmuştum da, onu da gözüm kesmedi. Elim boş gitmek de istemiyorum. Atahan, kurabiyeler gayet güzel olmuş, onları götür dedi ama ben beğenmediğim için o da içime sinmedi. Ne yapacağıma karar vermedim henüz, oturdum size yazıyorum. Yazıyı bitirince duruma bakacağım. Yarın da misafir gelecek, evi bir süpürmek istiyordum bugünden. Canım sıkıldı işim çok diye. Ev kadınlarının dertleri de böyle şeyler oluyor işte, evi mi süpürsem kek mi yapsam, karar veremiyorum :O). 

  Kocamın eşofmanının belindeki ip çıkmış. Hektor da onu bulmuş. Kendisi tam bir ip manyağı olduğundan canımı yiyor iki gündür. İple onu oynatacakmışım. Ben ipi atacakmışım, o getirecekmiş. Ben yukarıda tutup sallayacakmışım o aşağıdan iple oynayacakmış. Öyle kısa bir şey de değil. Sonuçta beli çevreleyecek bağlayacak falan da payı olduğundan uzun bir ip. Alıyor onu ağzına evde her yere taşıyor. Taşırken ayağı ipe dolanıyor ya da ipin üzerine basıp olduğu yerde kalıyor. İzlemesi çok keyifli de yedi yirmi dört onu oynatmak hiç hoş değil. Oynatmadığım zaman sürekli söyleniyor ya da gözünü dikip durmaksızın bana bakıyor. Sürekli benimle. Evin içinde nereye gitsem Hektor peşimde. Sabit duruyorsam da ipini getirip ayağımın dibine bırakıyor. Atahan'a ya da kocama böyle yapmıyor. Bu nazı (eziyeti :O)) de sadece bana. 

  Yine görüşmek üzere...

4 Mart 2025

MARTIN DÖRDÜ- 2025

    Dünden beri mutfakla uğraşıyorum. Buzdolabını boşalttım, temizledim. Bu aslında bence başlı başına bir günlük işti zaten de ben birkaç saate sıkıştırdım çünkü bulaşıkları da yıkamam gerekiyordu. Onları da hallettim. Biraz evi süpürdüm, biraz ortalığı topladım, bir posta çamaşır yıkadım. Kahvaltı bendeydi, akşam yemeğini Atahan yaptı neyse ki ama yine de çok yoruldum. Bugün de tamirciler geldi. Buzdolabının çok bir derdi yoktu zaten beş dakikada hallettiler de bulaşık makinesi olmadı. Resetledi aslında makineyi. Oldu gibiydi. Bütün o yanıp sönen ışıkları sönmüştü. Yıkamaya da başladı güzel güzel ama deterjanı almadı ve bir süre sonra tüm ışıklar yine yanıp sönmeye başladı. Yarın yine gelecekler. Akşam bulaşıkları Atahan'da. Kahvaltıyı da o hazırladı bugün. Yemeği de ben yaparım artık.

  Yine görüşmek üzere...

3 Mart 2025

MARTIN ÜÇÜ - 2025

    Geçen hafta buzdolabım bozuldu. Tam olarak bozuldu da denemez, soğutmasında sorun yoktu ama su akıtmaya başladı. Bunu aldığımızdan beri ara ara yaptığı için hiç şaşırmadım. Tam da diş işleriyle uğraştığım zamana denk gelince, idare edilemeyecek bir şey de olmadığından tamirci için acele etmedim. Bu hafta için randevu alalım servisten artık diye düşünüyordum ki bulaşık makinem de bozuldu. Beklemem iyi olmuş o zaman dedim kendi kendime :O). Tamirci gelir ikisine birden bakar. Bir şekilde yapılır edilir sorun değil de tamirci gelene kadar bulaşıklar ellerimden öpecek. Moralim buna bozuldu sadece...

  Görüşmek üzere...